-
1 düşmek
v. fall, fall down, fall on, fall in a heap, collapse, come down, crash, crumble, crumple, crumple up, decline, decrease, deduct, degrade, dive, droop, drop, drop down, drop off, ebb, end up, fall among, fall from, fall off, fall over, go down, land--------düşmek (at)v. toss: take a toss--------düşmek (fiyat)v. recede, sag--------düşmek (iş)v. behoove, behove* * *fall -
2 düşmek
"to fall; to drop; to decline; (uçak) to crash; (çocuk) to be aborted; to fall down, to fall over, to go down; to fall on, to fall upon, to fall to (sb); to fall off, to decrease, to go down, to come down; to deduct, to subtract; to condescend (to), to sto" -
3 düşmek
"1. to fall, fall down. 2. to fall from power. 3. to fall, drop, go down, decrease. 4. /ı/ to subtract; to deduct. 5. (for a fetus) to be miscarried; to be aborted. 6. /a/ to fall into, be overcome by (doubts, worry, trouble). 7. to get (tired, weak). 8. /a/ to be suitable; to suit. 9. /a/ to lie within one´s responsibility, be up to (one). 10. /a/ to lie in (a certain direction). 11. /a/ to fall on (a certain day). 12. /a/ naut. to fall off course or make little headway (due to wind, waves, current). 13. /a/ to come to (one) by chance. 14. /a/ to receive, get as one´s share (by chance or allotment). 15. /dan/ to be left out of (accidentally). 16. /a/ to wind up in, end up in (jail, court, a hospital). 17. /a/ to get involved with (a disagreeable and unpleasant person). 18. slang to drop in on someone, appear unannounced. Düşenin dostu olmaz. proverb People in trouble have no friends. düşe kalka struggling along, with difficulty. düşüp kalkmak /la/ colloq. 1. to live in sexual intimacy with, sleep around with. 2. to be a close friend of, pal around with. Düşmez kalkmaz bir Allah. proverb Only God is free from trouble." -
4 düşmek üzere olmak
v. totter to it's fall -
5 düzenli biçimde düşmek
düzenli biçimde düşmek (fiyat)v. spiral down -
6 aciz duruma düşmek
v. shrivel -
7 anlaşmazlığa düşmek
v. conflict -
8 aralarına düşmek
v. fall among -
9 attan düşmek
v. loose one's seat -
10 ayrı düşmek
v. draw apart -
11 başı öne düşmek
v. nod -
12 birden düşmek
v. slump -
13 bitkin düşmek
v. faint -
14 cup diye düşmek
v. flop, plop, splash -
15 dara düşmek
fall on evil days, feel the draught -
16 darasını düşmek
v. deduct tare, allow for tare -
17 dehşete düşmek
v. be horrified, be appalled, revolt -
18 denize düşmek
go by the board -
19 değeri düşmek
v. cheapen, diminish in value, depreciate, become cheap, look down -
20 dillere düşmek
be the talk of the town, set tongues wagging
См. также в других словарях:
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aykırı düşmek — uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek Yüzük ona biraz aykırı düşen bir parlaklıkla parmağında parlıyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitap düşmek — çok yorulmak, yorgun düşmek Sabaha doğru bitap düştü, onun kucağında uyuyakaldı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
döşeğe düşmek — yatağa düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gradosu düşmek — argo itibarı azalmak, derecesi düşmek Kızda insanlığın ve her türlü kabiliyetlerinin gradosu seneden seneye düşerken, böyle sevginin aslındaki temizlikle devam etmesine imkân yoktu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişmiş armut gibi (birinin) eline düşmek — olmuş armut gibi birinin eline düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepeüstü düşmek — başının üzerine düşmek, yuvarlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tongaya basmak (veya düşmek) — kendisini kötü bir duruma düşürmek için hazırlanan bir düzene uğramak, tuzağa düşmek Fakat insan salim kafayla bir dakika düşündü mü tongaya bastığını anlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yorgun düşmek — çok yorulmak, bitkin duruma gelmek Ben de uykusuzluktan yorgun düşmek üzereyim, yatacağım. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
darasını düşmek — tarttıktan sonra kabın ağırlığını hesaptan düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapana düşmek (veya girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak) — içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük