-
1 mediation
aracilik -
2 посредничать
aracılık etmek; arabuluculuk etmek -
3 تخلل
aracılık; saplanmak -
4 تداخل
aracılık; geçişmek; karmaşa; müdahale -
5 وساطة
aracılık; tavassut -
6 bemiddelen
aracılık etmek v -
7 μεσολάβηση
aracılık, arabuluculuk, tavassut -
8 underwriting
aracilik yüklenimi -
9 underwriting agreement
aracilik yüklenimi anlasmasi -
10 underwriting commission
aracilik yüklenimi komisyonu -
11 arbitrate
aracılık yap -
12 intercede
v. aracılık etmek, araya girmek, yalvarmak, rica etmek* * *araya gir* * *[intə'si:d]1) (to try to put an end to a fight, argument etc between two people, countries etc: All attempts to intercede between the two nations failed.) aracılık etmek2) (to try to persuade someone not to do something to someone else: The condemned murderer's family interceded (with the President) on his behalf.) şefaat dilemek• -
13 intercession
-
14 mediation
-
15 vermitteln
vermitteln*I vt1) ( verschaffen) sağlamak;jdm etw \vermitteln birine bir şeyde yardımcı olmakein Gespräch \vermitteln telek konuşmayı bağlamak, telefon bağlantısını sağlamak3) ( Eindruck) bırakmak4) ( Wissen) edindirmekeinige \vermittelnde Worte sagen birkaç uzlaştırıcı söz söylemek;\vermittelnd eingreifen araya girmek -
16 tavassut
arapça توسط aracılık. tavassut etmek aracılık etmek, aracı olmak. -
17 دلالة
Iدَلَالَة1. kerte2. delâletAnlamı: kılavuzluk, aracılık3. izAnlamı: belirti, nişan, alamet4. logoAnlamı: simge, sembol, rumuz, alâmetifarika5. belgi6. kılavuzlukAnlamı: kılavuz olma durumu7. amblemAnlamı: soyut bir şeyin, bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya, belirtke8. eserAnlamı: iz, ışaret, im9. belirtiAnlamı: alâmet, nişanIIدِلَالَة1. komisyonculukAnlamı: komisyoncunun yaptığı iş2. acyo3. simsarlıkAnlamı: komisyonculuk4. komisyonAnlamı: bir işte aracılık yapan kimseye bırakılan yüzdelik, simsariye -
18 وساطة
-
19 выполнять
yerine getirmek,gerçekleştirmek,uygulamak* * *несов.; сов. - вы́полнить1) yerine getirmek, gerçekleştirmek; uygulamakвыполня́ть прика́з — emri yerine getirmek
выполня́ть своё обеща́ние — vaadini yerine getirmek, sözünü tutmak
програ́мма вы́полнена на сто проце́нтов — program yüzde yüz uygulandı / gerçekleştirildi
выполня́ть фу́нкцию посре́дника — aracılık işlevi görmek
2) yapmakуспе́шно вы́полненная рабо́та — başarılan / başarıyla yapılan iş
-
20 посредничество
сaracılık; arabuluculuk
См. также в других словарях:
aracılık — is., ğı Aracının gördüğü iş, tavassut, vasıta Mustafa Kemal, Ali Fuat ın aracılığını iyi karşılamamıştı. F. R. Atay Birleşik Sözler borsa aracılığı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller aracılık etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aracılık etmek — bir işin çözümünde araya girerek yardım etmek, tavassut etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavassut etmek — aracılık etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavassut — aracılık; ara bulma; aracı olma … Hukuk Sözlüğü
tavassut — is., esk., Ar. tavassuṭ Aracılık, ara bulma, aracılık etme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tavassut etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavassut — (A.) [ ﻂﺱﻮﺕ ] aracılık. ♦ tavassut etmek aracılık etmek, aracı olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
acente — is., İt. agente 1) Bir kuruluşun yaptığı işi onun adına kazanç karşılığında yürüten daha küçük kuruluş İtalya da büyük bir şirketin acentesiyim ben. R. Enis 2) Bu kuruluşun veya şubelerinin başında bulunan kimse 3) Banka şubesi 4) Vapur ortaklığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
borsa simsarı — is., ekon. Müşteri ile borsa acenteleri arasında menkul değerlerin alım satımına aracılık eden gerçek veya tüzel kişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
borsa üyesi — is., ekon. Sermaye Piyasası Kurulu tarafından borsa işlemlerinde aracılık yapmasına izin verilen kuruluş … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöpçatan — is. 1) Evlenmelerde aracılık eden kimse 2) hlk. Kimin kiminle evleneceğini önceden kararlaştırıp gerçekleştirdiğine inanılan manevi güç Çöpçatan böyle çatmış … Çağatay Osmanlı Sözlük
delalet — is., esk., Ar. delālet 1) Kılavuzluk, aracılık Hemşehrilerinden birinin delaletiyle, senet sahiplerinin her birini ayrı ayrı öğrendi. E. E. Talu 2) mec. İz, işaret Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller delalet etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük