-
101 счастливый
врзmutlu; talihli, şanslı ( удачливый)сча́стли́вая жизнь — mutlu yaşam
сча́стли́вое лицо́ — mutlu yüz
у него́ сча́стли́вая рука́ — eti uğurludur
сча́стли́вый биле́т — talihli bilet
сча́стли́вый игро́к (в карты) — talihli / şanslı kumarcı
жела́ю (вам) сча́стли́вого о́тдыха / сча́стли́вых кани́кул — mutlu tatiller dilerim
тот, кто причиня́ет лю́дям зло, сча́стлив не бу́дет — insanlara kötülük eden, mutlu olmaz
сча́стлив тот, кто... ! — ne mutlu......(y)ana!
••сча́стли́вого пути́! — hayırlı yolculuklar! uğurlar olsun! selametle!
-
102 тень
ж1) gölgeв тени́ де́рева — ağacın gölgesinde
в саду́ мно́го те́ни — bahçede birçok gölgelikler var
2) жив. gölgeположи́ть те́ни — gölge vurmak
3) ( силуэт) gölge, karaltı4) перен. ( малейший признак) en ufak belirtiтут нет и те́ни здра́вого смы́сла — bunda bir nebze olsun sağduyu yok
••бро́сить тень на кого-что-л. — birinin adına, bir şeye gölge düşürmek
держа́ться / быть в тени́ — geri / arka planda kalmak
боя́ться со́бственной те́ни — gölgesinden korkmak
ходи́ть / сле́довать за кем-л. как тень — birini bir gölge gibi izlemek; birini gölgesi gibi takip etmek
он тень своего́ ста́ршего бра́та — ağabeyinin gölgesidir
-
103 туда
oraya,oralara* * *oraya; oralara (в те места, края)возвраща́йся туда́, отку́да прие́хал — geldiğin yere dön
мы идём не туда́ — yanlış yolu tutmuşuz
••туда́-сюда́ (в разные стороны) — şuraya buraya, sağa sola
биле́т туда́ и обра́тно — gidiş dönüş / geliş bileti
дела́ ни туда́ ни сюда́ — işler yerinde sayıp duruyor
туда́ ему́ и доро́га! — ≈ oh olsun!
-
104 уверять
inandırmak* * *несов.; сов. - уве́ритьtemin etmek; inandırmakему́ не уве́рить меня́ в э́том — beni buna inandıramaz
уверя́ю тебя́, что... — inan olsun,...
-
105 удобство
kolaylık; rahatlık* * *с1) kolaylık; rahatlıkдля удо́бства зри́телей — seyircilere kolaylık olsun diye
2) (удо́бства) мн. konfor; kolaylıklarкварти́ра со все́ми удо́бствами — tam konforlu daire
таки́е удо́бства, как телефо́н — telefon gibi kolaylıklar
обеспе́чение пассажи́ру удо́бств в полёте — yolcuya uçuşta konfor sağlanması
-
106 урок
ders* * *мders тж. перен.уро́к исто́рии — tarih dersi
не забыва́ть уро́ков исто́рии — tarihin verdiği dersleri unutmamak
гото́вить уро́ки — derse çalışmak
извле́чь уро́к из чего-л. — bir şeyden ders almak / çıkarmak
пусть э́то бу́дет тебе́ уро́ком — bu sana bir ders / bir us pahası olsun
••дава́ть уро́ки — özel ders vermek
брать уро́ки му́зыки — müzik dersi almak
-
107 хоть
ise de,-sa bile,dahi; hiç olmazsa,bari; bile,dahi; örneğin* * *1) союз ise de,...se bile / dahiхоть мы и не знако́мы... — her ne kadar tanışmıyorsak da...
2) союз...se deхоть плачь, хоть умоля́й - не согласи́тся — ağlasan da yalvarsan da razı olmaz
хоть ло́пни — çatlasan da
хоть выжима́й — sırsıklam
темно́, хоть глаз вы́коли — zifiri karanlık
хоть согла́сен, хоть нет, он всё кива́л голово́й — razı olsa olmasa hep baş sallar dururdu
3) частица hiç olmazsa / değilse, bariда ты хоть ви́дел его́? — onu gördün mü bari?
тот, кто хоть немно́го зна́ет исто́рию,... — tarihi biraz olsun bilen
жди хоть це́лый день — tam bir gün beklesen bile
будь ты хоть коро́ль — kral bile / dahi olsan
взять хоть твоего́ прия́теля — söz gelimi senin ahbabını alsak
••ты хоть бы позвони́л (тогда́) — hiç olmazsa telefon edeydin
хоть бы скоре́е коне́ц — bir sonu gelse
хоть бы была́ причи́на кака́я! — bir sebebi olsa ne ise!
со́рок гра́дусов моро́за - а ему́ хоть бы что — soğuk kırık derece, o ise bana mısın demiyor
конь хоть куда́! — kıyak bir at!
-
108 цена
fiyat* * *ж1) fiyatцена́ рабо́чей си́лы — эк. iş gücünün fiyatı
повыша́ть це́ны на това́ры — malların fiyatını artırmak, mallara zam yapmak
замора́живание цен — fiyatları dondurma
2) перен. (плата за что-л.) bedelцена́ побе́ды — zaferin bedeli
цена́ дру́жбы — dostluğun değeri
знать це́ну чему-л. — bir şeyin kadrini (kıymetini) bilmek
••любо́й цено́й — her ne pahasına olursa olsun
э́той земле́ цены́ нет! — bu toprağa paha biçilmez
цено́ю жи́зни — canı / hayatı pahasına
побе́да доста́лась дорого́й цено́й — zafer çok pahalıya kazanıldı
-
109 честь
жşeref, onur, yüz akı, namus; itibarчесть и сла́ва геро́ям! — şan şeref olsun kahramanlara!
заде́ть чью-л. честь — birinin onuruna dokunmak
у нас таки́е лю́ди не в чести́ — böyle insanlara itibar etmeyiz
••дать обе́д в честь кого-л. — birinin onuruna / şerefine yemek vermek
в честь столе́тия заво́да — fabrikanın yüzüncü kuruluş yılı dolayısıyla
он вы́шел с че́стью из э́того испыта́ния — bu sınavdan yüzünün akıyla çıktı
отдава́ть честь кому-л. — birine selam vermek
счита́йте э́то за честь — bunu onur şeref bilin
честь име́ю сообщи́ть, что... —... bildirmekle şeref duyarım
-
110 чтобы
союз1) için; diye, kiя торопи́лся, что́бы успе́ть на по́езд — trene yetişmek için acele ediyordum
ты что́-нибудь почита́й, что́бы вре́мя не пропа́ло да́ром — vakit boş geçmesin diye oku bir şey
мы присе́ли, что́бы немно́го отдохну́ть — oturduk ki biraz dinlenelim, biraz dinlenmek için / üzere oturduk
2) kiя ему́ сказа́л, что́бы он позвони́л в час — ona dedim ki saat birde telefon etsin
хо́чешь, что́бы он прие́хал? — ister misin gelsin?
пиши́ так, что́бы ка́ждому бы́ло поня́тно — öyle yaz ki herkes anlayabilsin
он не насто́лько глуп, что́бы не поня́ть э́того — bunu anlamayacak kadar aptal değildir
мы не так бога́ты, что́бы покупа́ть дешёвые ве́щи — usuz eşya alacak kadar zengin değiliz
он предложи́л, что́бы э́ту рабо́ту вы́полнили за неде́лю — bu işin bir haftada yapılmasını önerdi
не прохо́дит дня, что́бы не поступа́ли жа́лобы — gün geçmiyor ki şikayet (- ler) gelmesin
сомни́тельно, что́бы он оста́лся дово́лен — memnun kalacağı şüphelidir
3) в соч., → частицачтоб я бо́льше тебя́ не ви́дел! — seni bir daha gözüm görmesin!
чтоб я тебя́ ещё хоть раз взял на охо́ту! — bir daha seni ava getirirsem iki olsun!
-
111 шутка
şaka* * *жşaka, latifeв шу́тку — şakadan
я э́то в шу́тку сказа́л — bunu şaka / latife yollu söyledim
шу́тки ра́ди — şaka olsun diye
шу́тки в сто́рону — şaka bir yana
с во́лком шу́тки пло́хи — kurdun şakası yoktur
-
112 amen
interj. amin, haklısınız, öyle olsun————————n. amin* * *interjection, noun((usually Amen) said or sung by Jews or Christians to express a wish that the prayer should be fulfilled.) âmin -
113 anyhow
adv. her nasılsa, ne olursa olsun, nasıl olsa, herhalde* * *herhangi bir şekilde* * *1) (anyway: Anyhow, even if the problem does arise, it won't affect us.) yine de, genelde, zaten2) (in a careless, untidy way: Books piled anyhow on shelves.) dikkatsizce, rastgele -
114 anything
n. bir şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, ne olsa, her şey* * *hiçbir şey* * *1) ((in questions, and negative sentences etc) some thing: Can you see anything?; I can't see anything.) bir şey, herhangi bir şey2) (a thing of any kind: You can buy anything you like; `What would you like for your birthday?' `Anything will do.') her şey, ne olursa olsun -
115 at all costs
(no matter what the cost or outcome may be: We must prevent disaster at all costs.) ne pahasına olusa olsun -
116 at all events / at any event
(in any case: At all events, we can't make things worse than they already are.) her şeye rağmen, ne olursa olsun -
117 at any rate
hiç olmazsa, ne olursa olsun, yine de* * *(at least: It's a pity it has started to rain, but at any rate we can still enjoy ourselves at the cinema; The Queen is coming to see us - at any rate, that's what John says.) hiç olmazsa, en azından -
118 bon voyage
(a phrase meaning `have a good journey'.) iyi yolculuklar, yolunuz açık olsun -
119 by hook or by crook
şöyle ya da böyle, nasıl olursa olsun* * *(by some means or another; in any way possible: I'll get her to marry me, by hook or by crook.) şöyle ya da böyle, ne yapıp edip -
120 damn
adj. lânet, iğrenç, çok fazla, son derece————————adv. lânet, allah'ın belâsı, çok fazla, son derece————————interj. kahretsin, allah'ın belâsı, lanet olası, lanet olsun————————n. lanet, beddua; değersiz şey————————v. belâ okumak, lanetlemek, lanet etmek; reddetmek, kesinlikle kabul etmemek; eleştirmek; suçu yüklemek; mahvetmek* * *1. lanetle (v.) 2. korkunç (adj.)* * *[dæm] 1. verb1) (to sentence to unending punishment in hell: His soul is damned.) lânetlemek, lânet okumak2) (to cause to be condemned as bad, unacceptable etc: That film was damned by the critics.) değersiz bulmak2. interjection(expressing anger, irritation etc: Damn! I've forgotten my purse.) Allah kahretsin!; Tüh!3. noun(something unimportant or of no value: It's not worth a damn; I don't give a damn! (= I don't care in the least).) on para etmez- damned- damning
См. также в других словарях:
olsun — òlsun uzv. DEFINICIJA reg. ekspr. neka bude! [Bajram (šerif) mubarek olsun! riječi kojima se čestita Bajram] ETIMOLOGIJA tur. olsun … Hrvatski jezični portal
... olsun ... olsun — sözü geçen her şey Er olsun subay olsun, harpte ölen her askerin müşterek sembolü meçhul askerdir. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
olsun — 1. Yaxşı, razıyam, etirazım yoxdur. – Olsun, – deyə direktor gülümsündü. 2. «Ki» bağlayıcısı ilə: olsun ki. . . – ola bilsin ki. . . , ola bilər ki. . . , mümkündür ki. . . , yəqin, ehtimal ki. . . , bəlkə də. . . Olsun ki, o bu təklifi qəbul… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
şart olsun — 1) nikâhım üzerine yemin ederim ki, öyle değilse veya bunu yapmazsa karım boş düşsün (olsun) anlamında yemin olarak kullanılan bir söz Artık hep, evli adamlar gibi biz de şart olsun yeminine başladık. Ö. Seyfettin 2) yemin etmek için kullanılan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
feda olsun! — varsın gitsin, uğrunda yok olsun! anlamında kullanılan bir söz Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun! O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
helal olsun — 1) bir hizmet veya özverinin istenilerek yapıldığını ve takdir edildiğini göstermek için kullanılan bir söz Yol güzel, tarlalar cömert / Helal olsun yol parası. B. R. Eyuboğlu 2) hakkımı helal ediyorum anlamında kullanılan bir söz 3) bir davranış … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik olsun — 1) gereği yok anlamında kullanılan bir söz Böyle yardım eksik olsun. 2) ölsün! anlamında kullanılan bir ilenme sözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprağı bol olsun — Müslüman olmayanlar için ruhu sükûn içinde olsun anlamında söylenen bir söz On dakikaya kalmadan adamcağız sizlere ömür! Toprağı bol olsun diyeceksiniz. R. Erduran … Çağatay Osmanlı Sözlük
MURO: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine — In diesem Artikel oder Abschnitt fehlen folgende wichtige Informationen: Vollständige Inhaltsangabe und Angaben zur Rezeption fehlen Du kannst Wikipedia helfen, indem du sie recherchierst und einfügst … Deutsch Wikipedia
dağ ardında olsun da yer altında olmasın — yaşasın da uzakta olsun anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ervahına yuf olsun! — yazıklar olsun, Allah kahretsin! anlamında sövme veya kınama sözü … Çağatay Osmanlı Sözlük