-
1 увещевание
-
2 дать совет
öğüt vermek -
3 наставление
ögüt, nasiat -
4 поучать
ögüt bermek, ögütlemek -
5 увещевание
ögüt, nasiat, tenbi, qandırış -
6 увещевать
ögüt (nasiat) bermek, qandırmaq -
7 совет
tavsiye* * *ж1) ( наставление) tavsiye, öğütпо его́ сове́ту — onun tavsiyesi üzerine
дать сове́т кому-л. — öğüt / akıl vermek
обрати́ться за сове́том к кому-л. — birine akıl danışmak
получи́ть сове́т — öğüt almak
2) meclisсеме́йный сове́т — aile meclisi
3) kurul, konseyСове́т безопа́сности — Güvenlik Kurulu
Сове́т экономи́ческой взаимопо́мощи — Ekonomik Yardımlaşma Konseyi
4) kurulСове́т Мини́стров СССР — SSCB Bakanlar Kurulu
-
8 завет
vasiyet,öğüt* * *мvasiyet; öğüt (-dü)заве́ты Ле́нина — Lenin'in vasiyetleri
-
9 указание
direktif,talimat,yönerge; öğüt* * *сyönerge, direktif, talimat ( инструкция); öğüt (-dü) ( совет) -
10 совет
1) (наставление) tevsiye, mesleat, nasiat, ögüt, keñeşдать совет - tevsiye (mesleat, nasiat, ögüt) bermek2) (совещание) muşavere, keñeş3) (орган) şuraпоселковый совет - qasaba şurasıВерховный Совет - Yuqarı Şura -
11 благоразумный
sağduyulu,makul* * *sağduyulu; makul, akıllıблагоразу́мный челове́к — sağduyulu bir adam
благоразу́мный сове́т — makul bir öğüt
благоразу́мный шаг — akıllı bir adım
-
12 кобель
-
13 мой
benim* * *1) (при сущ.) benim; (без сущ.) benimkiтвой друг пришёл, мой - нет — senin dostun geldi, benimki gelmedi
2) → сущ., м мой (муж), ж моя́ (жена) benimki3) (→ сущ., мн. мои́ домашние) benimkiler••мой тебе́ сове́т — sana benden bir öğüt / tavsiye
-
14 подавать
несов.; сов. - пода́ть1) vermekпода́ть кому-л. портфе́ль — birine çantasını vermek
пода́ть кому-л. стул — birine bir iskemle vermek / getirmek
с су́дна по́дали трап — gemiden iskele verdiler / indirdiler
2) ( ставить на стол) servis etmek / yapmak; getirmekпо́дали суп — çorba geldi
по́данный ему́ суп — önüne getirilen çorba
ку́шать по́дано — yemek hazır
3) тк. несов., в соч.э́то блю́до подаю́т с со́усом — bu yemek salçalı olarak servis edilir
4) ( давать милостыню) sadaka vermekпода́ть ни́щему — dilenciye sadaka vermek
5) (подводить для посадки, погрузки) getirmekпо́езд подаду́т на другу́ю платфо́рму — tren başka perona gelecek
маши́на по́дана́ — araba hazır
6) (заявление, просьбу и т. п.) vermekподава́ть заявле́ние — dilekçe vermek
подава́ть в суд на кого-л. — birini dava etmek, mahkemeye vermek
7) спорт. servis yapmak / atmakподава́ть мяч (в теннисе, волейболе) — servis yapmak
••пода́ть сове́т — öğüt vermek
пода́ть го́лос — ( откликнуться) ses vermek; (проголосовать за кого-л.) birine oy vermek
подава́ть знак — işaret etmek
пода́ть знак руко́й — eliyle bir işaret vermek
пода́ть ру́ку кому-л — ( для рукопожатия) elini uzatmak; ( для помощи) el vermek
пода́ть друг дру́гу ру́ку — el sıkışmak
подава́ть кома́нду — komut / kumanda vermek
пода́й наза́д! — al geri!
-
15 поучение
-
16 наставлять
nasiat etmek; ögüt-nasiat etmek -
17 посоветовать
tevsiye etmek, (aqıl) ögretmek, mesleat (ögüt) bermek -
18 поучение
1) nasiat; ögüt1) (рел. хутба) hutbe
См. также в других словарях:
ögüt — ögüt, vaaz I, 51, 89, 102, 440; II I, 46, 155, 440bkz: ötlük, övüt … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
öğüt — is., dü Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk. A. Gündüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller öğüt vermek öğütte bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğüt vermek — bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz, diye öğüt verdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
sana vereyim bir öğüt; kendi ununu kendin öğüt — kişi kendi işini kendisi yapmalıdır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
karaya sabun, deliye öğüt neylesin — özü bozuk olan şey, düzeltme çabalarıyla iyi duruma getirilemez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ötlük — ögüt, I, 102bkz: ögüt, övüt … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
övüt — öğüt, nasihat I, 102bkz: ögüt, ötlük … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
nasihat etmek (veya vermek) — öğüt vermek Ayrılırlarken anası, Ayşe ye son bir nasihat verdi. N. Cumalı Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma. Karacaoğlan … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğütte bulunmak — öğüt vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnunun dikine (veya doğrusuna) gitmek — öğüt dinlemeyerek kendi bildiği gibi davranmak Soruların yanıtlarını buldum mu, ne gezer ama nedense aptal kafam burnunun dikine gitmeyi sürdürdü. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne hâli varsa görsün — öğüt ve uyarı dinlemeyenler için ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmez anlamında kullanılan bir söz Boş ver ne hâlleri varsa görsünler, ben bu heriflere bulaşamam. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük