-
1 ötede beride
в ра́зных места́х, там-ся́м -
2 öte
1.1) простра́нство, находя́щееся по другу́ю сто́рону; та / друга́я сторона́ (чего-л.)dağın ötesi — за гора́ми; по ту сто́рону гор
denizler ötesi — за моря́ми
2) остально́е, про́чее (сверх того, что было)bundan / ondan ötesi — всё остально́е
bundan ötesine karışmam — всё остально́е меня́ не каса́ется
ötesini bana bırak — остально́е предоста́вь мне
2.ötesine karışma — в остально́е ты не вме́шивайся
находя́щийся по ту сто́рону, да́льний ( по отношению к говорящему)gölün öte tarafında — на той стороне́ о́зера
3. в соч.ırmağın öte yakası — друго́й / противополо́жный бе́рег реки́
ötede — там, пода́льше, впереди́
öteye — туда́, вперёд
öteye bak — посмотри́ туда́
ötesinde — поо́даль; по ту сто́рону (чего-л.); за...
suların biraz ötesinde — немно́го в стороне́ от ручейка́
öteden — отту́да, с друго́й стороны́
öteden bir ses geldi — отту́да послы́шался како́й-то го́лос
-
3 çağrım
расстоя́ние, на кото́рое слы́шен крик; преде́л досяга́емости кри́ка; да́льность слы́шимости кри́каiki çağrım ötede bir pınar var — неподалёку отсю́да есть родни́к
См. также в других словарях:
ötede beride — zf. Çeşitli yerlerde, şurada burada Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler... R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
asırlarca — zf. Yüzyıllarca Her şey asırlarca ötede kaybolup gitmişti. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşırı — sf. 1) Alışılan veya dayanılabilen dereceden çok daha fazla, taşkın Ticaret az gelişmiş toplumlarda aşırı bir gelişme gösterir. O. Rifat 2) Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, müfrit, ekstrem 3) Gereğinden fazla, çok 4) zf. Ötede … Çağatay Osmanlı Sözlük
cimdallı — is. Bir tür oyun Biraz ötede cimdallı oynayan mahalle gençlerine doğru yürüdüler. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
çağrım — is. Yüksek bir sesin yetişebileceği kadar uzaklık İki çağrım ötede bir pınar var … Çağatay Osmanlı Sözlük
ısıtılmak — nsz Isıtma işi yapılmak Üç beş adım ötede, bir ateş yakılmış, üstünde bir kazan su ısıtılıyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri — is. 1) Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı 2) Bir şeyin ulaşılacak yönü Yolun ilerisi düz. 3) Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra 4) sf. Önde bulunan İleri karakol. İleri hat. 5) sf. Doğrusundan daha çok gösteren (saat) Saat … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileride — zf. 1) Gelecekte, gelecek zamanda Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır. S. Birsel 2) Ötede En ileride, denize nazır olduğuna hükmettiği bir adanın önünde durdular. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanama — is. Kanamak işi, nezif Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler. R. N. Güntekin Birleşik Sözler beyin kanaması … Çağatay Osmanlı Sözlük
karaşın — sf. Rengi karaya çalan, esmer (kimse) Beş on adım ötede duran yuvarlak kafalı, karaşın çocuk söze karıştı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kibritçi — is. 1) Kibrit satan kimse 2) sf., mec. Cimri Yahudi mahallesi, halkı fazla kibritçidir ama ötede beride ışık var. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük