-
1 elinde kalmak
to remain unsold -
2 kapanın elinde kalmak
to sell like hot cakes, to be in great demand -
3 güvenmek
/a/ to trust, trust in, rely on, depend on, have confidence in, confide in. güvendiği dağlara kar yağmak/güvendiği dal elinde kalmak to be sadly disappointed. -
4 kapmak
/ı/ 1. to snatch, seize, catch, grasp, snap up. 2. to snatch and carry off. 3. to seize and devour, grab and eat up. 4. (for a machine) to catch and mangle (a hand, an arm). 5. to get the hang of (something) right away. 6. to catch (a disease). 7. to acquire, get, develop (a habit, a manner). kapanın elinde kalmak (for something) to go only to those who are the quickest to act.
См. также в других словарях:
elinde kalmak — 1) birinin bakımında, yönetiminde olmak 2) bir şey satılamayıp sahibinde kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvendiği dağlara kar yağmak (veya güvendiği dal elinde kalmak) — yardım ve yarar beklediği kimse, yer veya şeyden iyilik gelmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapanın elinde kalmak — 1) çok istenir ve aranır olmak 2) bir şeyden ancak çabuk davranabilenler yararlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çoluk çocuk elinde kalmak — deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuttuğu dal elinde kalmak — dayandığı, güvendiği kimse veya şey önemini yitirerek işe yaramaz duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde kalmak — elinde kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zebun kalmak — güçsüz, zavallı durumda bulunmak Bir zaman gelir ki sırf kendi icadımız olan bir his elinde zebun kalırız. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çoluk çocuk — is., ğu 1) Çocuklarla birlikte aile topluluğu Benim ve çoluk çocuğumun bu kapıdan yiyeceğimiz ekmek artık temiz bir ekmek olamaz. R. N. Güntekin 2) Bir işte gereken deneyimi kazanmamış yaşça küçük kimseler, gençler Benden evvel çoluk çocuk bütün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapmak — i, ar 1) Birdenbire yakalayarak, çekerek almak Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım. H. Z. Uşaklıgil 2) Isırıp parçalamak 3) Koparmak, kıstırmak Makine parmağını kapmış. 4) İşitir işitmez veya görür görmez… … Çağatay Osmanlı Sözlük