-
1 before long
çok geçmeden -
2 before long
çok geçmeden -
3 вскоре
az sonra,çok geçmeden* * *az sonra, çok geçmedenвско́ре по́сле оконча́ния съе́зда — kongrenin bitmesinden az sonra
-
4 скоро
1) нареч. ( быстро) çabuk, hızlı2) нареч. ( вскоре) yakında, çok geçmeden; az / kısa zamandaско́ро и ты э́то поймешь — yakında onu sen de anlarsın
ско́ро он по́нял, что... —...ı kısa zamanda anladı
он ещё не ско́ро придёт — gelmesine daha çok var
3) → сказ. önümüz; neredeyse, hemen hemenско́ро ле́то — önümüz yaz
ско́ро ве́чер — neredeyse akşam olacak
ско́ро стемне́ет — hemen hemen / neredeyse ortalık kararacak
-
5 anon
adv. hemen, derhal, şimdi, bir an önce, çok geçmeden* * *hemen* * *[ə'non](short for anonymous, when used instead of the name of the author of a poem etc.) -
6 before (very) long
(soon: Come in and wait - he'll be here before long!) çok geçmeden, yakında -
7 before (very) long
(soon: Come in and wait - he'll be here before long!) çok geçmeden, yakında -
8 presently
adv. şimdi, hemen, birazdan, az sonra* * *şimdilik* * *1) (soon: He will be here presently.) çok geçmeden, az sonra2) ((especially American) at the present time: The manager is presently on holiday.) şimdi -
9 soon
adv. çok geçmeden, yakında, pek yakında, birazdan, biraz sonra, çabuk, erken, erkenden, hemen, neredeyse, seve seve* * *yakında* * *[su:n]1) (in a short time from now or from the time mentioned: They'll be here sooner than you think; I hope he arrives soon.) biraz sonra, birazdan, yakında2) (early: It's too soon to tell.) erken3) (willingly: I would sooner stand than sit.) seve seve•- no sooner... than
- sooner or later
- the sooner the better -
10 betimes
adv. erkenden, erken, çok geçmeden -
11 ere long
adv. çok geçmeden, neredeyse, yakında, birazdan -
12 betimes
adv. erkenden, erken, çok geçmeden -
13 ere long
adv. çok geçmeden, neredeyse, yakında, birazdan -
14 darauf
am Tag darauf ertesi gün;zwei Jahre darauf iki yıl sonra;darauf stolz sein -den gurur duymak;sich darauf freuen -i (sevinçle) beklemek;sie ging direkt darauf zu o tam -e doğru yürüdü;bald darauf (bunun üstünden) çok geçmeden, bir süre sonra;darauf wollen wir trinken! bunun şerefine içelim! -
15 bald
1) ( in Kürze) yakında;möglichst \bald, so \bald wie möglich olabildiğince çabuk, bir an önce, mümkün olduğu kadar kısa zamanda;\bald darauf kısa bir zaman sonra, çok geçmeden, biraz sonra;bis \bald! yakında görüşmek üzere!;er wird \bald kommen yakında gelecek;wird's \bald?! ( fam) daha sürecek mi? — haydi artık!ich wäre \bald hingefallen neredeyse [o az kalsın] düşecektim3) ( einmal)\bald regnete es, \bald schien die Sonne bir yağmur yağdı, bir güneş açtı -
16 ankarîb
arapça عن قريب yakında, yakından, çok geçmeden. -
17 alsbald
yakındaçok geçmeden -
18 bald
az dahayakındaçok geçmeden -
19 baldig
yakındaçok geçmeden
См. также в других словарях:
çok geçmeden — zf. Kısa bir süre sonra Çok geçmeden büyük ağabeyim bu anarşiye son vermek ihtiyacını duydu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok — sf. 1) Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı Bana matematik çok kolay geldi. F. R. Atay 2) zf. Aşırı bir biçimde Ben annemi çok severim. Birleşik Sözler çok anlamlı çok ayaklılar çokbilmiş çok çok … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
divan — is., tar., Ar. dīvān 1) Yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis 2) ed. Divan edebiyatı şairlerinin şiirlerini topladıkları eser 3) Sedir Köşedeki divana oturmuş, ayaklarını karşısındaki koltuğa dayamıştı. Ö. Seyfettin 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fundalık — is., ğı Funda ile kaplı yer Çok geçmeden bölük, arkasında ince bir toz bulutu bırakıp dikenli fundalıklar arasından tespih dizisi gibi aktı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
insiyak — is., ruh b., esk., Ar. insiyāḳ İçgüdü Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakiyle derhâl sezmişti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalkmak — nsz, ar 1) Gitmek üzere yerinden ayrılmak Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız. 2) den Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı. H. Z. Uşaklıgil 3) den Uyanarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
milliyetçilik — is., ği Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk Bu şüphe, bu hayal sukutu beni çok geçmeden sert ve mutaassıp bir milliyetçiliğe atacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sığırtmaç — is., cı Sığır güden kimse, sığır çobanı Çok geçmeden küçük Mehmet in bütün köye sığırtmaç olacak kabiliyette olduğunu gördü. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
sık sık — zf. 1) Az aralıklarla Sahilde sık sık küçük köyler veya büyücek kasabalar birbirini kovalıyor. F. R. Atay 2) Arası çok geçmeden, az aralıkla, sık olarak, sıkça Sık sık arkama dönüyor, dişlerini kısıyor, etraftan yardımcı bekliyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük