-
1 aver
ileri -
2 raver
ileri -
3 irəli
ileri -
4 передовий
ileri -
5 передовик
ileri -
6 алға
ileri -
7 алға
ileri -
8 forth
ileri -
9 irəli
ileri -
10 вперёд
ileri; bundan böyle; peşin* * *1) ileri(ye)идти́ вперёд — ilerlemek
вы́йти вперёд — öne geçmek
2) разг. ( впредь) bundan böyleвпредь э́того не де́лай — bunu bir daha yapma
3) разг. ( сперва) peşinзаплати́ть вперёд — peşin ödemek
••вперёд, к побе́де! — zafere doğru ileri!
часы́ иду́т вперёд — saat ileri gidiyor
-
11 back and forth
ileri geri* * *ileri geri* * *(first in one direction and then in the other; backwards and forwards: We had to go back and forth many times before we moved all our furniture to the new house.) ileri geri -
12 выдвижение
ileri sürme,ortaya atma; terfi ettirme* * *с1) (предложения и т. п.) ileri sürme; ortaya atmaвыдвиже́ние кандидату́ры — aday gösterme
2) ( повышение по службе) terfi ettirme -
13 backwards and forwards
ileri geri, bir o yana bir bu yana* * *(in one direction and then in the opposite direction: The dog ran backwards and forwards across the grass.) bir ileri bir geri -
14 set forward
ileri almak, ileriye koymak, ilerletmek, torpil yapmak, ileri sürmek, yol açmak -
15 set forward
ileri almak, ileriye koymak, ilerletmek, torpil yapmak, ileri sürmek, yol açmak -
16 безыдейный
-
17 bring about
ileri sürmek, meydana getirmek, neden olmak, yol açmak, beraberinde getirmek, orsa alabanda etmek (gemi)* * *1. beraberinde getir 2. meydana getir 3. neden ol* * *(to cause: His disregard for danger brought about his death.) neden olmak -
18 hold forth
ileri sürmek, teklif etmek, sunmak, nutuk çekmek, söylev vermek, yüksekten atmak* * *(to talk or give one's opinions, often loudly, at great length: The prime minister held forth for hours on the success of his government.) uzun uzun konuşmak -
19 put forth
ileri sürmek, iddia etmek, yayınlamak, ortaya koymak, göstermek, harcamak (çaba)* * *(of plants etc) to produce (leaves, shoots etc). sürmek, açmak -
20 the Establishment
ileri gelenler, kodamanlar* * *(the people and institutions that control power or are dominant in a society and stick to traditions; one of these institutions: The hippies rebelled against the Establishment; the political/literary establishment.) baştakiler, egemen güçler
См. также в других словарях:
ileri — is. 1) Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı 2) Bir şeyin ulaşılacak yönü Yolun ilerisi düz. 3) Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra 4) sf. Önde bulunan İleri karakol. İleri hat. 5) sf. Doğrusundan daha çok gösteren (saat) Saat … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri uç — is., cu, sp. Futbolda ileri hat, hücum mevkisi, forvet Birleşik Sözler ileri uç oyuncusu … Çağatay Osmanlı Sözlük
İleri Hotel & Apartments — (Чешме,Турция) Категория отеля: Адрес: İzmir Cad. No : 32 Ilica, 35930 Чешме, Турция … Каталог отелей
ileri geri — sf. 1) Ayrıntıları düşünülmeyen Haydi kızım, haydi işine. Böyle ileri geri sözlerle kendini de beni de iyi saatte olsunların hışmına uğratacaksın. H. R. Gürpınar 2) zf. Rastgele, gelişigüzel (konuşmak) Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ileri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri görüş — is. Daha sonra olabilecekleri düşünme işi Bu bölgedeki ulusların el ele hareket etmesi gereğini keskin ileri görüşü ile o sezdi ve İkinci Balkan Birliği konferansını 1931 de İstanbul da topladı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri görüşlü — sf. İleri görüşü olan (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri görüşlülük — is., ğü İleri görüşlü olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri uç oyuncusu — is., sp. Futbolda görevi karşı tarafa top sürmek ve gol atmak olan ileri uçtaki oyuncu, akıncı, muhacim, forvet … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri geri etmemek — uzun boylu tartışmamak, sorgu sual etmemek Hiç pazarlığa sorguya kalkışmadan, hiç ileri geri etmeden dayağa başladılar, vurduklarını da attan aşağı yıktılar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri geri konuşmak (veya söz etmek veya laflar etmek) — yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak Böyleydi, ilkin coşar tartışır, ileri geri konuşurdu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri gelmek — 1) (bir şeyden) oluşmak, meydana gelmek O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu. S. F. Abasıyanık 2) (bir şeyden) neden olmak 3) (bir şeyden) bağlı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük