-
1 verên
\verên, -eeski--------\verên, -eilk--------\verên, -eönceki--------\verên, -eöndeki -
2 veren
veren antaja, verenluovuttaja донор
veren haju запах крови
veren antaja, verenluovuttaja донор -
3 veren
-
4 veren
veren11 feather♦voorbeelden:————————veren21 [veerkrachtig zijn] be springy2 [zich bewegen als door een veer] spring♦voorbeelden:1 het veert niet meer • it has lost its spring/bounce -
5 veren
veren1————————veren21 [veerkrachtig zijn] faire ressort2 [zich elastisch bewegen] être souple3 [zich bewegen als door een veer] se redresser♦voorbeelden:die plank veert sterk • cette planche rebondit très fortverend lopen • marcher souplement -
6 veren
1. прил.общ. пуховый, перьевой2. гл.общ. быть упругим, пружинить -
7 veren
верующий, верный -
8 veren
adj. attributive--------n. giver* * *giver -
9 veren
federn -
10 veren
• engaged -
11 veren
• to be elastic• to spring -
12 veren
dayende -
13 veren
-
14 veren/huid/hoorns afwerpen
Van Dale Handwoordenboek Nederlands-Engels > veren/huid/hoorns afwerpen
-
15 veren purkaus, veren purkautuminen
кровотечение -
16 veren kimse
n. donor -
17 Veren a tel
To be ruined -
18 Veren ferherret
To get married -
19 veren (normaali) hiilihappoisuus
• pyremia -
20 veren albumiinin niukkuus
medicine, veterinary• hypoalbuminemia• hypoalbuminemia
См. также в других словарях:
veren — obs. pl. f. were, pa. tense of be v … Useful english dictionary
véren — 1 rna o prid. (ẹ ẹ̄) ki ima vero, versko prepričanje: veren človek; postati veren; globoko veren ∙ nar. odzvonilo je vernim dušam avemarijo; na verne duše v krščanskem okolju na praznik spomina na duše v vicah 2. novembra vérno prisl.: verno… … Slovar slovenskega knjižnega jezika
veren veren — bağıra bağıra ağlamak … Beypazari ağzindan sözcükler
Ta'veren — is a term used in the Wheel of Time series by Robert Jordan.Ta veren : A person around whom the Wheel of Time weaves all surrounding life threads, perhaps ALL life threads, to form a Web of Destiny. (TEotW,Glossary) Noted Ta veren*Rand al Thor… … Wikipedia
derdi veren devasını da verir — her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır anlamında kullanılan bir söz Merak etme erenler, derdi veren devasını da verir. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
parayı veren düdüğü çalar — para harcadığında insan istediğini elde edebilir anlamında kullanılan bir söz Bana kafa tutmaya hiç hakkın yok. Parayı veren düdüğü çalar. Verirsin bir görüşme parası daha. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
az veren candan, çok veren maldan — varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
meyve veren ağaç taşlanır — bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
köpek ekmek veren kapıyı tanır — köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder, insan da bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
elini veren kolunu alamaz — (birine) kendisine iyilik yapıldığında devamını fazlasıyla isteyen kimseler için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
verentis — ×vereñtis sm. (2) NdŽ, Lkč, Gl; LBŽ žr. 2 varinčius: Vereñčiai auga vienstypiai, lapai jų kaip rietenų J … Dictionary of the Lithuanian Language