Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

öyle

  • 121 in that case

    demek oluyor ki, o halde, öyleyse
    * * *
    (if that should happen or should have happened: You're leaving? In that case, I'm leaving too.) böyle/öyle olursa, o hâlde/takdirde

    English-Turkish dictionary > in that case

  • 122 indeed

    adv. gerçekten, cidden, doğrusu, aslında
    * * *
    gerçekten
    * * *
    [in'di:d] 1. adverb
    1) (really; in fact; as you say; of course etc: `He's very talented, isn't he?' He is indeed; `Do you remember your grandmother?' `Indeed I do!') elbette, kuşkusuz, tabiî
    2) (used for emphasis: Thank you very much indeed; He is very clever indeed.) cidden, hakikaten
    2. interjection
    (used to show surprise, interest etc: `John said your idea was stupid.' `Indeed!') Yaa!; Öyle mi!; Deme yahu!

    English-Turkish dictionary > indeed

  • 123 like that

    bunun gibi
    * * *
    (in that way: Don't hold it like that - you'll break it!) böyle, öyle

    English-Turkish dictionary > like that

  • 124 more or less

    aşağı yukarı, öyle ya da böyle, az çok
    * * *
    aşağı yukarı
    * * *
    (approximately or almost: They've more or less finished the job; The distance is ten kilometres, more or less.) aşağı yukarı, hemen hemen

    English-Turkish dictionary > more or less

  • 125 now then

    şu halde, öyle ise
    * * *
    (an expression used for calming people etc: `Now then,' said the policeman, `what's going on here?') peki

    English-Turkish dictionary > now then

  • 126 or so

    falan, filan, öyle bir şey
    * * *
    veya şöyle
    * * *
    (about; approximately: I bought a dozen or so (books).) aşağı yukarı, yaklaşık

    English-Turkish dictionary > or so

  • 127 or something

    (used when the speaker is uncertain or being vague: Her name is Mary or Margaret or something.) ya da onun gibi bir şey, öyle bir şey işte

    English-Turkish dictionary > or something

  • 128 precisely

    adv. kesinlikle, elbette, kesin olarak, kusursuz olarak, tamam, tam, belli, açık olarak
    ————————
    interj. kesinlikle, doğru, çok doğru, tamamiyle
    * * *
    1. kesinkes 2. kesinlikle
    * * *
    1) (exactly: at midday precisely; Precisely what do you mean?; He spoke very precisely.) tam, tam olarak
    2) (used to express complete agreement: `So you think we should wait until tomorrow?' `Precisely.') Haklısınız; Doğru; Evet öyle

    English-Turkish dictionary > precisely

См. также в других словарях:

  • Oyle — Gemeinde Marklohe Koordinaten: 52°  …   Deutsch Wikipedia

  • öyle — sf. 1) Onun gibi olan, ona benzer Ben öyle bir şey demedim. R. H. Karay 2) zf. O yolda, o biçimde, o tarzda ... öyle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki insanı çileden çıkarıyor. Y. K.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öyle (yağma) yok! — öyle bir şey olmaz, öyle bir şey yapılmamalı anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öyle veya böyle — ne olursa olsun, her hâlde, bu durumda Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öyle gelmek — (birine) sanmak, zannetmek Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öyle ya — kuşkusuz, tabii, elbette …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Oyle — oil …   Medieval glossary

  • öyle — öğle vakti I, 113bkz: özle …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • öyle öyle — zf. Böylece, yavaş yavaş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öyle olsun — peki, pekâlâ …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kazın ayağı öyle değil — bir sorun, bir durum sanıldığı gibi değildir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»