-
1 bağlantı
1. إصر [إِصْر]2. آصرة [آصِرَة]3. ارتباط [اِرْتِبَاط]4. اقتران [اِقْتِران]5. تعلق [تَعَلُّق]6. دخل [دَخْل]7. رابط [رابِط]8. رابطة [رابِطَة]9. رباط [رِبَاط]10. شأن [شَأْن]11. صلة [صِلَة]12. قرينة [قَرِينَة]13. لحمة [لُحْمَة]14. وشيجة [وَشِيجَة]15. علاقة [عَلَاقَة] -
2 bölmek
1. اجتزأ [اِجْتَزَأَ]2. جزأ [جَزَأَ]3. جزأ [جَزَّأَ]4. ذر [ذَرَّ]5. رش [رَشَّ]6. فصل [فَصَلَ]7. قسط [قَسَّطَ]8. قسم [قَسَّمَ]9. قسم [قَسَمَ]10. قطع [قَطَّعَ]11. مذر [مَذَّرَ]12. وزع [وَزَّعَ] -
3 ziyade
1. زائد [زائِد]Anlamı: çok, daha çok2. سبط [سَبْط]Anlamı: çok, daha çok3. سخي [سَخِيّ]Anlamı: çok, daha çok4. عامر [عامِر]Anlamı: çok, daha çok5. غدق [غَدِق]Anlamı: çok, daha çok6. غزير [غَزِير]Anlamı: çok, daha çok7. واف [وافٍ]Anlamı: çok, daha çok8. وافر [وافِر]Anlamı: çok, daha çok9. وفير [وَفِير]Anlamı: çok, daha çok -
4 artmak
1. ازداد [اِزْدادَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak2. استفاض [اِسْتَفَاضَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak3. تبقى [تَبَقَّى]4. تزايد [تَزَايَدَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak5. تكاثر [تكَاثَرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak6. توافر [تَوَافَرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak7. توفر [تَوَفَّرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak8. زاد [زادَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak9. سئر [سَئِرَ]10. ظل [ظَلَّ]11. غزر [غَزُرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak12. كثر [كَثُرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak13. وفر [وَفَّرَ]Anlamı: eskisinden daha çok çoğalmak -
5 eşitlik
1. استواء [اِسْتِواء]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik2. تساو [تَسَاوٍ]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik3. تسوية [تَسْوِيَة]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik4. تعادل [تَعَادُل]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik5. سوية [سَويَّة]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik6. كفاء [كفَاء]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik7. مساواة [مُسَاوَاة]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik8. معادلة [مُعَادَلَة]Anlamı: iki veya daha çok şeyin eşit olması durumu, denklik -
6 antlaşma
1. إصر [إِصْر]2. اتفاق [اِتِّفاق]3. اتفاقية [اِتِّفاقِيَّة]4. تعاقد [تَعَاقُد]5. معاهدة [مُعَاهَدَة]6. عهد [عَهْد] -
7 zannetmek
1. احتسب [اِحْتَسَبَ]Anlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak2. اعتبر [اِعْتَبَرَ]Anlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak3. حسب [حَسَبَ]Anlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak4. حسب [حَسِبَ]Anlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak5. ظن [ظَنَّ]Anlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak6. قدر [قَدَّرَ]Anlamı: sanmak, bir şeyin olmuş olabileceğine daha çok inanmak -
8 bileşmek
1. استجم [اِسْتَجَمَّ]2. تألف [تَأَلَّفَ]3. تجمع [تَجَمَّعَ]4. تركب [تَرَكَّبَ] -
9 diyalog
1. حوار [حِوَار]2. محادثة [مُحَادَثَة]3. محاورة [مُحَاوَرَة]4. مخاطبة [مُخَاطَبَة] -
10 bileşim
1. تأليف [تَأْلِيف]2. تركيب [تَرْكِيب]3. ضم [ضَمّ] -
11 jile
1. صدار [صِدَار]2. صدرة [صُدْرَة]3. صدرية [صَدْرِيَّة] -
12 fazla
1. باق [باقٍ]Anlamı: artmış olan2. زائد [زائِد]Anlamı: gereğinden çok, aşırı (olan)3. كثير [كَثِير]Anlamı: daha çok4. متبق [مُتَبَقٍّ]Anlamı: artmış olan5. وفير [وَفِير]Anlamı: daha çok -
13 bakışmak
1. تراءى [تَرَاءَى]2. تناظر [تَنَاظَرَ] -
14 hangi
1. أي [أَيّ]Anlamı: iki veya daha çok şeyden bir tanesini belirtmek için kullanılan soru sıfatı2. أية [أَيَّة]Anlamı: iki veya daha çok şeyden bir tanesini belirtmek için kullanılan soru sıfatı -
15 ayol
يا [يا] -
16 sarkıntılık
معاكسة [مُعَاكَسَة]Anlamı: sataşma (daha çok kadınlara) -
17 simetri
تناظر [تَنَاظُر] -
18 solak
أعسر [أَعْسَر]Anlamı: daha çok sol elini kullanan -
19 dış
1. أجنبي [أَجْنَبِيّ]Anlamı: yabancı ülkelerle ilgili2. بعيد [بَعِيد]3. خارج [خارِج]Anlamı: alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç4. دخيل [دَخِيل]Anlamı: yabancı ülkelerle ilgili5. زنيم [زَنِيم]Anlamı: yabancı ülkelerle ilgili6. سحيق [سَحِيق]7. شاحط [شاحِط]8. طارئ [طارِئ]Anlamı: yabancı ülkelerle ilgili9. غريب [غَرِيب]Anlamı: yabancı ülkelerle ilgili10. قاص [قَاصٍ]11. قصي [قَصِيّ]12. متباعد [مُتَبَاعِد]13. مجلى [مُجْلًى] -
20 aşırı
1. تطرفي [تَطَرُفِيّ]2. غال [غالٍ]3. غلي [غَلِيّ]4. مبالغ [مُبَالِغ]5. مسرف [مُسْرِف]6. مغال [مُغَالٍ]
- 1
- 2
См. также в других словарях:
çok uluslu — sf. 1) İki veya daha çok ulusla ilgili olan (sanayi veya ticaret) 2) Çeşitli ulusların katılımıyla oluşturulan (ortaklık) Çok uluslu şirketler … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok karılılık — is., ğı, top. b. Bir erkeğin yasalara uygun olarak aynı zamanda iki veya daha çok sayıda kadınla evli olabildiği evlilik biçimi, polijini … Çağatay Osmanlı Sözlük
bu abdestle daha çok namaz kılınır — bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
balcı kızı daha tatlı — güzel mal satan kimselerden alınan şeyler daha çok hoşa gider anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur — kavak ağacının yaprakları tepeden dökülmeye başlar, aşağıdakiler daha sonra dökülürse o yıl kış çetin olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
az söyle, çok dinle — kişinin gereksiz konuşmaktansa az konuşması ve konuşulanları dinlemesi daha iyidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
adam olana çok bile — layık olmadığı, hak etmediği hâlde kişinin beklentisi daha fazla olduğu durumlarda kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
EŞMEL — Daha şâmil. Çok şeyleri içine alan. Daha çok kaplamı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
AHMED — Daha çok hamdeden. * Çok övülmeğe ve medhedilmeğe lâyık. * Çok sevilen. Beğenilmiş. * Hz. Peygamber in (A.S.M.) bir ismi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EGARR — Çok parlak ve kıymetli. Beyaz şey. * İşi güzel ve hatırlı olan kimse, aziz ve şerefli. (Müennesi daha çok müsta meldir: Şeriat ı Garrâ gibi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EŞBEH — Daha çok benzeyen. Pek benzeyen … Yeni Lügat Türkçe Sözlük