-
1 giysi
giysi Kleidung f; Kleid n; Anzug m -
2 giysi
-
3 giysi askısı
Kleiderbügel m -
4 giysi dolabı
Kleiderschrank m -
5 kışlık giysi
Winterkleidung f -
6 takım giysi
Anzug m -
7 resmî
resmî gazete Staatsanzeiger m;resmî elbise (oder giysi) Uniform f; Festtagskleidung f;resmî nikah Ziviltrauung f;resmî selam MIL Ehrenbezeigung f -
8 aba
aba s\aba terlik Filzpantoffel m\aba gibi ( kaba ve kalın) grob und dickbirine \abayı yakmak ( fam) sich in jdn verknallen -
9 alt
\altı alay üstü kalay ( fam) oben hui, unten pfuimasanın \altı die untere Seite des Tischesmasanın \altında unter dem Tischbir şeyin \altını çizmek etwas unterstreichenbir şey bulmak için odanın \altını üstüne getirmek das Zimmer auf den Kopf stellen, um etwas zu finden2) ( giysi)\altına etmek ( fam) sich in die Hosen machençocuğun \altını değiştirmek dem Kind die Windeln wechselnbir işin \altından kalkamamak mit einer Sache nicht fertig werden könnenII adj Unter-, unter-\alt katta im Untergeschossköyün \alt tarafında unterhalb des Dorfes -
10 askı
askı s1) Aufhänger m; (giysi \askısı) Bügel m2) (pantolon \askısı) Träger m3) Aushang m\askıya çıkarmak aushängen, aufbieten4) ( fig)\askıda kalmak auf dem Abstellgleis stehen\askıda olmak in der Schwebe sein5) \askıya almak ( bir yapıyı) abstützen ( bir gemiyi); flottmachen; ( fig) ( bir işi) zurückstellen -
11 çıkarmak
vtcebinden bir mendil çıkardı er nahm aus der Tasche ein Taschentuch heraus, er holte aus der Tasche ein Taschentuchbunun nereden geldiğini çıkaramadım ich habe nicht herausbekommen können, woher das kommtdoğru saydın mı? ben 15 çıkarıyorum hast du richtig gezählt? ich komme nur auf 153) ( diş) bekommen4) ( yasa) erlassen5) ( artırmak) erhöhenbir şeyi yüz katına \çıkarmak etw um das Hundertfache erhöhen9) ( sindirim yolundan dışarı atmak) ausscheidenayakkabılarını çıkardı er zog seine Schuhe aus12) ( sonunu getirmek) abschließen, zu Ende führensağ/sol \çıkarmak seine Rechte/Linke einsetzen15) birine dil \çıkarmak jdm die Zunge herausstrecken16) bir şeyi aklından [o kafasından] \çıkarmak sich etw aus dem Kopf schlagen -
12 çuval
-
13 elbise
elbise s -
14 esvap
-
15 hokka
hokka s(mürekkep \hokkası) Fass nt; (tükürük \hokkası) Napf m\hokka gibi oturmak ( giysi için) wie angegossen sitzen -
16 kalıp
1) Form f; (alçı \kalıp) Abdruck m\kalıp dökmek Formen gießen\kalıp gibi oturmak ( giysi için) wie angegossen sitzen -
17 kıyafet
-
18 kolsuz
-
19 pazarlık
biriyle bir şey için \pazarlık etmek mit jdm um etw handeln [o feilschen]biriyle \pazarlık etmek mit jdm verhandeln, mit jdm Verhandlungen durchführen -
20 takım
takım skarşı \takım die gegnerische Mannschaft2) ( kahve, çay \takımı) Service nt; (çatal bıçak \takımı) Besteck nt; (yemek odası \takımı) Einrichtung f; (koltuk \takımı) Garnitur f; (satranç \takımı) Spiel nt4) (alet \takımı) Satz m; (kromozom \takımı) Satz m\takım halinde çalışmak im Team arbeiten10) (\takım giysi) Anzug mkırk boru \takımlı bir org eine Orgel mit vierzig Registern
- 1
- 2
См. также в других словарях:
giysi — is. Her türlü giyim eşyası, giyecek, elbise, libas, urba Hanımlar, tatil köylerinde son moda giysiler giyiyorlar. Ç. Altan Birleşik Sözler resmî giysi … Çağatay Osmanlı Sözlük
resmî giysi — is. Resmî elbise, üniforma … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalıp gibi oturmak — giysi, vücuda tam uymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstünden dökülmek — giysi, giyecek bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikiş — is. 1) Dikme işi Dikişe, oyaya başladı, hanım hanımcık yaşıyordu, memnundu. R. H. Karay 2) Dikme biçimi Aralarında görüşmeye başlar başlamaz da hemen kumaş, terzi, dikiş, moda kelimeleri geçerdi. A. Ş. Hisar 3) Dikilen yer Astarın dikişi sökülmüş … Çağatay Osmanlı Sözlük
gardırop — is., bu, Fr. garde robe 1) Giysi dolabı Nevin gardıroptaki boş bavulu aldı, üç beş parça eşyasını doldurdu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kişinin sahip olduğu bütün giysileri, giysi takımları … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıyafet — is., Ar. ḳiyāfet 1) Kılık, elbise, giysi Kıyafetinden onun da bir kalem beyi olduğu anlaşılıyordu. Ö. Seyfettin 2) Resmî giysi Öyle de olsa ha deyince senin boyuna bosuna göre asker kıyafeti bulunur mu? Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler kıyafet … Çağatay Osmanlı Sözlük
kot — 1. is., hlk. Yörelere göre değişen ölçüde tahıl alabilen, tahtadan yapılmış bir ölçek 2. is., mim., Fr. cote Temel ile zemin arasındaki yükseklik 3. is. 1) Giysi yapılan bir tür mavi, kaba pamuklu kumaş, blucin 2) sf. Bu kumaştan yapılan (giysi)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
resmî elbise — is. 1) Üniforma 2) Bazı bayram, toplantı, yemek vb.nde giyilmek zorunda olunan belli niteliklerdeki giysi, kıyafet, resmî giysi Uşakların hepsi resmî elbiseler giymişler. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
sivil — sf., Fr. civil 1) Askerî olmayan Sivil savunma. 2) Asker sınıfından olmayan (kimse) 3) Özel bir biçimde olmayan, üniforma olmayan (giysi) Arkasında siyah şayaktan bir sivil elbise vardı. R. N. Güntekin 4) Üniforma veya özel giysi giymemiş olan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
terzi — is., Far. derzī 1) Giysi biçip diken kimse Bir şehrin yedi mahallesinde herkesin baş eğdiği bir terzi olmalıydım. A. İlhan 2) Giysi dikilen yer, terzihane Birleşik Sözler terzihane kumaşlı terzi kumaşsız terzi erkek terzisi kadın terzisi … Çağatay Osmanlı Sözlük