-
1 выговаривать
söylemek* * *несов.; сов. - вы́говорить1) söylemekон не мог вы́говорить ни сло́ва — bir tek kelime olsun söyleyemedi
он ника́к не мо́жет вы́говорить э́ту фами́лию — bu soyadını bir türlü beceremiyor
2) разг. ( обусловливать) şart koşarak... elde etmek3) тк. несов., разг. ( делать замечание) azarlamak, paylamak -
2 вымолвить
-
3 назвать
-
4 поговаривать
погова́ривают об его́ отста́вке — çekiliyormuş diye söyleyenler var
-
5 высказываться
düşüncesini söylemek,görüşünü belirtmek* * *несов.; сов. - вы́сказатьсяdüşüncesini söylemek; görüşünü açıklamakвыска́зываться за кого-что-л. — birinden, bir şeyden yana olduğunu söylemek
выска́зываться про́тив кого-чего-л. — birine, bir şeye karşı olduğunu / çıktığını söylemek
рабо́чие вы́сказались за забасто́вку — işçiler greve evet dediler
мно́гие парламента́рии вы́сказались про́тив э́того запре́та — birçok parlamenter bu yasağa hayır dedi
-
6 говорить
konuşmak; söz etmek,bahsetmek; görüşmek; söylemek,demek,dile getirmek; ifade etmek; kanıtlamak,göstermek* * *несов.; сов. - сказа́ть1) тк. несов. konuşmakговори́ть по-ру́сски — Rusça konuşmak
ребёнок ещё не говори́т — çocuk daha konuşamıyor
2) (что-либо, о ком-чём-л.) söz etmek, bahsetmek; laf etmek; konuşmak, görüşmek; söylemek; demek; dile getirmekговори́ть о поэ́зии — şiirden söz etmek / bahsetmek
говори́ть пра́вду — doğruyu söylemek
что он говори́т? — ne diyor?
он не даст тебе́ говори́ть об э́том — sana bundan laf ettirmeyecek
е́сли говори́ть конкре́тнее... — daha somut konuşursak...
как я уже́ говорил — söylediğim / arz ettiğim gibi
в э́том стихотворе́нии поэ́т говорит о любви́ к ро́дине — bu şiirde ozan vatan aşkını dile getiriyor
а́втор говорит об э́том слова́ми одного́ из персона́жей своего́ расска́за — yazar bunları / bunu öyküsünün bir kişisine söyletiyor
хорошо́ говори́ть о ком-л. — biri için iyi söylemek
бо́льше мне о нём не говори́! — bir daha açma bana onun lafını!
я то́же хочу́ ко́е-что сказа́ть — benim de söyleyecek birkaç sözüm var
он тако́е сказа́л, что... — öyle bir laf attı ki...
он веле́л сказа́ть, что его́ нет до́ма — kendisi için evde yok dedirtti
вы что́-то сказа́ли? — bir şey mi buyurdunuz?
вы что́-то хоте́ли сказа́ть? — bir şey mi diyecektiniz?
он ничего́ не сказа́л — bir şey demedi; sesini çıkarmadı
3) тк. несов. ( разговаривать) konuşmak; söz etmekкто (э́то) говори́т? — konuşan kim?
мы с ним говори́ли и об э́том де́ле — onunla bu işi de konuştuk / görüştük
на эту те́му мы не говори́ли — bu konudan söz etmedik, bu konuyu konuşmadık
ты говори́л с дире́ктором? — müdürle görüştün mü? / konuştun mu?
он уже́ год с на́ми не говори́т — bizimle bir yıldır konuşmuyor
4) тк. несов., в соч.говоря́т — diyorlar ki
говоря́т, он уе́хал — gitmiş (diyorlar)
5) тк. несов. ( свидетельствовать) ifade etmek, göstermek, kanıtlamakэ́то ни о чём не говори́т — bu bir şey ifade etmez
ра́зве э́тот факт вам ни о чём не говори́т? — bu gerçek size hiç bir şey anlatmıyor mu?
о чём говоря́т э́ти ци́фры? — bu rakamlar neyi ifade ediyor?
э́то говори́т в твою́ по́льзу — bu senin lehine (bir puandır)
••говори́т Москва́ — радио burası Moskova
что ты говори́шь?! — deme! sahi mi?
и не говори́! — sorma!
что ни говори́ — ne dersen de
что я вам говори́л! — size dememiş miydim?
не говоря́ (уже) о... —...bir yana
ина́че говоря́ — başka bir deyişle
точне́е / верне́е говоря́ — daha doğrusu
по пра́вде говоря́ — doğrusu
открове́нно / че́стно говоря́ — açıkçası istenirse
назва́ние говори́т само́ за себя́ — adı üstünde
-
7 высказывать
dile getirmek,ifade etmek,söylemek* * *несов.; сов. - вы́сказатьdile getirmek; ifade etmek; söylemekвы́сказать свои́ тре́бования — taleplerini dile getirmek
вы́сказать своё мне́ние о чём-л. — düşüncesini söylemek
-
8 называть
adını söylemek* * *несов.; сов. - назва́ть1) ( давать имя) ad koymak / vermek; adlandırmak; lakap takmak ( давать прозвище)его́ назва́ли Ива́ном — adını İvan koydular
2) (давать характеристику кому-чему-л.) nitelemek; demekеё нельзя́ называ́ть краса́вицей — ona güzel denemez
3) (произносить имя, название) adını söylemek; adını vermekон не назва́л себя́ — (kendi) adını söylemedi; kendini tanıtmadı
он назва́л свои́х соо́бщников — suç ortaklarının adlarını verdi
назови́ свою́ це́ну — senin fiyatını söyle
он на́зван победи́телем ма́тча — maçın galibi ilan edildi
он был на́зван лу́чшим футболи́стом го́да — yılın en iyi futbolcusu seçildi
••так называ́емый — denen; denilen; ирон. sözüm
-
9 петь
несов.; сов. - спеть1) (şarkı) söylemek, okumakпеть пе́сню — bir şarkı söylemek
петь па́ртию Ле́нского — Lenski partisini söylemek
он непло́хо пел / спел — fena okumadı
2) тк. несов. ( профессионально) ses sanatçısı olmak, şarkıcı olmakпеть в опе́ре — opera sanatçısı olmak
пел он и на о́перных сце́нах — opera sahnelerine de çıkmıştı
3) в соч.в его рука́х / у него́ скри́пка поёт — o, kemanı konuşturuyor
4) (о птицах, насекомых) ötmek; şakımak5) ( прославлять) terennüm etmek -
10 читать
okumak; söylemek* * *несов.; сов. - прочита́ть, проче́сть1) врз okumakчита́ть письмо́ — mektubu okumak
чита́ть газе́ту / газе́ты — gazete okumak
чита́ть чьи-л. мы́сли — birinin düşüncelerini okumak
чита́ть по глаза́м — gözlerinden okumak
я э́то прочита́л по твоему́ лицу́ — bunu senin yüzünden okudum
чита́ть но́ты — nota okumak
чита́ть ка́рты — harita okumak
чита́ть докла́д — rapor okumak
2) ( декламировать) söylemekчита́ть стихи́ — şiir söylemek
••чита́ть ле́кцию — konferans vermek
чита́ть нота́ции кому-л. — birine konferans çekmek
-
11 велеть
emretmek,söylemek* * *несов., сов.emretmek, söylemekдолг вели́т мне... — vazifem......mamı emreder
со́весть мне э́того не вели́т — vicdanım buna razı olmaz
он веле́л тебе́ оста́ться — kalmanı söyledi
де́лай, что ве́лено! — söyleneni yap!
он веле́л кла́няться — selamı var
-
12 врать
yalan söylemek* * *несов.; сов. - совра́ть, навра́ть, разг.1) yalan atmak / söylemekон соврёт - недо́рого возьмёт — onda yalanın bini bir paraya
2) (в пении, музыке и т. п.) falso yapmak••часы́ врут — saat doğru değildir
-
13 выкладывать
несов.; сов. - вы́ложить1) ( вынимать) çıkarmak2) перен., разг. ( сообщать) (hepsini) söylemekвыкла́дывать всё начистоту́ (признаваться) — bülbül gibi söylemek
3) (камнем, дёрном и т. п.) döşemek; kaplamak ( облицовывать)••выкла́дывай де́ньги! (плати) — прост. bayıl / sökül parayı!
-
14 импровизировать
несов., сов.irticalen / irticali söylemek / okumak / çalmakимпровизи́ровать стихи́ — irticalen şiir söylemek
пиани́ст импровизи́ровал — piyanist irticalen / irticali çalıyordu
-
15 лгать
yalan söylemek* * *несов.; сов. - солга́тьон лгал и до́ма и в шко́ле — evde de, okul da da yalan söylerdi
-
16 наболтать
сов., разг.1) bir sürü... söylemekнаболта́ть глу́постей — bir sürü saçmasapan şeyler söylemek
2) ( наклеветать) birine iftiralar atmak -
17 наговорить
сов.1) см. наговаривать2) söylemek; demekнаговори́ть глу́постей — bir sürü saçma sapan şeyler söylemek
чего́ то́лько она́ не наговори́ла — demediğini komadı; etmediği lafı / sözü bırakmadı
-
18 называться
ismini söylemek* * *I несов.; сов. - назва́ться1) тк. несов. adı... olmak; denmekкак э́то называ́ется? — bunun adı nedir?, buna ne derler / denir?
явле́ние, называ́емое прили́вом — met denen / dedikleri olay
а ещё до́ктор называ́ется! — ирон. bir de doktor olacak!
2) (присваивать себе какое-л. название, звание) kendini... diye tanıtmak3) (сообщать своё имя и т. п.) adını söylemek; kendini tanıtmakII несов.; сов. - назва́ться, в соч., разг.называ́ться в го́сти — kendini misafir çağırtmaya çalışmak
-
19 напевать
несов.; сов. - напе́ть1) тк. несов. ( петь вполголоса) yavaştan (şarkı) söylemek2) ( петь) söylemek; okumak -
20 непристойность
жнепристо́йность э́того посту́пка — bu davranışın edep dışı olması
2) ( сальность) pis sözговори́ть непристо́йности — galiz laflar söylemek; ağza alınmaz sözler söylemek
См. также в других словарях:
söylemek — i 1) Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim. R. N. Güntekin 2) Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar. S.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lehinde söylemek (veya bulunmak) — 1) iyiliğini söylemek 2) hakkında iyi söz söylemek, desteklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karnından konuşmak (veya söylemek) — 1) işitilemeyecek kadar alçak sesle söylemek 2) uydurarak söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
denli densiz söz söylemek — uygunsuz, yakışıksız ve saygısız sözler söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
işkembeden atmak (veya söylemek) — tkz. uydurarak söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yabana söylemek — saçma sözler söylemek, boşa konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bülbül gibi söylemek — hiçbir şey saklamadan bildiklerini söylemek, itiraf etmek Mahkemeye havale edeceğim, orada bülbül gibi söylersin. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaka söylemek — bir şeyi, şaka yapmış olmak için söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı söylemek — olumsuz bir davranış karşısında gerçeği olduğu gibi söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötü söylemek — (biri için) birtakım olumsuz, beğenilmeyen, istenmeyen tutum ve davranışları olduğunu söylemek, kötülemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudak ucuyla söylemek — belli belirsiz anlatmak, isteksizce söylemek Size hayır kalmadığını dudak ucuyla söyleyiverirler ve gerçekten dedikleri de çıkar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük