-
101 arz etmek
1) bildirmək, ərz etmək, nəzərinə çatdırmaq; 2) doğurmaq, yaratmaq; tehlike arz etmek – təhlükə yaratmaqərz etmək, bildirmək, doğurmaq, yaratmaq -
102 mamur etmek, imar etmek
хэкур гъэдэхэн, къэIэтын -
103 allem etmek kullem etmek
to try every cunning way -
104 allem (etmek) kallem etmek
to try all sorts of wiles (to get one´s own way). -
105 acele etmek
1) спеши́ть, торопи́тьсяacele etmezsen treni kaçıracaksın — е́сли ты не поторо́пишься, то опозда́ешь на по́езд
2) суети́ться, испы́тывать нетерпе́ниеacele etme daha vaktimiz çok var — не суети́сь, у нас ещё мно́го вре́мени
-
106 adalete teslim etmek
переда́ть кого-л. в ру́ки правосу́дия -
107 adam etmek
а) сде́лать [настоя́щим] челове́ком, хорошо́ воспита́ть когоб) упоря́дочить, привести́ в поря́док что -
108 âdet etmek
= âdet edinmek приобрета́ть привы́чку, брать за пра́вило -
109 ah vah etmek
а́хать, о́хать; сожале́ть о соде́янном -
110 aklına yelken etmek
де́лать всё, что взду́мается -
111 alt etmek
положи́ть на лопа́тки -
112 altı okka etmek
а) кача́ть; подбра́сывать на рука́хб) нести́, держа́ за́ ноги и пле́чи -
113 altın adını bakır etmek
запятна́ть [своё] до́брое и́мя -
114 altına etmek
= altına kaçırmak сде́лать под себя́ -
115 angaje etmek
ангажи́ровать -
116 avurt zavurt etmek
а) бахва́литьсяб) устраша́ть -
117 ayırt etmek
-i,-denразлича́ть, отлича́ть кого-что [друг от дру́га] -
118 Bağdadı tamir etmek
шутл. насы́тить желу́док -
119 baş tacı etmek
носи́ть на рука́х, си́льно / о́чень люби́ть кого-что -
120 bayram etmek
а) пра́здновать, справля́ть пра́здникб) ра́доваться, проявля́ть чрезме́рную ра́дость
См. также в других словарях:
etmek — yenecek ekmek I, 102, 166,197, 202, 211, 247, 262, 329, 391; I I, 28, 30,98, 112, 138, 197, 235; II I, 93 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
etmek — nsz, der 1) Bir işi yapmak Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. H. Taner 2) İyi, kötü zarflarıyla birlikte davranmak İyi ettiniz de geldiniz. 3) i Bulmak, erişmek Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. R. H … Çağatay Osmanlı Sözlük
eşlik etmek — 1) bir solist, bir çalgı veya orkestra ile birlikte müzik icra etmek, refakat etmek 2) beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, refakat etmek 3) beraberinde bulunmak Ona eşlik eden iyimserlik havası, yaşam sevinci bir an olsun bulutlanmasın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ifşa etmek — gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak, ilan etmek, afişe etmek, reklam etmek Sırrı ifşa etmediyse ne yapmışlar? R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
refakat etmek — 1) beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, eşlik etmek Fahri, Cağaloğlu na kadar onlara refakat etti. P. Safa 2) müz. eşlik etmek Sabih Hüsnü, kemanla bana refakat etti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
reklam etmek — herhangi bir kimseyi veya olayı, durumu açığa vurmak, ilan etmek, afişe etmek, ifşa etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayırt etmek — i, den, der Birkaç şeyi birbirinden ayıran niteliği anlamak, tefrik etmek, temyiz etmek Sade akıcı ve temiz aksanı ile değil davranışları ile de Türk ten ayırt edemezsiniz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
alan talan etmek — 1) darmadağınık bir duruma getirmek, altüst etmek 2) yağma etmek, yağmalamak Çapulcular bütün köyleri alan talan etmişler … Çağatay Osmanlı Sözlük
aracılık etmek — bir işin çözümünde araya girerek yardım etmek, tavassut etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkadaşlık etmek — 1) bir işte birlikte bulunmak 2) huyları ve düşünceleri birbirine uymak 3) bir süre beraber bulunmak, birlikte gitmek, eşlik etmek, refakat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
babalık etmek — 1) baba gibi davranmak Ben üç çocuğa babalık etmiş, iki kız evlendirmiş, bir oğlan okutmuşum. T. Buğra 2) iyilik etmek, büyüklük etmek Bana bir babalık et, bir işe koy. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük