-
1 verslijten
yıpratmak [-ır] v -
2 φθείρω
yıpratmak -
3 заигрывать
yıpratmak; cilve yapmak,kırıştırmak,flört etmek* * *I несов.; сов. - заигра́ть1) yıpratmakзаигра́ть пласти́нку — plağı çala çala aşındırmak
заигра́ть ка́рты — iskambil / oyun kağıtlarını oynaya oynaya yıpratmak
2) в соч.II разг.пье́су заигра́ли — piyes oynana oynana kabak tadı vermeye başladı
1) ( кокетничать) cilve yapmak; kırıştırmak; flört etmekзаи́грывать друг с дру́гом — cilveleşmek; kırışmak
2) ( заискивать) yaranmaya çalışmak -
4 донашивать
yıpratmak* * *несов.; сов. - доноси́ть I(одежду, обувь) giye giye yıpratmakдруго́го нет, дона́шивай э́тот — bunu giymeye devam et, başkası yok
-
5 занашивать
yıpratmak,eskitmek* * *несов.; сов. - заноси́ть IIyıpratmak; eskitmek -
6 затаскивать
yıpratmak,canını çıkarmak; sürüklemek* * *I несов.; сов. - затаска́ть, разг.( занашивать) yıpratmak; canını çıkarmakII несов.; сов. - затащи́ть1) (втаскивать куда-л.) (sürükleyerek) sokmak2) перен., разг. sürüklemek -
7 frazzle
yipratmak; yipranmak,yipranma, yorulma -
8 заматывать
sarmak,dolamak; yıpratmak,halsiz düşürmek* * *несов.; сов. - замота́ть1) sarmak; dolamakзама́тывать что-л. в клубо́к — yumaklamak; sarmak
2) разг. ( утомлять) yıpratmak; halsiz düşürmek -
9 strapazieren
-
10 wear out
eskimek, yipranmak, kullanilmaz hale gelmek; eskitmek, yipratmak, kullanilmaz hale getirmek; çok yormak, yorgunluktan bitirmek, yipratmak -
11 изматывать
несов.; сов. - измотать, разг.örselemek; yıpratmak -
12 изнурять
несов.; сов. - изнури́тьbitirmek; halsiz düşürmek; ezmek; yıpratmak -
13 истрепать
сов., разг.( износить) yıpratmak -
14 обтрепать
сов. -
15 растрепать
сов.ве́тер растрепа́л ей во́лосы — rüzgar saçlarını darmadağın etti
2) örselemek, yıpratmakве́тер растрепа́л цветы́ — rüzgar çiçekleri örseledi
••сапоги́ он совсе́м растрепа́л — çizmesinin canını çıkarmış
-
16 age
n. yaş; asır; devir, çağ; erginlik, reşit olma; yaşlılık————————v. yaşlandırmak, yıpratmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, kocamak* * *1. yaşlan (v.) 2. yaş (n.)* * *[ei‹] 1. noun1) (the amount of time during which a person or thing has existed: He went to school at the age of six (years); What age is she?) yaş2) ((often with capital) a particular period of time: This machine was the wonder of the age; the Middle Ages.) çağ3) (the quality of being old: This wine will improve with age; With the wisdom of age he regretted the mistakes he had made in his youth.) yaşlılık, yaşlanma, eskime4) ((usually in plural) a very long time: We've been waiting (for) ages for a bus.) çok uzun zaman2. verb(to (cause to) grow old or look old: He has aged a lot since I last saw him; His troubles have aged him.) yaşlanmak, ihtiyarlamak- aged- ageless
- age-old
- the aged
- come of age
- of age -
17 batter
n. meyilli duvar; sulu hamur; topa vuran oyuncu————————v. meyilli olmak (duvar); yumruklamak, dövmek, hırpalamak, bombalamak; yıpratmak, hor kullanmak* * *1. hamur 2. yumrukla (v.) 3. pasta hamuru (n.)* * *I verb(to beat with blow after blow: He was battered to death with a large stick.) durmadan sert darbelerle vurmak- batteredII noun(a mixture of flour, eggs and milk or water used in cooking. fry the fish in batter; pancake batter.) akıtma hamuru, sulu hamur -
18 chafe
v. ovuşturmak, ovalamak, sürtmek, sürtünmek; yaralamak, yıpratmak; kızdırmak, gücendirmek, rahatsız etmek; berelenmek, aşınmak, kızmak, gücenmek, rahatsız olmak* * *1. ovuştur 2. ısıtmak için ov* * *[ eif]1) (to make warm by rubbing with the hands.) ovarak ısıtmak, ısıtmak için ovuşturmak2) (to make or become sore by rubbing: These tight shoes chafe my feet.) aşındırmak3) (to become impatient: Everyone's chafing at the delay.) sabırsızlanmak -
19 corrode
v. aşındırmak, yıpratmak, çürütmek, kemirmek, yıpranmak* * *aşındır* * *[kə'rəud](to destroy or eat away (as rust, chemicals etc do).) aşın(dır)mak, paslan(dır)mak- corrosive -
20 fray
n. kavga, mücâdele, savaş, karışıklık————————v. yıpratmak, aşındırmak, yıpranmak, aşınmak, boynuz tüylerini dökmek (geyik)* * *1. yıpran (v.) 2. kavga (n.)* * *[frei]((of cloth, rope etc) to make or become worn at the ends or edges, so that the threads or fibres come loose: This material frays easily.) yıpranıp tel tel olmak
См. также в других словарях:
yıpratmak — i 1) Yıpranmış duruma getirmek, eskitmek 2) mec. Türlü etkenler eski gücünü yok etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
obratmak — yıpratmak I, 261bkz: opratmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
opratmak — yıpratmak I, 261bkz: obratmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
eskitmek — i 1) Çok kullanarak eskimiş duruma getirmek, yıpratmak Çocuk pantolonunu eskitti. 2) Yaşlandırmak Alkol, tütün ve aşk eskitti beni. A. İlhan 3) mec. Etkisini sürdürememek, yıpratmak Yunus Emre yi yüzyıllar eskitemedi … Çağatay Osmanlı Sözlük
çete savaşı — is., ask. Küçük asker birlikleri veya çeteler tarafından düşmanı yıpratmak için her türlü yola başvurarak yapılan savaş Onlar da kendilerine göre bir çete savaşı yapmak hevesine düşmüş olabilirler. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırpalamak — i 1) Örselemek 2) Dövmek 3) mec. İtip kakmak, azarlamak veya yıpratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
örselemek — i 1) Yıpratmak, eskitmek, hırpalamak, zedelemek Rüzgâr çiçekleri örseledi. 2) mec. Gücünü azaltmak, canlılığını gidermek, sarsmak Naciye Hanım, kalkık kaşlarıyla başını sallayarak meclisin sükûtunu örseledi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
saldırı — is. Kötülük yapmak, yıpratmak amacıyla, bir kimseye karşı doğrudan doğruya silahlı veya silahsız bir eylemde bulunma, hücum, taarruz, tecavüz Birleşik Sözler intihar saldırısı sözlü saldırı yarma saldırısı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıpratma — is. Yıpratmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
hedef almak — 1) (bir şeyi) nişan almak 2) (bir şeyi) ulaşılmak istenen amaca göre davranmak 3) (bir şeyi) bir kimseyi, bir yeri yıpratmak, eleştirmek amacıyla karşısına almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
canını çıkarmak — hırpalamak, çok yormak, yıpratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük