-
121 in that case
demek oluyor ki, o halde, öyleyse* * *(if that should happen or should have happened: You're leaving? In that case, I'm leaving too.) böyle/öyle olursa, o hâlde/takdirde -
122 indeed
adv. gerçekten, cidden, doğrusu, aslında* * *gerçekten* * *[in'di:d] 1. adverb1) (really; in fact; as you say; of course etc: `He's very talented, isn't he?' He is indeed; `Do you remember your grandmother?' `Indeed I do!') elbette, kuşkusuz, tabiî2) (used for emphasis: Thank you very much indeed; He is very clever indeed.) cidden, hakikaten2. interjection(used to show surprise, interest etc: `John said your idea was stupid.' `Indeed!') Yaa!; Öyle mi!; Deme yahu! -
123 like that
bunun gibi* * *(in that way: Don't hold it like that - you'll break it!) böyle, öyle -
124 more or less
aşağı yukarı, öyle ya da böyle, az çok* * *aşağı yukarı* * *(approximately or almost: They've more or less finished the job; The distance is ten kilometres, more or less.) aşağı yukarı, hemen hemen -
125 now then
şu halde, öyle ise* * *(an expression used for calming people etc: `Now then,' said the policeman, `what's going on here?') peki -
126 or so
falan, filan, öyle bir şey* * *veya şöyle* * *(about; approximately: I bought a dozen or so (books).) aşağı yukarı, yaklaşık -
127 or something
(used when the speaker is uncertain or being vague: Her name is Mary or Margaret or something.) ya da onun gibi bir şey, öyle bir şey işte -
128 precisely
adv. kesinlikle, elbette, kesin olarak, kusursuz olarak, tamam, tam, belli, açık olarak————————interj. kesinlikle, doğru, çok doğru, tamamiyle* * *1. kesinkes 2. kesinlikle* * *1) (exactly: at midday precisely; Precisely what do you mean?; He spoke very precisely.) tam, tam olarak2) (used to express complete agreement: `So you think we should wait until tomorrow?' `Precisely.') Haklısınız; Doğru; Evet öyle
См. также в других словарях:
Oyle — Gemeinde Marklohe Koordinaten: 52° … Deutsch Wikipedia
öyle — sf. 1) Onun gibi olan, ona benzer Ben öyle bir şey demedim. R. H. Karay 2) zf. O yolda, o biçimde, o tarzda ... öyle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki insanı çileden çıkarıyor. Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öyle (yağma) yok! — öyle bir şey olmaz, öyle bir şey yapılmamalı anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
öyle veya böyle — ne olursa olsun, her hâlde, bu durumda Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
öyle gelmek — (birine) sanmak, zannetmek Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öyle ya — kuşkusuz, tabii, elbette … Çağatay Osmanlı Sözlük
Oyle — oil … Medieval glossary
öyle — öğle vakti I, 113bkz: özle … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
öyle öyle — zf. Böylece, yavaş yavaş … Çağatay Osmanlı Sözlük
öyle olsun — peki, pekâlâ … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazın ayağı öyle değil — bir sorun, bir durum sanıldığı gibi değildir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük