-
1 çok geçmeden
adv. before long, soon, anon, betimes, ere long -
2 çok geçmeden
soon, before long -
3 çok
"1. much; many, a lot of, lots of, plenty of. 2. often, long (time). 3. very. 4. very much. 5. poly-. -tan long since, a long time ago. çoktan beri/-tandır for a long time (now). - bilmiş 1. clever, smart. 2. cunning, crafty. - çok at most, at the very most. - defa 1. often, frequently. 2. many times. - fazla far too much. - geçmeden before long, soon. - gelmek /a/ 1. to be too much (for). 2. to become too much for (someone) to take. - gezen çok bilir. proverb One who travels a lot knows a lot. - gitmek to go too far. - görmek 1. /ı/ to consider (something) to be too much. 2. /ı, a/ to begrudge (someone) (something). -a kalmaz before long. - kere/kez 1. often, frequently. 2. many times. -a mal olmak to cost a lot. - naz âşık usandırır. proverb If you behave too coyly you will lose your lover. - olmak to go too far, overstep the limit. - söylemek to talk too much. - sürmez. It won´t last long. - şey! How strange!/What an odd business! - şükür! Thank God! - taraflı law multilateral. -a varmaz soon, before long. - yanlı/yönlü versatile, many-sided. - yaşa! 1. Bless you!/Gesundheit! (said when someone has sneezed). 2. Bless you! (said to someone with whom one is highly pleased). "
См. также в других словарях:
çok geçmeden — zf. Kısa bir süre sonra Çok geçmeden büyük ağabeyim bu anarşiye son vermek ihtiyacını duydu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok — sf. 1) Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı Bana matematik çok kolay geldi. F. R. Atay 2) zf. Aşırı bir biçimde Ben annemi çok severim. Birleşik Sözler çok anlamlı çok ayaklılar çokbilmiş çok çok … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
divan — is., tar., Ar. dīvān 1) Yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis 2) ed. Divan edebiyatı şairlerinin şiirlerini topladıkları eser 3) Sedir Köşedeki divana oturmuş, ayaklarını karşısındaki koltuğa dayamıştı. Ö. Seyfettin 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fundalık — is., ğı Funda ile kaplı yer Çok geçmeden bölük, arkasında ince bir toz bulutu bırakıp dikenli fundalıklar arasından tespih dizisi gibi aktı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
insiyak — is., ruh b., esk., Ar. insiyāḳ İçgüdü Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakiyle derhâl sezmişti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalkmak — nsz, ar 1) Gitmek üzere yerinden ayrılmak Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız. 2) den Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı. H. Z. Uşaklıgil 3) den Uyanarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
milliyetçilik — is., ği Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk Bu şüphe, bu hayal sukutu beni çok geçmeden sert ve mutaassıp bir milliyetçiliğe atacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sığırtmaç — is., cı Sığır güden kimse, sığır çobanı Çok geçmeden küçük Mehmet in bütün köye sığırtmaç olacak kabiliyette olduğunu gördü. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
sık sık — zf. 1) Az aralıklarla Sahilde sık sık küçük köyler veya büyücek kasabalar birbirini kovalıyor. F. R. Atay 2) Arası çok geçmeden, az aralıkla, sık olarak, sıkça Sık sık arkama dönüyor, dişlerini kısıyor, etraftan yardımcı bekliyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük