Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

(çarparak)

  • 1 ударное бурение

    çarparak delme, vurmalı delme, darbeli sondaj

    Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > ударное бурение

  • 2 combine by multiplication

    çarparak birleştir

    English-Turkish dictionary > combine by multiplication

  • 3 combine by multiplication

    çarparak birleştir

    English-Turkish new dictionary > combine by multiplication

  • 4 slam

    interj. bam, çat, güm
    ————————
    n. çarpma sesi, şelem (briç), sayı almadan biten el
    ————————
    v. çarpmak, çarparak kapatmak, çarparak koymak, veryansın etmek, sövmek, fırça atmak, yenmek, fark atmak, yerden yere vurmak, acımasızca eleştirmek
    * * *
    hızla çarp
    * * *
    [slæm] 1. past tense, past participle - slammed; verb
    1) (to shut with violence usually making a loud noise: The door suddenly slammed (shut); He slammed the door in my face.) çarparak kapa(n)mak
    2) (to strike against something violently especially with a loud noise: The car slammed into the wall.) hızla çarpmak
    2. noun
    ((the noise made by) an act of closing violently and noisily: The door closed with a slam.) küüt/güüm sesi; kapı çarpması

    English-Turkish dictionary > slam

  • 5 umrennen

    um|rennen
    irr vt koşarken çarparak devirmek [o yıkmak] ( Person) koşarken çarparak düşürmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > umrennen

  • 6 zuschlagen

    zu|schlagen
    irr
    I vi
    1) ( Person) vurmak;
    schlag zu! vur!
    2) sein ( Tür) çarparak kapanmak
    3) ( fam) ( zugreifen) kaçırmamak; ( wahrnehmen) kullanmak;
    schlag zu! kaçırma!
    4) ( fam) ( essen) yemek yemek
    5) auf den Preis noch 10 Euro \zuschlagen fiyatın üstüne 10 euro daha bindirmek
    II vt
    1) ( Tür) çarparak kapamak
    2) ( Ball) vurmak (-e)
    3) ( Auftrag)
    jdm etw \zuschlagen birine bir şeyi ihale etmek;
    jdm etw \zuschlagen ( bei einer Versteigerung) en yüksek pey sürene vermek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > zuschlagen

  • 7 انعكاس

    اِنْعِكاس
    1. yansı
    2. yansıma
    3. etkime
    Anlamı: etkimek işı, tesir

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > انعكاس

  • 8 slam

    kapiyi çarparak kapama; kapinin çarpma sesi; (briçte) islem; çarparak kapamak; çarpilarak kapanmak; hizla vurmak, yere çalmak; siddetle elestirmek, yerden yere vurmak

    English to Turkish dictionary > slam

  • 9 отбивать

    несов.; сов. - отби́ть
    1) ( отламывать) kırmak
    2) ( отражать) püskürtmek; savuşturmak

    отби́ть нападе́ние — saldırıyı püskürtmek

    отби́ть мяч руко́й — topu elle defetmek / uzaklaştırmak

    отбива́ть мяч на углово́й — topu kornere çıkarmak

    отби́ть ата́ку — спорт. hücumu defetmek

    отбива́ть уда́ры проти́вника — спорт. rakibin vuruşlarını savuşturmak

    3) ( отнимать силой) zorla almak; (savaşarak) geri almak

    отби́ть го́род — şehri (savaşarak) geri almak

    4) ( ушибать) incitmek

    отби́ть себе́ ло́коть — (çarparak) dirseğini incitmek

    5) (запах, привкус) gidermek
    6) (охоту, желание) kırmak; körletmek

    Русско-турецкий словарь > отбивать

  • 10 прихлопывать

    несов.; сов. - прихло́пнуть
    1) ( закрывать со стуком) çarparak kapamak
    2) ( прищемлять) sıkıştırmak, kıstırmak

    ему́ прихло́пнуло па́лец две́рью — parmağı kapıya sıkışmış

    3) тк. несов. ( хлопать в такт) el çırparak tempo tutmak

    Русско-турецкий словарь > прихлопывать

  • 11 хлопать

    çırpmak; şaklamak; şamarlamak
    * * *
    несов.; сов. - хло́пнуть, однокр., похло́пать
    1) çarpmak; çırpmak; şaklamak

    хло́пать в ладо́ши — el çırpmak, avuçlarını birbirine vurmak; alkışlamak, alkış tutmak ( аплодировать)

    хло́пать кры́льями — kanat çırpmak

    хло́пнуть бичо́м — kamçıyı şaklatmak

    хло́пать дверьми́ — kapıları çarparak kapamak

    не хло́пай две́рью! — kapıyı çarpma!

    хло́пнула дверь — kapı çat diye kapandı

    где-то хло́пнул вы́стрел — bir yerden pat diye silah sesi geldi

    2) vurmak; şamarlamak; okşamak

    хло́пать себя́ по коле́ням — dizlerine pat pat vurmak

    он дру́жески хло́пнул меня́ по плечу́ — omuzuma dostça bir şaplak indirdi

    он похло́пал ло́шадь по ше́е — atın boynunu şamarladı

    я похло́пал его́ по щеке́ — yanağını okşadım

    ••

    хло́пать уша́ми — прост. koyun kaval dinler gibi dinlemek

    Русско-турецкий словарь > хлопать

  • 12 bang

    adv. tam, tamamen, bütünüyle
    ————————
    interj. güm, küt, pat, çat
    ————————
    n. gürültü, patlama, patırtı, heyecan, zevk; uyuşturucu enjeksiyonu
    ————————
    v. vurmak, çarpmak, küt diye çarpmak (Argo), güm diye çarpmak (Argo),,hızla çarpmak; sevişmek, yatmak
    * * *
    1. çarp (v.) 2. darbe (n.)
    * * *
    [bæŋ] 1. noun
    1) (a sudden loud noise: The door shut with a bang.) 'bam', 'güm', 'çat' sesi
    2) (a blow or knock: a bang on the head from a falling branch.) şiddetli bir vuruş, darbe
    2. verb
    1) (to close with a sudden loud noise: He banged the door.) kapıyı çarparak kapamak, 'güm'diye kapatmak
    2) (to hit or strike violently, often making a loud noise: The child banged his drum; He banged the book down angrily on the table.) şiddetle vurmak
    3) (to make a sudden loud noise: We could hear the fireworks banging in the distance.) aniden patlamak, gümbürdemek

    English-Turkish dictionary > bang

  • 13 run down

    adj. aşağıya koşmak, dökülmek, akmak, kötüye gitmek, durmak (saat), boşalmak (akü), çarparak batırmak (gemi), çiğnemek, ezmek, kötülemek, küçük düşürmek, üretimi düşürmek, faaliyeti azaltmak
    * * *
    1) ((of a clock, battery etc) to finish working: My watch has run down - it needs rewinding.) durmak, çalışmamak
    2) ((of a vehicle or driver) to knock down: I was run down by a bus.) ezmek, çiğnemek
    3) (to speak badly of: He is always running me down.) kötülemek, yermek

    English-Turkish dictionary > run down

  • 14 snap

    adj. anlık, ani, şipşak, beklenmedik, sürpriz, çat çat eden, çatırdayan
    ————————
    adv. çat diye, birden
    ————————
    interj. çat, şak
    ————————
    n. ısırma, kopma, çat sesi, kopça, çıtçıt, anlık şey, ani şey, kolay iş, enerji, gayret, şipşak fotoğraf, zencefilli bisküvi, çarpma sesi
    ————————
    v. ısırmaya çalışmak, ısırmak, havada kapmak, kopmak, kırılmak, şaklamak, çatırdamak, çarparak kapamak, şipşak fotoğraf çekmek, kırmak, koparmak, şıklatmak, şaklatmak, patlamak, pat diye söylemek, terslemek, çıkışmak, içindekilerle satın almak
    * * *
    1. kap (v.) 2. parmak şıklatma (n.)
    * * *
    [snæp] 1. past tense, past participle - snapped; verb
    1) ((with at) to make a biting movement, to try to grasp with the teeth: The dog snapped at his ankles.) kapmak
    2) (to break with a sudden sharp noise: He snapped the stick in half; The handle of the cup snapped off.) kır(ıl)mak
    3) (to (cause to) make a sudden sharp noise, in moving etc: The lid snapped shut.) birdenbire...-mek
    4) (to speak in a sharp especially angry way: `Mind your own business!' he snapped.) terslemek
    5) (to take a photograph of: He snapped the children playing in the garden.) şipşak resim çekmek
    2. noun
    1) ((the noise of) an act of snapping: There was a loud snap as his pencil broke.) kırılma sesi
    2) (a photograph; a snapshot: He wanted to show us his holiday snaps.) şipşak resim
    3) (a kind of simple card game: They were playing snap.) bastı (oyunu)
    3. adjective
    (done, made etc quickly: a snap decision.) çabuk, aceleye getirilen
    - snappily
    - snappiness
    - snapshot
    - snap one's fingers
    - snap up

    English-Turkish dictionary > snap

  • 15 crashing

    adj. hızlı, seri, yoğun
    * * *
    1. çarpışma (n.) 2. çarp (v.) 3. çarparak (prep.)

    English-Turkish dictionary > crashing

  • 16 multiplying

    1. çarpım (n.) 2. çarp (v.) 3. çarparak (prep.)

    English-Turkish dictionary > multiplying

  • 17 pulsating

    adj. titreşimli, titreşen, nabız atışına benzeyen
    * * *
    1. çarpan (n.) 2. çarp (v.) 3. çarparak (prep.)

    English-Turkish dictionary > pulsating

  • 18 carom

    n. karambol (bilardo), karambol yapmak, çarparak geri tepmek

    English-Turkish dictionary > carom

  • 19 carom

    n. karambol (bilardo), karambol yapmak, çarparak geri tepmek

    English-Turkish dictionary > carom

  • 20 zerschellen

    zerschellen v/i <o -ge-, sn> çarparak parçalanmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > zerschellen

См. также в других словарях:

  • akis — is., ksi, Ar. ˁaks 1) Işık veya ses dalgalarının yansıtıcı bir yüzeye çarparak geri dönmesi, yansıma, yankı İkide birde barutla infilak akisleri geliyordu. Y. K. Beyatlı 2) Bir cismin parlak bir yüzeyde görünmesi Mehtap, iri güller ve senin en… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çağıldamak — nsz Sular akarken taşlara, kayalara çarparak çağıl çağıl ses çıkarmak Bu fıskiyenin sularını yıllarca neşeden çağıldar gibi duymuştum. A. Ş. Hisar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çağıltı — is. Suyun, akarken taşlara, kayalara çarparak çıkardığı yansıma ses Yalnız koca arktan akan suyun serin çağıltısı duyuluyordu. C. Uçuk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalkalamak — i 1) Sulu bir şeyi sarsarak veya çırparak karıştırmak Fincanını çalkalayıp çalkalayıp diker, dibinde hiç telve bırakmamacasına! A. İlhan 2) nsz İçinde bir şey bulunan bir nesneyi sarsarak sallamak Kahvelerde zar çalkalayan avuçlar görüyorum. Y. Z …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çangırdamak — nsz Düşerek veya birbirine çarparak gürültü çıkarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dalga oyuğu — is., coğ. Dik kıyılarda yarın alt bölümünde bulunan, dalgaların çarparak oydukları in biçimli oyuk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sekmek — nsz, er 1) Tek veya iki ayak üzerinde sıçramak Evden yola, yoldan eve varabilmek için evvelce yerleştirilmiş iri kayalar üzerinde sekmek gerekirdi. H. Taner 2) Tek veya iki ayak üzerinde sıçrayarak ilerlemek 3) Atılan bir nesne bir yere… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • serseri mayın — is. Belli bir hedefi olmayan, rastgele yerleştirilen mayın Bulgaristan dan mangal kömürü getiren Yücel motoru Midye önlerinde serseri bir mayına çarparak battı. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tepegöz — is. 1) Derslerde, konferanslarda asetat üzerine yazılan yazıyı veya grafiği kuvvetli bir ışık kaynağı aracılığıyla perdeye yansıtan optik araç 2) sf. Dar alınlı, gözleri saçlarının bittiği yere çok yakın görünen (kimse) 3) sf. Dikkatsizce, sağa… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ünsüz — sf. 1) Ünü olmayan, gösterişsiz, şöhretsiz 2) is., dbl. Ses yolunda bir engele çarparak çıkan ses, sessiz, sessiz harf, konson, konsonant Birleşik Sözler ünsüz benzeşmesi ünsüz düşmesi ünsüz göçüşmesi ünsüz ikizleşmesi ünsüz tekleşmesi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yalın kılıç — zf. Elinde kılıç olduğu hâlde, kılıçlı olarak, dalkılıç Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere / Koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere N. Hikmet …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»