-
1 tazelemek
tazelemek v/t erneuern, durch eine frische Sache (z.B. Blumen) ersetzen; auswechseln; Essen (wieder) aufkochen, aufbacken; Gefühle usw wieder auffrischen; Kenntnisse auffrischen; Vorgang, Angelegenheit wieder aufnehmen;b-le nikah tazelemek jemanden wieder heiraten -
2 tazelemek
-
3 tazelemek
-i1) замени́ть све́жими / други́миbarmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı — барме́н и его́ помо́шник заменя́ли пусты́е рю́мки други́ми све́жими
2) освежа́ть не́которые [потеря́вшие све́жесть] проду́кты3) перен. оживля́ть, вороши́ть, напомина́ть ( дурные воспоминания)derdi tazelemek — напомина́ть о несча́стьях
eski problemleri tazelemek — поднима́ть ста́рые пробле́мы
4) повторя́ть, сказа́ть или сде́лать ещё разnikâh tazelemek — "обнови́ть" брак ( вновь сойтись о разведённых)
abdest tazelemek — мус. обнови́ть омове́ние
-
4 tazelemek
1) замени́ть све́жими, освежи́ть; замени́ть но́вым (други́м)2) придава́ть све́жесть, освежа́ть; мыть; чи́ститьtüfek tazelemek — чи́стить винто́вку
3) возобновля́ть; обновля́ть; восстана́вливать, регенери́роватьkeyfi tazelemek — подня́ть настрое́ние
meseleyi tazelemek — возобнови́ть вопро́с, сно́ва вы́двинуть пробле́му
-
5 tazelemek
яңару -
6 tazelemek
подновлять, обновлять, восстанавливать; регенерироватьİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > tazelemek
-
7 tazelemek
v. freshen, freshen up, renew, refresh, renovate, brush up, recreate, rub up, top up* * *refresh -
8 tazelemek
teze kirin -
9 tazelemek
جدد -
10 tazelemek
جدد [جَدَّدَ]Anlamı: yenisiyle değiştirmek -
11 tazelemek
"to freshen up; to renew; to replenish" -
12 tazelemek
/ı/ 1. to replace (something old) with something fresh: Küpteki suyu tazeleyelim. Let´s put fresh water in the water jar. Çayını tazeleyeyim mi? May I give you another glass of tea? 2. to add water to (a food previously cooked) and reheat it: Dünkü çorbayı tazeledim. I reheated yesterday´s soup. 3. to instill (a feeling or thought) in one again. -
13 täzelemek
odnawiać; odświeżyć; ponawiać; przedłużać; wymieniać; wymienić; wznawiać; wznowić; zamieniać; zastąpić; zastępować -
14 el tazelemek
замени́ть уста́вшего на рабо́те челове́ка; дать о́тдых (кому-л.) -
15 cilasını tazelemek
v. refurbish -
16 güvenini tazelemek
v. reassure -
17 makyajını tazelemek
v. freshen up -
18 подновлять
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > подновлять
-
19 brush up
tazelemek* * *fırçala* * *( with on) (to refresh one's knowledge of (eg a language): He brushed up his Spanish before he went on holiday.) tazelemek -
20 freshen up
tazelemek, kendine çeki düzen vermek, serinletmek, tazeleşmek, serinlemek, ferahlamak, zindeleşmek, sertleşmek (rüzgâr), yıkanıp kıyafet değiştirmek, makyajını tazelemek* * *yıkanıp çamaşır değiştir
См. также в других словарях:
tazelemek — i 1) Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı. Ç. Altan 2) Bazı yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek 3) nsz Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak Hoca bir kere daha tazeleyince… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilgi tazelemek — bilinenleri yeniden gündeme getirip açıklamak, anlatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
abdest tazelemek — abdesti bozulmadığı hâlde yeniden abdest almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nikâh tazelemek — 1) boşandığı kişiyle yeniden evlenmek 2) mec. bir işe yeniden başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahsi tazelemek — konuşmayı aynı konu üzerine getirmek İki de bir, bahsi tazeleyip bir yandan da etrafı araştırıyordu. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarayı tazelemek — üzüntüyü, sıkıntıyı, acıyı hatırlatmak, yeniden ortaya çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el tazelemek — bir işte yorulan kimse yerine başka birini getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
abdest — is., din b., Far. āb + dest 1) Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma 2) İdrar ve dışkı yapma Küçük abdest. Büyük abdest. Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahis — is., hsi, Ar. baḥṣ 1) Üzerinde konuşulan şey, konu Bu bahisleri bırakalım artık. P. Safa 2) Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma 3) esk. Bir kitabın bölümlerinden her biri Birinci bahis.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilgi — is. 1) İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat 2) Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf Babası, önce ona, Mazlume ve ailesi hakkında birçok bilgi vermişti. H. E. Adıvar 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük