-
1 koymak
أثراستهوىخلفوذروضعيدع -
2 koymak
1. أثر [أَثَّرَ]Anlamı: etkilemek, dokunmak2. استهوى [اِسْتَهْوَى]Anlamı: etkilemek, dokunmak3. خلف [خَلَّفَ]Anlamı: bırakmak4. وذر [وَذَرَ]Anlamı: bırakmak5. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi bir yere bırakmak6. يدع [يَدَعُ]Anlamı: bırakmak -
3 ayırmak
1. بعثر [بَعْثَرَ]2. بعزق [بَعْزَقَ]3. رش [رَشّ]4. فرق [فَرَّقَ]5. فرز [فَرَزَ]6. فسخ [فَسَخَ]7. فصل [فَصَلَ]8. فض [فَضَّ]9. فك [فَكَّ]10. مذر [مَذَّرَ]11. نثر [نَثَرَ] -
4 desteklemek
1. أزر [أَزَرَ]Anlamı: destek koymak2. أزر [أَزَّرَ]Anlamı: destek koymak3. أعمد [أَعْمَدَ]Anlamı: destek koymak4. أيد [أَيَّدَ]Anlamı: destek koymak5. دعم [دَعَّمَ]Anlamı: destek koymak6. دعم [دَعَمَ]Anlamı: destek koymak7. رفد [رَفَدَ]Anlamı: destek koymak8. ساند [سانَدَ]Anlamı: destek koymak9. ظاهر [ظاهَرَ]Anlamı: destek koymak10. عزز [عَزَّزَ]Anlamı: destek koymak -
5 muarız
1. صامد [صامِد]Anlamı: karşı koymak2. متناقض [مُتَنَاقِض]Anlamı: karşı koymak3. مخالف [مُخَالِفٌ]Anlamı: karşı koymak4. معارض [مُعَارِض]Anlamı: karşı koymak5. معاند [مُعَانِد]Anlamı: karşı koymak6. مقاوم [مُقَاوِم]Anlamı: karşı koymak7. مناهض [مُنَاهِض]Anlamı: karşı koymak -
6 gömmek
1. أرمس [أَرْمَسَ]Anlamı: toprağın içine koymak2. دفن [دَفَنَ]Anlamı: toprağın içine koymak3. رمس [رَمَسَ]Anlamı: toprağın içine koymak4. قبر [قَبَرَ]Anlamı: toprağın içine koymak5. لحد [لَحَدَ]Anlamı: toprağın içine koymak -
7 kılıflamak
1. أغمد [أَغْمَدَ]Anlamı: kılıf koymak2. غلف [غَلَّف]Anlamı: kılıf koymak3. غمد [غَمَدَ]Anlamı: kılıf koymak4. لحف [لَحَفَ]Anlamı: kılıf koymak5. لف [لَفَّ]Anlamı: kılıf koymak -
8 sergilemek
1. أهل [أَهَلَّ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak2. أوضح [أَوْضَحَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak3. برز [بَرَّزَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak4. عرض [عَرَضَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak5. وضح [وَضَّحَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak -
9 dayaklamak
1. آصد [آصَدَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek2. أصد [أَصَّدَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek3. أعمد [أَعْمَدَ]4. أغلق [أَغْلَقَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek5. أقفل [أَقْفَلَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek6. أوصد [أَوْصَدَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek7. دعم [دَعَّمَ]8. دعم [دَعَمَ]9. رفد [رَفَدَ]10. سد [سَدَّ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek11. سكر [سَكَرَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek12. صك [صَكَّ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek13. غلق [غَلَقَ]Anlamı: kapıyı bir destekle arkasından kapamak, sürgülemek -
10 gizlemek
1. أخفى [أَخْفَى]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak2. أضمر [أَضْمَرَ]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak3. كتم [كَتَّمَ]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak4. كتم [كَتَمَ]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak -
11 kanıtlamak
1. أثبت [أَثْبَتَ]2. أقر [أَقَرَّ]3. برهن [بَرْهَنَ]4. ثبت [ثَبَّتَ] -
12 vazetmek
-
13 plânlamak
1. اختط [اِخْتَطَّ]Anlamı: yapılacak işleri düzene koymak2. خط [خَطَّ]Anlamı: yapılacak işleri düzene koymak3. خطط [خَطَّطَ]Anlamı: yapılacak işleri düzene koymak -
14 sandıklamak
1. صندق [صَنْدَقَ]Anlamı: sandık içine koymak2. عبأ [عَبَّأَ]Anlamı: sandık içine koymak3. علب [عَلَّبَ]Anlamı: sandık içine koymak -
15 tabak
1. جفنة [جَفْنَة]Anlamı: yemek koymak üçün yayvan kap2. صحن [صَحْن]Anlamı: yemek koymak üçün yayvan kap3. طبق [طَبَق]Anlamı: yemek koymak üçün yayvan kap -
16 yapmak
1. أثر [أَثَّرَ]Anlamı: etkili olmak2. أنتج [أَنْتَجَ]Anlamı: üretmek3. أنشأ [أَنْشَأَ]Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek4. اصطنع [اِصْطَنَعَ]Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek5. زوج [زَوَّجَ]Anlamı: evlendirmek6. سبب [سَبَّبَ]Anlamı: olmasına yol açmak7. شغل [شَغَّلَ]Anlamı: meşgul olmak8. صلح [صَلَّحَ]Anlamı: onarmak9. صنع [صَنَعَ]Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek -
17 zarflamak
1. غلف [غَلَّف]Anlamı: zarf içine koymak2. لحف [لَحَفَ]Anlamı: zarf içine koymak3. لف [لَفَّ]Anlamı: zarf içine koymak -
18 götürmek
1. استقل [اِسْتَقَلَّ]Anlamı: taşımak, ulaştırmak veya koymak2. حمل [حَمَلَ]Anlamı: taşımak, ulaştırmak veya koymak -
19 oylamak
1. اقترع [اِقْتَرَعَ]Anlamı: oya koymak ve oya sunmak2. صوت [صَوَّتَ]Anlamı: oya koymak ve oya sunmak -
20 yasamak
1. رتب [رَتَّبَ]Anlamı: düzen vermek2. سن [سَنَّ]Anlamı: kanun koymak3. شرع [شَرَّعَ]Anlamı: kanun koymak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
koymak — koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambargo koymak — 1) gemilerin limanlardan hareketini yasaklamak 2) bir malın serbest sürümünü engellemek 3) bir mala el koymak, müsadere etmek 4) siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda caydırmak amacıyla yaptırım uygulamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haciz koymak — (bir şeye) borçlunun malına el koymak Ya parayı verirsiniz ya da haciz korum. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hareke koymak — Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde ünsüzlerin üstüne ünlü ile okunmasını sağlayan işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kundak sokmak (veya koymak) — 1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mim koymak — 1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
nokta koymak — 1) gereken yerde nokta işaretini kullanmak 2) mec. bir işi bitirmek, tamamlamak 3) mec. son noktayı koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafese koymak — argo aldatıp çıkar sağlamak O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafet çekerdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öpüp başına koymak — 1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2) bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rehine koymak (veya vermek) — Tutuya koymak Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük