-
1 geçimsizlik
geçimsizlik <- ği> Ungeselligkeit f; Sturheit f; (Familien)Streitigkeiten f/pl;şiddetli geçimsizlik JUR Zerrüttung f (Ehe) -
2 geçimsizlik
Streit m -
3 geçimsizlik
озвонч. -ği1) неужи́вчивость2) разла́д, размо́лвка: раздо́рыaile geçimsizliği — семе́йные неуря́дицы
-
4 geçimsizlik
n. incompatiblity, dissension, derangement, misunderstanding -
5 geçimsizlik
xirûcir -
6 geçimsizlik
αδιαλλαξία, δυστροπία -
7 geçimsizlik
تباعدتنازعجفولمنازعةنزاع -
8 geçimsizlik
1. تباعد [تَبَاعُد]Anlamı: geçimsiz olma durumu2. تنازع [تَنَازُع]Anlamı: geçimsiz olma durumu3. جفول [جُفُول]Anlamı: geçimsiz olma durumu4. منازعة [مُنَازَعَة]Anlamı: geçimsiz olma durumu5. نزاع [نِزَاع]Anlamı: geçimsiz olma durumu -
9 geçimsizlik
"discord, lack of harmony; incompatibility, fractiousness" -
10 geçimsizlik
"1. discord, lack of harmony. 2. inability to get on with others or with each other, incompatibility; fractiousness." -
11 şiddetli geçimsizlik
n. irretrievable breakdown of marriage -
12 ناسازگاری
geçimsizlik -
13 onenigheid
geçimsizlik s, anlaşmazlık s -
14 bağdaşmazlık
1. اختلاف [اِخْتِلاف]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik2. تباعد [تَبَاعُد]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik3. تباين [تَبَايُن]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik4. تضارب [تَضَارُب]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik5. تعارض [تَعَارُض]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik6. تغاير [تَغَايُر]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik7. تفاوت [تَفَاوُت]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik8. تناف [تَنَاف]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik9. تهافت [تَهَافُت]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik10. جفول [جُفُول]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik11. فارق [فَارِق]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik12. فرق [فَرْق]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik13. مخالفة [مُخالَفَة]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik14. معاندة [مُعَانَدَة]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik15. مغايرة [مُغَايَرَة]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik16. ممانعة [مُمَانَعَة]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik17. مناقضة [مُنَاقَضَة]Anlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik -
15 hırgür
1. تضارب [تَضَارُب]Anlamı: geçimsizlik, kavga2. تعارض [تَعَارُض]Anlamı: geçimsizlik, kavga3. تنافر [تَنَافُر]Anlamı: geçimsizlik, kavga -
16 تباعد
IتَبَاعَدَayrılmakAnlamı: bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmakIIتَبَاعُد1. açıktanAnlamı: bir yerin uzağından2. terslikAnlamı: ters olma durumu3. ihtilâfAnlamı: ayrılık, anlaşmazlık4. geçimsizlikAnlamı: geçimsiz olma durumu5. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik6. mesafeAnlamı: ara, uzaklık7. uzaklıkAnlamı: uzak olma durumu8. kontrastAnlamı: karşıtlık, zıtlık9. açıklıkAnlamı: uzaklık, mesafe10. boyut -
17 تضارب
IتَضَارَبَçelişmekAnlamı: birbirini tutmamak, mutenakız olmakIIتَضَارُب1. terslikAnlamı: ters olma durumu2. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik3. çatışmaAnlamı: çatışmak işi, silâhlı büyük kavga4. hırgürAnlamı: geçimsizlik, kavga5. çelişkiAnlamı: çelişme, tenakuz -
18 تعارض
IتَعَارَضَçelişmekAnlamı: birbirini tutmamak, mutenakız olmakIIتَعَارُض1. terslikAnlamı: ters olma durumu2. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik3. tenakuzAnlamı: çelişki4. dalaşAnlamı: kavga5. hırgürAnlamı: geçimsizlik, kavga -
19 جفول
جُفُول1. geçimsizlikAnlamı: geçimsiz olma durumu2. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik3. kontrastAnlamı: karşıtlık, zıtlık -
20 nifak
1. خصام [خِصَام]Anlamı: geçimsizlik, anlaşmazlık2. خلاف [خِلَاف]Anlamı: geçimsizlik, anlaşmazlık
См. также в других словарях:
geçimsizlik — is., ği Geçimsiz olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız tatsızlığı — is. Bir topluluk içindeki geçimsizlik, anlaşmazlık, huzursuzluk … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağdaşmazlık — is., ğı 1) Uyuşmazlık 2) Geçimsizlik … Çağatay Osmanlı Sözlük
dirliksizlik — is., ği Geçimsizlik … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırgür — is. Geçimsizlik, kavga Tiyatrocular arasında hırgür eksik olmaz ama her şey sonunda tatlıya bağlanır, bilmez misin?. A. İlhan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller hırgür çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırıltı — is. 1) Boğazdan herhangi bir nedenle boğuk çıkan ses Yavaşlayan soluk alışında hafif hırıltı duyuluyordu. A. Sayar 2) Gürültüyle çıkan ses 3) mec. Geçimsizlik, kavga Ölünceye kadar hırıltı gürültü içinde mi yaşayalım? P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
hırıltıcı — is. Geçimsizlik çıkaran, geçimsiz kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
nifak — is., Ar. nifāḳ Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk Nifak unsurları her ikisinin iyi niyetlerinden yavaş yavaş, sinsi sinsi kendi çıkarlarına yararlanmasını bilecekti. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler nifak tohumu Atasözü, Deyim ve Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük
şiddetli — sf. 1) Etkisi çok olan, zorlu Bir aralık rahmetli babam şiddetli bir romatizmaya tutulmuştu. F. R. Atay 2) Hızlı Şiddetli yağmurun damlaları camı dövüyordu. R. Enis 3) Aşırı Şiddetli geçimsizlik. Birleşik Sözler şiddetli fırtına … Çağatay Osmanlı Sözlük
tatsız — sf. 1) Tadı iyi olmayan, lezzetsiz 2) Tadı olmayan, sası 3) zf. Hoşa gitmeyen bir biçimde Her şey, herkes boş, abes, çirkin, münasebetsiz, tatsız görünür. A. Ş. Hisar 4) mec. Hoşa gitmeyen, can sıkan O akşamki tatsız olaya benim de canım sıkıldı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zıddiyet — is., esk., Ar. żiddiyyet 1) Karşıtlık Sasanlılarla İran ın Üsküdar a kadar gelişi ve Filistin e kadar yürüyüşü bu zıddiyetin son haddini gösterir. Y. K. Beyatlı 2) mec. Sevişmezlik, geçimsizlik, çekemezlik … Çağatay Osmanlı Sözlük