-
1 dokundurmak
dokundurmak (-e A) aufs Korn nehmen; fig hinnehmen;kadehini dudaklarına dokundurmak am Glase nippen;bunu kendime dokundurmam ich ziehe mir diesen Schuh nicht an -
2 dokundurmak
-i, -e1) прикаса́тьсяkadehi dudaklara dokundurmak — пригу́бить рю́мку
çocuğuna dokundurmaz — она́ не даёт прикаса́ться к ребёнку
2) перен. де́лать оби́дные намёки, инсинуи́ровать -
3 dokundurmak
ягу -
4 dokundurmak
v. hint, make touch, adumbrate, gibe, jibe -
5 dokundurmak
нэгъэсын -
6 dokundurmak
لاصقلامسلمسماسمس -
7 dokundurmak
1. لاصق [لاصَقَ]Anlamı: dokunmasını sağlamak2. لامس [لَامَسَ]Anlamı: dokunmasını sağlamak3. لمس [لَمَسَ]Anlamı: dokunmasını sağlamak4. ماس [ماسَّ]Anlamı: dokunmasını sağlamak5. مس [مَسَّ]Anlamı: dokunmasını sağlamak -
8 dokundurmak
"to make touch; to let touch; to hint, to imply" -
9 dokundurmak
/ı, a/ 1. to make (something) touch (another thing). 2. to have (someone) roughed up. 3. to hint about (something) to (someone). -
10 لمس
Iلَمَسَ1. sürmekAnlamı: dokundurmak, değdirmek2. dokundurmakAnlamı: dokunmasını sağlamak3. ellemekAnlamı: elle dokunmak4. değdirmekAnlamı: değmesini sağlmak, değmesine yol açmak5. yoklamakAnlamı: el ile dokunmakIIلَمْس1. manyaklıkAnlamı: manyak olma durumu2. temasAnlamı: dokunma3. maniAnlamı: ruh hastalığı4. cinnetAnlamı: deli olma durumu, aklını kaçırma -
11 прикасаться
несов.; сов. - прикосну́тьсяdeğmek, dokunmak; el sürmek, ellemekприкаса́ться ко́нчиком па́льца — parmağının ucunu değdirmek / dokundurmak
-
12 dokundurmamak
v. (neg. form of dokundurmak) hint, make touch, adumbrate, gibe, jibe -
13 gibe
n. alay, dalga geçme, taş————————v. dalga geçmek, alay etmek, dokundurmak* * *1. alay et (v.) 2. alay (n.)* * * -
14 hint
n. ima, üstü kapalı söz, ipucu, dokundurma, çıtlatma, tavsiye, fikir, işaret, iz————————v. çıtlatmak, üstü kapalı söylemek, dokundurmak, hissettirmek* * *1. ipucu 2. ima et (v.) 3. ipucu (n.)* * *[hint] 1. noun1) (a statement that passes on information without giving it openly or directly: He didn't actually say he wanted more money, but he dropped a hint.) ima, üstü kapalı söz2) (a helpful suggestion: I can give you some useful gardening hints.) yararlı öğüt, tavsiye3) (a very small amount; a slight impression: There was a hint of fear in his voice.) bir nebze, biraz2. verb(to (try to) pass on information without stating it openly or directly: He hinted that he would like more money; He hinted at possible changes.) ima etmek, üstü kapalı söylemek -
15 jibe
n. alay, dalga geçme, taş————————v. alay etmek, dalga geçmek, dokundurmak, taş atmak, yelkenleri sallanmak, yelkenleri savurmak, birbirine uymak, uyuşmak* * *birbirine uy* * *1. noun(a cruel or unkind remark or taunt: cruel jibes.) hakaret, küçültücü söz2. verb((with at) to make fun (of) unkindly.) hakaret etmek -
16 adumbrate
v. ima etmek, taslağını çizmek, sezdirmek; hissettirmek, dokundurmak,* * *ima et -
17 make touch
v. dokundurmak -
18 make touch
v. dokundurmak -
19 لاصق
bulaşkan; değdirmek; dokundurmak; seloteyp -
20 لامس
değdirmek; dokundurmak; ellemek; kurcalamak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
dokundurmak — i, e 1) Dokunmasını sağlamak Ayakkabıyı çıkaracak oldular, ben dokundurmuyorum ki adamlar çıkarsınlar. M. Ş. Esendal 2) mec. Bir şeyi üstü kapalı ve sitem yollu hatırlatmak, tariz etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakturmak — dokundurmak; (yakı) yaktırmak; (ateş) yaktırmak Î I I, 96 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
değirmek — e, hlk. 1) Duyurmak, bildirmek, ulaştırmak 2) Değdirmek, dokundurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dokundurma — is. Dokundurmak işi Zaman zaman sertleşen, acı dokundurmalara varan bir tartışmadan sonra... T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürmek — i, e, er 1) Yönetip yürütmek, sevk etmek 2) Devam etmek Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer. Anayasa 3) Önüne katıp götürmek Koyunları sürmek. 4) Uzatmak, ileri doğru itmek Kahveyi ısıtıyor, suyu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürtmek — i, e, er 1) Bir şeyi bastırarak diğer bir şeyin üzerinden geçirmek Cemal ellerini hızlı hızlı birbirine sürttü. S. F. Abasıyanık 2) Dokundurmak 3) nsz, tkz. Başıboş dolaşmak, yararsız dolaşmak Çocukçağız birkaç gün sokaklarda sürtmüş. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tokuşturmak — i, le Birbirine dokundurmak, çarpıştırmak Limonata bardaklarını içki kadehi gibi tokuşturarak fevkalade neşeleniyor görünür. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tariz etmek — sataşmak, dokundurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadeh tokuşturmak — içki içerken kadehleri karşılıklı olarak birbirine dokundurmak Limonata bardaklarını içki kadehi gibi tokuşturarak neşeleniyor görünür. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
taşa tutmak — 1) üst üste taş atmak, aralıksız taşlamak Sokaktan her geçişinde çocuklar taşa tutarlardı onu, canını yakmanın bir yolunu bulurlardı. T. Uyar 2) tek. zımparalamak amacıyla çok hızla dönen bileği taşına hafifçe dokundurmak, pürüzlerini almak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
daşırğanmak — yürürken ayağını taşa dokundurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük