-
1 yerinde
-
2 yerinde
yerinde am Platze, angebracht; gut, tadellos; in der Lage G;yerinde durmak immer noch da sein;deyim yerindeyse wenn man so sagen darf; mit Verlaub gesagt; sozusagen -
3 yerinde
уме́стный* * *1) подоба́ющий, прие́млемый, уме́стный, удо́бныйyerinde bir davranış — подоба́ющее де́йствие
yerinde bir soru — уме́стный вопро́с
yerinde söylemek — сказа́ть кста́ти
2) в по́лном поря́дкеkeyfi yerinde — а) он в хоро́шем расположе́нии ду́ха; б) он чу́вствует себя́ хорошо́ ( о здоровье и настроении)
sıkılacak ne var, doktor onun babası yerinde — заче́м стесня́ться, до́ктор же ей в отцы́ годи́тся
4) на ме́сте кого-чегоyerindeinizde olsam — будь я на ва́шем ме́сте... вме́сто кого-чего
kendini benim yerindeime koy! — поста́вь себя́ на моё ме́сто!
-
4 yerinde
"1. apt, fitting, appropriate; apropos. 2. well-timed. 3. good, fine: Aydın´ın keyfi yerinde. Aydın´s in good spirits. 4. aptly; fittingly, appropriately. 5. at the right time. 6. old enough to be: Babası yerinde bir adamla evli. She´s married to a man old enough to be her father. 7. the same as, like: Ayten, sen kızım yerindesin. Ayten, you´re like a daughter to me." -
5 yerinde
1.уме́стный, своевреме́нныйyerinde bir hareket — своевреме́нное де́йствие
2.1) уме́стно, кста́ти, своевре́менноbu söz yerindedir — э́то сло́во уме́стно
deyim yerindeyse — е́сли мо́жно так вы́разиться
2) пра́вильно -
6 yerinde
adj. answerable, applicable, apposite, appropriate, apropos, apt, becoming, befitting, calculated, condign, conformable, expedient, felicitous, fit, fitted, grandiloquent, in, just, legitimate, opportune, pat, pertinent, in place, pointed, proper--------adv. on the premises, in one's stead--------pref. pro* * *1. in position 2. in suits 3. on site -
7 yerinde
di cî de--------dêl--------li cîh de--------rewa -
8 yerinde
congruous, congruent, appropriate, opportune, apt, timely, suitable, becoming -
9 yerinde
münasib, yerində -
10 yerinde kalmak
а) остава́ться на [пре́жнем] ме́стеб) не изменя́ться (о службе, месте службы; должности, чине) -
11 yerinde olmak
быть в по́лном поря́дке -
12 yerinde saymak
а) топта́ться на ме́стеб) безде́йствовать, не продвига́ться вперёд, не развива́ться -
13 yerinde su mu çıktı?
что ему́ не сиди́тся на э́том ме́сте?/на э́той рабо́те? -
14 yerinde yeller esiyor
его́ и след просты́л;... ищи́ ве́тра в по́ле -
15 yerinde bulmak
хуплау -
16 yerinde dökme beton
бетон, залитый на местеİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > yerinde dökme beton
-
17 yerinde dökme kazık
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > yerinde dökme kazık
-
18 yerinde değil
out of position -
19 yerinde dökme kazık
cast in site pile -
20 yerinde kal
stay in place
См. также в других словарях:
yerinde — sf. 1) İyi, yeterli Binbaşı, uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam. M. Ş. Esendal 2) zf. Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde Yerinde konuşmak. 3) zf. Durumunda Sıkılacak ne var … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde bulmak — doğru olduğunu kabul etmek Hayatını değiştirme kararımı yerinde bulması beni de memnun etti. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde olmak — tamam olmak, iyi durumda bulunmak Keyfi yerindedir. Burada rahatım, her şeyin yerinde olacaktır çocuğum, dedi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde saymak — 1) yürür gibi yaparak hep aynı yerde, sürekli olarak ayağın birini kaldırıp birini basmak 2) mec. ilerleyememek, gelişememek, değişememek Bu yerinde sayan kafamıza ne ad takmalı? F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde yeller esmek — artık bulunmamak, yok olmak Tepebaşı ndaki Dram Tiyatrosu yandı gitti. Bugün yerinde yeller esiyor. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde duramamak — 1) sürekli kıpırdamak 2) içi içine sığmamak En ufak bir şeyden sevinir, yerlerinde duramaz olurlar. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde kalmak — 1) başka yere gitmemek 2) makam veya aşama değişmemek Bu keyif düşkünü memurlar suya sabuna dokunan işlere karışmadıklarından senelerce yerlerinde kalırlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerinde su çıkmak — haklı bir sebep olmadan yerini bırakanlara veya bırakmak isteyenlere kınama ve engelleme amacıyla söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
keyfi yerinde — sf. Neşesi, sağlığı yerinde olan (kimse) Başıma yüzlerce adam topluyordum; yeni sahibimin keyfi yerinde idi. R. H. Karay Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller keyfi yerinde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boy bos yerinde — uzun ve biçimli Boyu bosu yerinde, yakışıklı adam … Çağatay Osmanlı Sözlük
keyfi yerinde olmak — sağlığı, neşesi, mutluluğu bulunmak Bugün keyfim yerinde olmadığından, arz odasına gelemeyeceğim. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük