-
1 отрицательно
отве́тить отрица́тельно — olumsuz cevap vermek
отрица́тельно сказа́ться на чем-л. — bir şeyi olumsuz yönde etkilemek
отрица́тельно покача́ть голово́й — hayır / olmaz anlamına başını sallamak
-
2 бессмертный
ölümsüz* * *ölümsüz; ölmezгерои́ческий по́двиг сде́лал его́ и́мя бессме́ртным — gösterdiği kahramanlık adını ölmezleştirdi
-
3 неодобрительно
olumsuz olarak / biçimde -
4 отрицательный
1) врз olumsuz, menfiотрица́тельная реа́кция — olumsuz tepki
отрица́тельное отноше́ние к чему-л. — bir şeye karşı olumsuz tutum
отрица́тельный тип — olumsuz bir kişi
отрица́тельное приложе́ние — грам. olumsuz cümle
2) мат. negatif, eksi3) физ. negatif -
5 голосовать
oy vermek; oya koymak* * *1) oy vermek, oy kullanmakголосова́ть за кого-л. — birine oy vermek
голосова́ть за что-л. — bir şey için olumlu oy / kabul oyu kullanmak, bir şey lehinde oy kullanmak
голосова́ть против чего-л. — bir şey için olumsuz oy / ret oyu kullanmak, bir şey aleyhinde oy kullanmak
он голосова́л про́тив — karşı / olumsuz / aleyhte oy kullandı
2) ( ставить на голосование) oya koymak -
6 неблагоприятный
elverişli olmayan* * *1) elverişsizнеблагоприя́тная пого́да — elverişsiz hava
ввиду́ неблагоприя́тных усло́вий — koşulların elverişsizliği yüzünden
2) olumsuzнеблагоприя́тный отве́т — olumsuz cevap
-
7 сказываться
несов.; сов. - сказа́ться1) etkilemekотрица́тельно ска́зываться на чём-л. — bir şeyi olumsuz yönde etkilemek, bir şey üzerinde olumsuz etkisi olmak / etki yapmak
уста́лость сказа́лась во второ́м та́йме — спорт. yorgunluk ikinci yarıda etkisini gösterdi
2) разг. ( представляться) kendini... diye tanıtmakсказа́ться больны́м — kendini hasta göstermek
-
8 вредно
1) нареч.вре́дно отрази́ться на чём-л. — bir şeyi olumsuz biçimde etkilemek
2) → сказ. zarar verirвре́дно для здоро́вья — sağlığa dokunur / zararlıdır
-
9 голос
fikir,ses* * *м1) врз sesу неё ни го́лоса, ни слу́ха — ne sesi vardır, ne kulağı
го́лос ра́зума — aklın sesi
го́лос обще́ственности — kamuoyunun sesi
подави́ть го́лос оппози́ции — muhalefeti susturmak
2) ( при голосовании) oyпра́во го́лоса — oy hakkı
отда́ть свои́ го́лоса́ за кого-л. — birine oy vermek
го́лоса́ за и про́тив — olumlu ve olumsuz oylar
••в оди́н го́лос — ağız birliğiyle
пла́кать / реве́ть в го́лос — avaz avaz ağlamak
-
10 немеркнущий
sönmez; ölümsüz -
11 неодобрение
сolumsuz karşılama; kınama ( осуждение) -
12 неодобрительный
kınayan; olumsuz -
13 позиция
ж1) (положение, расположение) durum; konum; mevzi (-ii); pozisyon2) ( в танце) duruş3) воен. mevzi (-ii)заня́ть пози́ции — mevzilenmek
пози́ция ладьи́ — шахм. kalenin durumu
голева́я пози́ция — спорт. gol pozisyonu
5) перен. ( место)захвати́ть ключевы́е пози́ции в национа́льной эконо́мике — ulusal ekonominin kilit mevkilerini ele geçirmek
с крити́ческих пози́ций — eleştirel bir tutumla
заня́ть негати́вную пози́цию — olumsuz bir tavır takınmak
-
14 приводить
несов.; сов. - привести́1) getirmekкто привёл его́ сюда́? — onu buraya getiren kim?
2) götürmekтропи́нка приведёт вас к опу́шке — patika sizi orman kenarına götürür
3) врз götürmek, ulaştırmak, vardırmakэ́то приведёт нас к це́ли — bu bizi hedefimize götürecek / vardıracak
к чему́ э́то приведёт? — bunun sonu nereye varır?
привести́ ма́ссы в движе́ние — yığınları harekete geçirmek
привести́ кого-л. к вла́сти — iktidara getirmek
пока́занный спортсме́ном результа́т привёл его́ к побе́де — aldığı derece sporcuyu galibiyete ulaştırdı
привести́ кого-л. к понима́нию происходя́щего — birini olup bitenlerin anlayışına vardırtmak
э́то неизбе́жно приведёт вас к вопро́су о... — bu, kaçınılmaz olarak sizi...dığı /...ması konusuna ulaştırır
4) düşürmek; vermekприводи́ть кого-л. в у́жас — dehşete düşürmek, birini dehşet vermek
5) getirmekприводи́ть что-л. в гото́вность — hazır duruma getirmek
приводи́ть что-л. в исполне́ние — yerine getirmek, gerçekleştirmek
приводи́ть пригово́р в исполне́ние — hükmü infaz etmek
6) yol açmak, neden olmak; götürmekприводи́ть к негати́вным после́дствиям — olumsuz sonuçlara yol açmak
э́то привело́ его́ к заблужде́нию — bu onu yanılgıya götürdü
7) göstermek; vermek; aktarmakпривести́ цита́ту — bir alıntı vermek
привести́ пе́речень чего-л. — listesini vermek
приведем отры́вок из э́той главы́ — bu bölümden bir parça aktaralım / verelim
приво́дим по́лный перево́д э́той статьи́ — yazının tüm çevirisini veriyoruz
приво́дим за́пись бесе́ды на́шего корреспонде́нта с мини́стром — muhabirimizin Bakanla yaptığı mülakatı (aşağıda) sunuyoruz
выступа́вший не привел никаки́х цифр — konuşan hiç rakam vermedi
привести́ приме́ры — örnek vermek
приводи́ть кого-что-л. в ка́честве приме́ра — örnek (olarak) göstermek
он не привел ни еди́ного фа́кта — tek bir olay dahi göstermedi
привести́ до́вод / доказа́тельство — bir kanıt göstermek / getirmek
••привести́ кого-л. в себя́ — врз kendine getirmek
-
15 проваливать
несов.; сов. - провали́ть1) çöktürmek, göçertmekснег провали́л кры́шу — karlar damı göçertti
2) batırmak, başarısızlığa uğratmak (дело, предприятие и т. п.); karşı çıkarak / aleyhte oy vererek kabul ettirmemek (предложение и т. п.)провали́ть кандида́та — (olumsuz oy kullanarak) adayı seçtirmemek
3) ( на экзамене) çaktırmak; döndürmek ( многих) -
16 теневой
gölge °, gölgede kalanтенева́я сторона́ доро́ги — yolun gölge yanı
••тенева́я сторона́ э́того де́ла — bu işin olumsuz / elverişsiz yanı
тенево́й кабине́т — полит. gölge kabine
теневы́е расте́ния — gölge bitkileri
тенево́й теа́тр — hayal oyunu
-
17 ухудшать
kötüleştirmek; bozmak* * *несов.; сов. - уху́дшитьkötüleştirmek; bozmakухудша́ть состоя́ние здоро́вья — sağlığı olumsuz yönde etkilemek
э́та боле́знь ухудша́ет обме́н веще́ств — bu hastalık metabolizmayı azaltır
-
18 негативный
negatif, olumsuz, menfiТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > негативный
-
19 отрицательный
menfi, olumsuz, negatifТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > отрицательный
См. также в других словарях:
olumsuz — sf. 1) Yapıcı ve yararlı olmayan, hiçbir sonuca ulaşmayan, gözetilen amaca veya beklenilene uygun olmayan, menfi, negatif 2) Onaylamayan, kabul etmeyen, aleyhte olan 3) mec. Davranışları beğenilmeyen, yıkıcı düşünceleri olan, zararlı, menfi İnsan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölümsüz — sf. 1) Hiçbir zaman ölmeyecek olan, ebedî, layemut Nerede o süngü takmış birliğinin önünde ölümsüz gibi saldıran genç subay? A. İlhan 2) Hiç unutulmayacak, daima anılacak olan, ebedî … Çağatay Osmanlı Sözlük
olumsuz cümle — is., dbl. Yüklemi olumsuzluk kavramı veren cümle, olumsuz tümce: Çocuk hasta değilmiş. Parası yok. Gelmezseniz biz de gitmeyiz gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
olumsuz eylem — is., dbl. Olumsuz fiil … Çağatay Osmanlı Sözlük
olumsuz fiil — is., dbl. Olumsuzluk kavramı veren fiil, olumsuz eylem: Söylememeliydi, hastalanmaz, gelmeyince, yorgun değildir gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
olumsuz tümce — is., dbl. Olumsuz cümle … Çağatay Osmanlı Sözlük
tam adamına çatmak — olumsuz bir davranış ve tutum içinde bulunan kimseyle karşı karşıya gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepki çekmek — olumsuz, sert bir eleştiriyle karşı karşıya kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aksiliği üstünde (olmak) — olumsuz davranış içerisinde (olmak) Hacı Ömer in bütün aksiliği üstündeydi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı söylemek — olumsuz bir davranış karşısında gerçeği olduğu gibi söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelle koparmak — olumsuz ve başarısız bir durum sonunda işe, göreve son vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük