Перевод: со всех языков на английский

с английского на все языки

çektirmek

  • 1 çektirmek

    v. cause to draw, serve, subject, torture, grind, grind down, grind out, visit

    Turkish-English dictionary > çektirmek

  • 2 çektirmek

    1. /ı, a/ to have (someone) pull (something). 2. /ı, a/ to have (someone, something) draw, haul, drag, or tug (something). 3. /a/ to make (someone) suffer, cause (someone) to suffer.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > çektirmek

  • 3 önceden çektirmek

    önceden çektirmek (dokuma)
    v. preshrink

    Turkish-English dictionary > önceden çektirmek

  • 4 acı çektirmek

    v. agonize, persecute, torment

    Turkish-English dictionary > acı çektirmek

  • 5 diş çektirmek

    v. have a tooth out

    Turkish-English dictionary > diş çektirmek

  • 6 dokuma sırasında çektirmek

    v. preshrink

    Turkish-English dictionary > dokuma sırasında çektirmek

  • 7 el çektirmek

    v. divest smb. of

    Turkish-English dictionary > el çektirmek

  • 8 resim çektirmek

    v. have one's likeness taken

    Turkish-English dictionary > resim çektirmek

  • 9 saçımı kestirmek ve fön çektirmek istiyorum

    Please cut and blow dry my hair.

    Turkish-English dictionary > saçımı kestirmek ve fön çektirmek istiyorum

  • 10 vesikalık fotoğraf çektirmek

    v. have one's portrait taken

    Turkish-English dictionary > vesikalık fotoğraf çektirmek

  • 11 yıkayıp çektirmek

    v. full

    Turkish-English dictionary > yıkayıp çektirmek

  • 12 acı çektirmek

    to grieve, to persecute, to torment, to distress

    İngilizce Sözlük Türkçe > acı çektirmek

  • 13 azap çektirmek

    to torment

    İngilizce Sözlük Türkçe > azap çektirmek

  • 14 diş çektirmek

    to have a tooth out, to have a tooth pulled

    İngilizce Sözlük Türkçe > diş çektirmek

  • 15 el çektirmek

    to dismiss, to remove from a post

    İngilizce Sözlük Türkçe > el çektirmek

  • 16 fotoğraf çektirmek

    to have one's photo taken

    İngilizce Sözlük Türkçe > fotoğraf çektirmek

  • 17 çektirmemek

    v. (neg. form of çektirmek) cause to draw, serve, subject, torture, grind, grind down, grind out, visit

    Turkish-English dictionary > çektirmemek

  • 18 elektro

    electrocardiogram. - çektirmek to have one´s electrocardiogram taken.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > elektro

  • 19 fotoğraf

    1. photography. 2. photograph. - albümü photograph album. -ını almak /ın/ to take (someone´s) picture. - atölyesi photographer´s studio. - çekmek to take a photograph. - çektirmek to have one´s photo taken. - çıkarmak slang to have a collision, damage one´s car. - makinesi phot. camera.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > fotoğraf

  • 20

    "1. work, labor. 2. job, employment, work. 3. duty, job. 4. occupation, line of work, work. 5. business, trade, commerce. 6. business, matter, affair. 7. the important thing; the chief problem. 8. secret or dubious side (of an affair). 9. slang trick. 10. event, something. 11. way of behaving; course of action. 12. something worth doing. 13. phys. work. -ler açılmak for trade to become brisk. -inin adamı a man who knows his job. - akdi labor contract. -in alayında olmak not to take (a thing) seriously; to take (it) as a joke. -ten alıkoymak /ı/ to interrupt (someone) at his work. -i Allaha kalmak (for someone) to be in the soup, be beyond help. -i altın. colloq. He is prospering. -ten anlamak to know what one is doing, know one´s business. - anlaşmazlığı labor dispute. -ten artmaz, dişten artar. proverb You save money not by making more but by spending less. -ten atmak /ı/ to fire, dismiss. - ayağa düşmek for a project to fall into the hands of irresponsible and incompetent people. -i azıtmak to go too far, overstep the mark. -ine bak. colloq. Mind your own business. -e bakmak to get to work on something; to be at work on something. -e balta ile girişmek to set about doing something like a bull in a china shop. - başa düşmek to have to do something oneself. - başarı belgesi letter of recommendation, recommendation. -in başı the crux, the central point. - başında 1. on the job. 2. during work time. - başındakiler the leaders. -i başından aşmak/aşkın olmak to be extremely busy. - başında bulunmak to be working. - başına geçmek to take the lead; to come to power. -ler becermek to be up to no good. -i bırakmak 1. to quit a job. 2. to stop working. 3. to go on strike. -ten (bile) değil! colloq. It´s very easy. - bilenin kılıç kuşananın. proverb 1. The person who knows how to use something properly is the one who is entitled to possess it. 2. Possession creates a claim of ownership. - bilmek to be skillful; to be capable. -ini bilmek 1. to know how to exploit a situation to one´s own advantage. 2. to be conscientious about one´s job. 3. to be well-qualified for one´s job. - birlikli collective, joint, common. - bitirmek 1. to complete a job successfully. 2. (for something) to be suitable for the job in hand. -ini bitirmek 1. to finish one´s own work. 2. /ın/ to finish (another´s) job. 3. /ın/ colloq. to cook (someone´s) goose. 4. /ın/ colloq. to finish off, bump off, kill. - bitmek 1. for an affair to be settled. 2. /dan/ for the outcome of a job to depend on (someone´s) efforts. -i bitmek 1. for a job in hand to finish. 2. colloq. to be very tired, be worn to a frazzle. -i bozulmak for one´s business affairs or an undertaking to go awry/take a downward turn. - buyurmak /a/ to order (someone) around; to tell (someone) to do a job. - çatallanmak for a job to get complicated. - çığırından çıkmak for a situation to get out of hand. - çıkarmak 1. to do a lot of work. 2. /a/ to give (a person) something disagreeable to do. 3. to cause trouble; to create difficulties. - çıkmak 1. for work to be done/be turned out/be produced. 2. for trouble or a problem to come up/arise. - çıkmaza girmek for things to reach an impasse. - dayıya düştü. colloq. It´s time for an expert to take over. - donu shalwars, very baggy trousers. -i dökmek /a/ 1. unintentionally to become, turn into: İşi öğretmenliğe döktü. He´s unintentionally become a teacher. 2. to act as if: İşi oyuna döktü. He acted as if it were a game. -i duman olmak slang to be in the soup, be in trouble. - düşmek /a/ for a job or duty to fall to or on. -i düşmek /a/ 1. to have to go (somewhere or to someone) on business. 2. to need (someone´s) help. - edinmek /ı/ to make (something) one´s special concern. -ten el çektirmek /a/ to remove (someone) from office. -/-inin eri a person who does his job well. - geçiştirme perfunctory work. -ine gelmek to suit one´s interests, accord with one´s plans. -e girişmek to embark on a job enthusi

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük >

См. также в других словарях:

  • çektirmek — nsz 1) Çekme işini yaptırmak Karıcığım, seninle şöyle yan yana bir resim çektirelim. P. Safa 2) Birini sıkıntılı duruma sokmak, içinden çıkılamaz duruma düşürmek Allah çektirmesin! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çarka vermek (veya çarka çektirmek) — kesici araçları bileği çarkı ile biletmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el çektirmek (veya çektirilmek) — görevinden uzaklaştırılmak Sorumluları tespit edildi, işten el çektirildi. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • işten el çektirmek — görevden uzaklaştırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çıkarmak — den 1) Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı. Ö. Seyfettin 2) i Sonunu getirmek Bu para ile ayı çıkarırız. 3) i Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek 4) i Bulmak, ortaya koymak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çark — is., Far. çarḫ 1) Bir eksenin döndürdüğü tekerlek biçimindeki makine parçası Çarklar dönüyor, küçük çark büyüğünü döndürüyor. S. F. Abasıyanık 2) ask. Herhangi bir askerî birliğin, biçimini ve düzenini bozmadan kanatlarından biri çevresinde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çektirme — is. 1) Çektirmek işi Mebus adayları gibi bunları da fotoğraf çektirmeye gider gibi kılık kıyafetlerinden tanımak güç değildi. R. N. Güntekin 2) den. Çektiri 3) den. Yaklaşık 30 50 grostonluk yelkenli veya yük taşıyan motorlu büyük kayık 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • figüran — is., Fr. figurant 1) Genellikle tiyatro ve sinemada, konuşması olmayan veya konuşması çok az olan rollere çıkan kimse Bulunduğu yerin bir figüranlar ve artistler kahvesi olduğunun farkında bile değildi. S. F. Abasıyanık 2) mec. Bir toplumda, bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • inletmek — i 1) İnlemesine yol açmak 2) mec. Çok eziyet vermek, eziyet çektirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıvrandırmak — i 1) Kıvranmasına neden olmak 2) mec. Çok üzmek, acı çektirmek Beni kıvrandırmak hoşuna mı gidiyor? T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»