-
1 arkadan
сза́ди* * *позади́, сза́ди -
2 arkadan konuşmak
-
3 arkadan söylemek
= sından söylemek, = arkasından konuşmak, = arkadan konuşmak говори́ть за чьей-л. спино́й, злосло́вить -
4 arkadan arkaya
за спино́й, та́йно, скры́тно -
5 arkadan görünüş
вид сза́ди; б) зате́м, по́сле э́того, вслед за -
6 arkadan vurmak
нанести́ уда́р в спи́ну -
7 arkadan görünüş
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > arkadan görünüş
-
8 ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
освеще́ние бы́ло сза́ди, поэ́тому его́ лицо́ бы́ло пло́хо различи́мымTürkçe-rusça sözlük > ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
-
9 istim arkadan gelsin
снача́ла сде́лай, что мо́жешь -
10 arkasından konuşmak
-
11 arkasından söylemek
-
12 arka
за́дний корешо́к (м) тыл (м) я́годицы (мн)* * *1.1) спина́arkasında palto vardı — на нём бы́ло пальто́
arkası ağrıyor — у него́ боли́т спина́
arkasını çevirmek — отверну́ться; поверну́ться спино́й к...
arkasını vermek — встать спино́й к...; прислони́ться
ateşe arkasını verdi — он встал спино́й к огню́
2) за́дняя сторона́ (чего-л.)evin arkası sıvasız — за́дняя часть до́ма не отштукату́рена
3) продолже́ниеarkasını dinle! — слу́шай, что бы́ло да́льше!
arkası gelecek sayıda — продолже́ние в сле́дующем но́мере
hikâyenin arkası — продолже́ние расска́за
4) перен. покрови́тель, защи́тникarka bulmak — найти́ покрови́теля
arka çıkmak — защити́ть кого
arkası var — а) у него́ име́ется покрови́тель / защи́тник; б) продолже́ние сле́дует
arka vermek — подде́рживать, ока́зывать подде́ржку
5) спи́нка (стула и т. п.)2.1) за́днийarka ayaklar — за́дние но́ги ( у животных)
arka cep — за́дний карма́н
arka kapı — а) чёрный ход; б) за́дняя две́рца ( автомобиля)
arka plan — за́дний план, фон
arka taraf — за́дняя сторона́, оборо́тная сторона́
dağın arka yanı — противополо́жный склон горы́
2) окра́инный3.arka mahalle — окра́инный кварта́л, окра́ина ( города)
в функции служ. имениarkasına — позади́ кого-чего, за кем-чем (поставить, положить и т. п.)
şemsiyeyi kapının arkasına koydu — он поста́вил зо́нтик за дверь
arkasında — позади́, за кем-чем (находиться, стоять и т. п.)
evin arkasında bir bahçe var — за до́мом име́ется сад
arkasından — вслед за..., по́сле кого-чего
arkasından koşmak — бежа́ть позади́ кого, бежа́ть за кем
••arkasında yumurta küfesi yok ya! — погов. ему́ не́чего теря́ть, он во́лен в свои́х посту́пках
- arkada- arkada bırakmak
- arkada bıraktığımız yıllar
- üç evlâdını arkada bırakıp gitti
- arkada kalanlar
- arkadakiler
- arkada kalmak
- arkadan
- arkadan görünüş
- arkasına almak
- arka arkaya
- arka arkaya vermek
- arkadan arkaya
- arkasına bakmadan gitmek
- arkasını bırakmak
- arkaya bırakmak
- arkaya koymak
- arkasında dolaşmak
- arkasında gezmek
- arkasına düşmek
- arkasına takılmak
- arkası gelmek
- arkasını getirmek
- arkası kesilmek
- arkasından koşmak
- arkası sıra
- arkanız sıra oğlunuz da geldi
- arkasını sıvamak
- arkadan söylemek
- arkasından söylemek
- arkasından konuşmak
- arkadan konuşmak
- arkasından sürüklemek
- arkadan vurmak
- arkası yere gelmemek
- arkası yufka -
13 dayanmak
вы́держать вы́стоять держа́ться опере́ться ссыла́ться устоя́ть* * *-e1) опира́ться на кого-что, тж. перен.2) прислоня́тьсяapaca dayanmak — прислони́ться к де́реву
3) противостоя́ть, ока́зывать сопротивле́ниеdüşman hücuma dayanamadı — проти́вник не смог вы́держать ата́ку
4) терпе́ть, выноси́ть, выде́рживатьdayanmak acıya — терпе́ть боль
ihtiyar ameliyata dayanamaz — стари́к не смо́жет перенести́ опера́цию
5) осно́вываться на чём; опира́ться на чтоonun bilgisi sağlam bir temele dayanır — его́ зна́ния бази́руются на хоро́шей осно́ве
6) налега́ть, нава́ливаться на чтоarabaya arkadan dayanmak — подта́лкивать пово́зку сза́ди
7) подступа́ть, подходи́тьdüşman orduları şehrin kapılarına dayandı — а́рмия проти́вника подступи́ла к воро́там го́рода
kış kapıya dayandı — зима́ на поро́ге
8) ускоря́ть, развива́ть ско́ростьşoför gaza dayandı — шофёр нажа́л на газ
9) хвата́ть, быть доста́точнымbu kış kömürümüz dayandı — в э́ту зи́му дров у нас хвати́ло
10) разг. свали́ться на кого-чтоbu iş sonunda bize dayanacak — э́то де́ло в коне́чном счёте сва́лится на нас
-
14 istim
-
15 itmek
отодвига́ть толка́ть* * *-iтолка́ть, подта́лкивать, ста́лкиватьarabayı arkadan itmek — подта́лкивать пово́зку сза́ди
kapıyı itmek — толкну́ть дверь
suya itmek — столкну́ть в во́ду
-
16 yüz
лицо́ (с) обло́жка (ж) со́тня (ж) сто* * *Iyüzler — со́тни
yüzde yüz — а) сто проце́нтов; б) по́лностью, целико́м, на все сто; в) наверняка́
II 1.oydu yüzde yüz — э́то был, наверняка́, он
1) лицо́yüz çizgileri — черты́ лица́
2) пове́рхностьyüze çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́
3) пере́дняя сторона́ (чего-л.)binanın yüzü — фаса́д зда́ния
4) лицева́я сторона́ (ткани и т. п.)kumaşın yüzü — лицева́я сторона́ тка́ни
5) на́волочка6) о́страя ре́жущая сторона́ (чего-л.)bıçağın keskin yüzü — ре́жущая о́страя сторона́ ножа́
7) стыд, стесне́ние; со́вестливостьadamda yüz yok ki! — у челове́ка [нет] ни стыда́ ни со́вести!
8) нару́жная сторона́ (чего-л.)arka yüz — за́дняя сторона́
ön yüz — пере́дняя сторона́
2.yan yüz — бокова́я сторона́
благоскло́нность, хоро́шее отноше́ниеyüz bulmak — быть хорошо́ при́нятым кем, по́льзоваться чьей-л. благоскло́нностью
yüz görmek — по́льзоваться чьим-л. расположе́нием / хоро́шим отноше́нием
çocuk babasından yüz görmedi — оте́ц не потака́л ма́льчику
yüz göstermek — а) хорошо́ относи́ться к кому; б) обнару́живаться, проявля́ться, пока́зывать
yüz vermek — а) хорошо́ / приве́тливо встреча́ть; ока́зывать уваже́ние; б) потво́рствовать; ба́ловать
3.yüz vermemek — а) не ока́зывать внима́ния; б) не придава́ть значе́ния, пренебрега́ть
yağmur yüzünden — из-за дождя́
••yüz bulunca astar istemez — посл. ≈ дашь ему́ па́лец - отку́сит ру́ку
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır — посл. плю́нешь ему́ в лицо, а он тебе́ ска́жет "до́ждь идёт"; ≈ плю́нешь в глаза́, а он тебе́ [ска́жет] - бо́жья роса́
yüzünüze güller — погов. ≈ вам благоуха́ют ро́зы (говорится, когда заходит разговор о вещах, вызывающих омерзение, отвращение)
- yüz akı ile çıkmakyüz yüzden utanır — посл. лю́дям легко́ договори́ться при ли́чной встре́че
- yüz aklığı göstermek
- yüz ağartmak
- yüzünden akmak
- yüzü asılmak
- yüzüne bağırmak
- yüzüne bakılacak gibi
- yüzüne bakılmaz
- yüzüne bakmamak
- yüzüne bakmaya kıyamamak
- yüzüne bir daha bakmamak
- yüzünü buruşturmak
- yüzünü çevirmek
- yüze duramamak
- yüzünden düşen bir parça olur
- yüzünü gözünü cennetlik
- yüzünü gören cennetlik
- yüz geri etmek
- yüzü görmek
- rahat yüz görmek
- yüzü görmemek
- dert yüzü görmemek
- rahat yüzü görmemek
- yüzü gözü açıldık
- yüzünü gözünü açmak
- yüzüne gözüne bulaştırmak
- yüze gülmek
- yüzü gülmek
- yüzünden kan damlıyor
- yüzüne kan gelmek
- yüzü kalmamak
- yüzünü kara çıkarmak
- yüzü kasap süngüriyle silinmiş
- yüzü karışmak olmak
- yüzü allak bulak olmak olmak
- yüzü alabora olmak
- yüzü kızarmak
- yüzünden okumak
- yüzü seçilmek
- ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
- yüz sürmek
- yüz tutmak
- yıkılmaya yüz tutmak
- yüzü tutmamak
- yüzünü unutmak
- yüz vermek
- yüz vermemek
- yüz yazmak
- yüzü yere gelmek / geçmek
- yüzünün derisi yere geçmek
- yüzü ak olsun! -
17 yüzlemece
1. юр.соверша́емый при ли́чном прису́тствии; о́чныйyüzlemece hüküm — о́чный пригово́р
2.yüzlemece muhakeme — о́чное суде́бное разбира́тельство
в прису́тствииarkadan söylemek doğru değil, yüzlemece söylemeli — на́до говори́ть не за глаза́, а в глаза́
-
18 görünüş
вид, конфигурация- ana görünüş
- arkadan görünüş
- dış görünüş
- esas görünüş
- genel görünüş
- havadan görünüş
- karşıdan görünüş
- kesit görünüşü
- kısa görünüş
- kısmi görünüş
- kuş bakışı görünüşü
- ön görünüş
- önden görünüş
- umumi görünüş
- üstten görünüş
- yanal görünüş
- yandan görünüşİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > görünüş
-
19 hançerlemek
В пронза́ть кинжа́лом, наноси́ть уда́р кинжа́ломarkadan hançerlemek — а) наноси́ть удар ножо́м в спи́ну; б) соверша́ть преда́тельство, предава́ть
-
20 yetişmek
1) Д догоня́ть, поспева́ть за кем; успева́ть; подоспева́ть; приходи́ть во́времяarkadan yetişmek — настига́ть
2) Д заверша́ться; справля́ться (с работой и т. п.)3) Д дотя́гиваться, достава́тьben o dala yetişemem — я не могу́ дотяну́ться до той ве́тки
4) хвата́ть, быть доста́точным6) произраста́ть; разводи́ться; выраста́ть
См. также в других словарях:
arkadan arkaya — zf. Gizli gizli, el altından, gizlice, belli etmeden … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkadan söylemek — kendisi bulunmadığı bir yerde bir kimseyi çekiştirmek, dedikodusunu yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkadan vurmak — bir kimse kendisine güvenen ve inanan birine gizlice kötülük etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
istim arkadan gelsin — islim arkadan gelsin … Çağatay Osmanlı Sözlük
islim arkadan gelsin — önce istenilen iş yapılsın, gereken şartlar sonradan yerine getirilsin anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yitkurmak — arkadan göndermek, irsal etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
GIYBET — Arkadan çekiştirmek. Hazır olmayan birisinin aleyhine konuşmak. Birisinin gıyabında hoşuna gitmeyen bir şeyi söylemek. (Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hazır olsa idi ve işitse idi, kerâhet edip darılacaktı. Eğer doğru dese; zâten gıybettir.… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HALEFEN — Arkadan gelerek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
REDİF — Arkadan gelen, birisinin ardından giden. * Birbiri ardınca zuhur etmek. * Terhis olup ihtiyata geçen asker. * Edb: Beytin sonunda kafiyeden sonra tekrarlanan kelime … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
arka — is. 1) Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı Evin arkasında bahçe var. 2) Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi Çocuğun arkası ağrıyormuş. 3) Geri kalan bölüm, kısım Masalın arkası. Yazının arkası. 4) Art, peş 5) Otururken… … Çağatay Osmanlı Sözlük
artçı — is. 1) Geçmiş bir sanat veya edebiyat çığırını sürdüren sanatçı veya hareket 2) ask. Yürüyüş durumunda bulunan bir askerî birliğin güvenliğini sağlamak için arkadan gelmek üzere bırakılan kıta, dümdar 3) sf. Arkadan gelen, sonra olan, öncü… … Çağatay Osmanlı Sözlük