-
1 недостающий
-
2 недостающий
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > недостающий
-
3 отсутствующий
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > отсутствующий
-
4 недовес
-
5 недоставать
eksik olmak; yetmemekу неё недостаёт о́пыта — yeteri kadar tecrübesi yoktur; tecrübesi yetersizdir
на э́то у него́ недостаёт де́нег — buna parası yetmiyor
чу́вствую, что мне чего́-то недостаёт — bir eksiklik duyarım
••э́того еще недостава́ло! — bir bu eksikti!
тебя́ то́лько недостава́ло! — bir sen eksiktin!
-
6 дефект
kusur,özür,eksik; defo* * *мдефе́кты зре́ния — görme kusurları / özürleri
-
7 недодавать
несов.; сов. - недода́тьeksik vermek; (plananandan) eksik / az çıkarmak ( о продукции) -
8 недостаточный
yetersiz; eksikнедоста́точное пита́ние — yetersiz beslenme
недоста́точные зна́ния — eksik / yarım bilgi
недоста́точная организо́ванность — yeteri kadar örgütlenmemiş olma
он нашёл / счёл э́тот отве́т недоста́точным — cevabı yeterli bulmadı
недоста́точная созна́тельность — bilinç yetersizliği
-
9 неполный
1) dolu olmayan; dolmamışведро́ бы́ло непо́лным — kova dolu değildi
2) tam / tamam olmayan; eksik; natamamпе́речень непо́лон — liste tamam değildir
непо́лное удовлетворе́ние потре́бностей — gereksinimlerin tam olarak karşılanmaması
непо́лное сгора́ние — тех. eksik yanma
непо́лное затме́ние — тех., астр. parçalı tutulma
непо́лный рабо́чий день — kısa işgünü
-
10 занижать
несов.; сов. - зани́зить(olduğundan) az / küçük / eksik göstermekпо я́вно зани́женным да́нным — küçültülmüş olduğu açık bulunan rakamlara göre
-
11 лист
yaprak,tabaka,levha* * *м1) ( растения) yaprak (-ğı)стально́й лист — çelik levha
в кни́ге нет двух листо́в — kitabın iki yaprağı eksik
3) полигр. ( 16 sayfalık) formaкни́га в сто печа́тных листо́в — yüz formalık kitap
••чита́ть с листа́ — kağıttan / yüzünden okumak
-
12 надо
I н`адобезл., → сказ.1) ( следует) gerek; lazım; isterкогда́ надо — gerektiğinde
е́сли надо бу́дет — gerekirse
мне надо е́хать — gitmem gerek, gitmeliyim
ско́лько надо — gereği / icabı kadar
для э́того надо мно́го потруди́ться — bunun olması için çok çalışmak ister / gerek
осма́тривать не надо? — muayene istemez mi?
всё надо бы́ло стро́ить за́ново — herşeyi yeni baştan kurmak gerekmişti
куда́ мне надо обрати́ться? — nereye başvurmam gerekir?
2) ( о потребности)что тебе́ надо? — sana ne(ler) gerek? Neye / nelere muhtaçsın?
де́нег ме́ньше, чем надо — para, ihtiyacından azdır
тако́го мне не надо — böylesinin bana gereği yok
••что тебе́ здесь надо? — ne arıyorsun burada?
кого́ вам надо? — kimi istiyorsunuz?
таки́х друзе́й лу́чше не надо! — böyle dost eksik olsun / olmaz olsun!
ему́ то́лько э́того и надо! — bu hal (onun) canına minnet!
так ему́ и надо! — oh olsun (ona)!
II см. надо́чень мне надо! — umurumda değil!
-
13 недовешивать
несов.; сов. - недове́сить -
14 недоношенный
erken / eksik doğan -
15 недостаток
м1) ( нехватка) sıkıntı; kıtlık; açık (-ğı); eksiklikнедоста́ток рабо́чей си́лы — işgücü kıtlığı
за недоста́тком валю́ты — döviz sıkıntısı / kıtlığı dolayısıyla; döviz kıt olduğundan
2) ( дефект) kusur; eksik(lik); noksanфизи́ческие недоста́тки — beden özürleri / sakatlıkları
у него́ оди́н недоста́ток — onun sadece bir kusuru / eksiği var
3) (недоста́тки) мн., разг. ( нужда) sıkıntıтерпе́ть недоста́ток — sıkıntıda olmak; zaruret / ihtiyaç çekmek
-
16 недосчитываться
несов.; сов. - недосчита́ться, в соч.он недосчита́лся трёх рубле́й — sayınca üç ruble eksik olduğunu gördü
-
17 немало
az değil; eksik değilон нема́ло порабо́тал — az çalışmadı
-
18 неполнота
жeksiklik; yetersizlikнеполнота́ све́дений — eksik bilgi / malumat
-
19 обвешивать
I несов.; сов. - обве́шать, обве́сить Iher yanına... asmakII несов.; сов. - обве́шать, обве́сить IIвся ко́мната обве́шана ковра́ми — odanın duvarları tüm halı
tartıda hile yapmak; eksik tartmak ( недовешивать) -
20 обделять
несов.; сов. - обдели́тьpayına düşeni vermemek; payını eksik vermek••умо́м он не обделён — zekâdan behresiz değildir
См. также в других словарях:
eksik — èksik (jèksik) prid. <indekl.> DEFINICIJA reg. koji je nedostatan, nepotpun, manjkav, načet [eksik mjera = nepotpuna mjera] ETIMOLOGIJA tur … Hrvatski jezični portal
eksik — sf., ği 1) Bir bölümü olmayan, noksan, natamam Bu kitap eksik, baş tarafı yok. 2) Mükemmel olmayan, kusurlu, muallel, sakat 3) Az Arada can sıkıntısından doğma kavgalar da hiç eksik değil... R. N. Güntekin 4) is. İhtiyaç duyulan şey Aklı sıra bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik gedik — is., ği Ufak tefek gereksinimler Bu inkılabın hiçbir noktasında eksik gedik bırakmayacağız. A. Gündüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller eksik gedik kapamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik etmemek — 1) her zaman bulundurmak Sağ gözünden, güneş vurdukça sağa sola yansıyan tek gözlüğünü eksik etmezdi. A. İlhan 2) her zaman söylemek Bu sözü ağzından eksik etmez … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik olmamak — her vakit ve her fırsatta bulunmak Bir ufak sac mangal, kış yaz önünden eksik olmaz. M. Ş. Esendal Köyde Nevin i sevenler de eksik değildi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik artık — zf. Biraz eksik veya fazla olarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik olmasın — sağ olsun, var olsun anlamında birine karşı hoşnutluk bildiren söz Bir sürü dedikodudan çekindim, eksik olmasın muhtar pek açgözlü değilmiş. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik olsun — 1) gereği yok anlamında kullanılan bir söz Böyle yardım eksik olsun. 2) ölsün! anlamında kullanılan bir ilenme sözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik etek — is., ği, hlk. Kadın … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik çıkmak — tartı veya ölçünün tam olmadığı görülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eksik gedik kapamak — ufak tefek gereksinimleri karşılamak … Çağatay Osmanlı Sözlük