-
1 молоть
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > молоть
-
2 طحن
öğütmek; un -
3 αλέθω
öğütmek -
4 üyütmək
öğütmek -
5 mahlen
öğütmek -
6 üyütmək
öğütmek -
7 grind
ögütmek, ezmek, ufalamak; bilemek; (dis, vb.) bastirmak, gicirdatmak; hafizlamak, ineklemek; taslamak, rodaj yapmak, sikici zor is, angarya; çok çalisan ögrenci, hafiz, inek; uzun ve sikici konusma, vaaz, nutuk -
8 үгіту
öğütmek, ufalamak -
9 үгіту
öğütmek, ufalamak -
10 grind
n. eziyet, yorucu iş, inek öğrenci, inekleme, çok çalışma————————v. bilemek, öğütmek, ezmek, zımparalamak, gıcırdatmak, çalmak, çektirmek, üzmek, sıkıştırmak, ezilmek, çekmek, ineklemek* * *1. öğüt 2. öğüt (v.) 3. öğütme (n.)* * *1. past tense, past participle - ground; verb1) (to crush into powder or small pieces: This machine grinds coffee.) öğütmek2) (to rub together, usually producing an unpleasant noise: He grinds his teeth.) gıcırdatmak3) (to rub into or against something else: He ground his heel into the earth.) sürtmek2. noun(boring hard work: Learning vocabulary is a bit of a grind.) zor iş, ömür törpüsü iş- grinder- grinding
- grindstone
- grind down
- grind up
- keep someone's nose to the grindstone
- keep one's nose to the grindstone -
11 mill
n. değirmen, fabrika, imalathane, mengene, doların binde biri————————v. öğütmek, çırpmak, tırtıklamak, çentiklemek* * *1. değirmen 2. öğüt (v.) 3. mil (n.)* * *[mil] 1. noun1) (a machine, sometimes now electrical, for grinding coffee, pepper etc by crushing it between rough, hard surfaces: a coffee-mill; a pepper-mill.) değirmen2) (a building where grain is ground: The farmer took his corn to the mill.) değirmen3) (a building where certain types of things are manufactured: A woollen-mill; a steel-mill.) fabrika2. verb1) (to grind or press: This flour was milled locally.) öğütmek, çekmek2) ((usually with about or around) (of crowds) to move about in a disorganized way: There's a huge crowd of people milling around outside.) dolanıp durmak•- miller- millstone
- millwheel -
12 намолоть
сов.öğütmek; öğüterek elde etmek -
13 перемалывать
несов.; сов. - перемоло́ть -
14 дробить
parçalamak, kırmak, ufalamak, bölmek, öğütmek, dövmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > дробить
-
15 измельчать
ufalamak, öğütmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > измельчать
-
16 crush
n. ezme, baskı; kalabalık; meyve suyu; aşk; tutku————————v. ezmek, sıkıştırmak, sıkmak; öğütmek; kırılmak, parçalanmak; itişmek; buruşmak; kahretmek* * *1. ez 2. ez (v.) 3. ezik (n.)* * *1. verb1) (to squash by squeezing together etc: The car was crushed between the two trucks.) ezmek2) (to crease: That material crushes easily.) buruşmak, kırışmak3) (to defeat: He crushed the rebellion.) ezmek, yok etmek4) (to push, press etc together: We (were) all crushed into the tiny room.) tıkış(tır)mak2. noun(squeezing or crowding together: There's always a crush in the supermarket on Saturdays.) kalabalık, izdiham- crushing -
17 flour
n. un————————v. öğütmek, un haline getirmek, unlamak, un serpmek* * *un* * *(wheat, or other cereal, ground into a powder and used for cooking, baking etc.) un -
18 grain
n. tane, tahıl, tanecik, zerre, granül, damar, çizgi, damarlı yüzey————————v. tanelemek, öğütmek, ağacı damarlı boyamak, damarlı yapmak* * *1. hububat 2. tohum* * *[ɡrein]1) (a seed of wheat, oats etc.) buğday2) (corn in general: Grain is ground into flour.) tahıl3) (a very small, hard particle: a grain of sand.) tane, kırıntı4) (the way in which the lines of fibre run in wood, leather etc.) dammar, su5) (a very small amount: There isn't a grain of truth in that story.) nebze, zerre• -
19 grind up
(to grind into powder or small pieces: This machine grinds up rocks.) öğütmek -
20 pulverise
См. также в других словарях:
öğütmek — i 1) Bir araçla tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek Bu değirmen, günde ancak kırk elli çuval öğütebilirdi. S. F. Abasıyanık 2) Ezmek, çiğnemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ügimek — öğütmek III, 254 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ügitsemek — öğütmek istemek I, 302 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiğnemek — i 1) Ağza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor. H. R. Gürpınar 2) Ayak veya tekerlek altına alarak ezmek Bunlara dalgın bakarken, öteden gelen bir araba onu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahve makinesi — is. Kahve çekmek veya öğütmek üzere özel yapılan otomatik makine … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırmak — i, ar 1) Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak Taşları kırmak. Bardağı kırmak. 2) İri parçalara ayırmak 3) nsz Belirli bir biçimde katlamak Forma kırmak. 4) Öldürmek, yok olmasına neden olmak Bu yıl soğuk hayvanları kırdı. 5) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğütme — is. Öğütmek işi Bizim oralarda buğdaylarını öğütmeye gelip değirmende kalan köylülere nöbetçi derler. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler öğütme haznesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
vınıltı — is. Vınlama sesi Vantilatörün vınıltısındaki donukluğun nedeni de aynı şey, işi gücü anlamsız bir değirmen gibi o soğuk loşluğu öğütmek! A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
DEMDEME — f. Hiddetli söz. Avâz. Hoşa gitmeyen sesler. * Sinek vızıltısı. * Öğütmek. Sürte sürte ezmek. * Azab vermek, eziyet etmek. * Hile. * Davul. * şöhret, nam, ün … Yeni Lügat Türkçe Sözlük