-
1 sang froid
soğukkanlılık -
2 equal mind
sogukkanlilik -
3 composure
soğukkanlılık -
4 nonchalance
soğukkanlılık -
5 sang froid
soğukkanlılık -
6 хладнокровие
-
7 presence of mind
soğukkanlılık, tehlike anında pratik zekâ* * *(calmness and the ability to act sensibly (in an emergency etc): He showed great presence of mind in the face of danger.) soğukkanlılık -
8 cold blood
soğukkanlılık, acımasızlık -
9 cold blood
soğukkanlılık, acımasızlık -
10 ψυχραιμία
soğukkanlılık, serinkanlılık -
11 composure
sogukkanlilik, kendine hâkimiyet, kontrol -
12 equanimity
sogukkanlilik, temkin, sakinlik -
13 self-possession
sogukkanlilik, ölçülülük, sakinlik, temkinlilik -
14 calmness
-
15 composure
n. sakinlik, dinginlik, huzur, rahat* * *soğukkanlılık* * *[-ʒə]noun (calmness: I admired her composure.) sakinlik, soğukkanlılık -
16 nonchalance
n. kayıtsızlık, umursamazlık, soğukkanlılık* * *soğukkanlılık* * *noun kayıtsızlıklık, ilgisizlik -
17 самообладание
сkendini tutma, kendine hakim olma; itidal (-li), soğukkanlılıkне теря́ть самооблада́ния — itidalini kaybetmemek, kendini tutabilmek
-
18 cool
adj. serin, soğuk; soğukkanlı; klas, harika; küstah; abartısız, tamı tamına, uygun————————interj. çok iyi, mükemmel, harika————————n. serinlik, serin yer; soğukkanlılık————————v. serinletmek, soğutmak, serinlemek; yatışmak* * *1. soğut (v.) 2. serin (adj.)* * *[ku:l] 1. adjective1) (slightly cold: cool weather.) serin2) (calm or not excitable: He's very cool in a crisis.) sakin, soğukkanlı3) (not very friendly: He was very cool towards me.) soğuk4) ((slang) great; terrific; fantastic: Wow, that's really cool!; You look cool in those jeans!) mükemmel, şahane2. verb1) (to make or become less warm: The jelly will cool better in the refrigerator; She cooled her hands in the stream.) serinle(t)mek2) (to become less strong: His affection for her has cooled; Her anger cooled.) yatışmak, sakinleşmek3. noun(cool air or atmosphere: the cool of the evening.) serinlik- coolly- coolness
- cool-headed
- cool down
- keep one's cool
- lose one's cool -
19 coolness
n. serinlik, soğukluk, soğukkanlılık, soğuk davranma; ilgisizlik; yüzsüzlük* * *serinlik* * *noun serinlik, serinkanlılık -
20 nerve
n. asap, sinir, cüret, yüzsüzlük, cesaret, soğukkanlılık, çaba, gayret, damar (yaprak)————————v. cesaret vermek, guçlendirmek* * *1. sinir 2. cesaretlendir (v.) 3. sinir (n.)* * *[nə:v] 1. noun1) (one of the cords which carry messages between all parts of the body and the brain.) sinir2) (courage: He must have needed a lot of nerve to do that; He lost his nerve.) cesaret3) (rudeness: What a nerve!) kabalık2. verb(to force (oneself) to have enough courage (to do something): He nerved himself to climb the high tower.) cüret- nerves- nervous
- nervously
- nervousness
- nervy
- nerviness
- nerve-racking
- nervous breakdown
- nervous system
- get on someone's nerves
- 1
- 2
См. также в других словарях:
soğukkanlılık — is., ğı Soğukkanlı olma durumu, serinkanlılık Soğukkanlılığımı kaybetmek, terbiyesizlik etmek üzereyim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
SÜKÛN-İ DEM — Soğukkanlılık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İngiliz siyaseti — is. Soğukkanlılık ve kurnazlıkla bir işi yapma veya yaptırma … Çağatay Osmanlı Sözlük
itidal — is., li, Ar. iˁtidāl 1) Aşırı olmama durumu, ılımlılık, ölçülülük Onun her hissinde itidal vardı. A. Ş. Hisar 2) mec. Soğukkanlılık Birleşik Sözler itidal sahibi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller itidalini kaybetmek itidalini muhafaza etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanlılık — is., ğı Kanlı olma durumu Birleşik Sözler ağırkanlılık delikanlılık serinkanlılık sıcakkanlılık soğukkanlılık … Çağatay Osmanlı Sözlük
serinkanlılık — is., ğı Serinkanlı olma durumu, soğukkanlılık Ben bütün utanmazlığımı ve serinkanlılığımı ele alarak cevap verdim. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
birbirine girmek — 1) kavga etmek, dövüşmek Bunun için sabır, sükûnet, soğukkanlılık gerek hâlbuki biz birbirimize giriyoruz. H. R. Gürpınar 2) karışmak 3) iplik vb. dolaşmak, çözülmeyecek duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük