-
1 авырайту
ağırlaştırmak -
2 усугублять
ağırlaştırmak* * *несов.; сов. - усугуби́тьусугубля́ющие вину́ обстоя́тельства — ağırlatıcı sebepler
э́то ещё бо́лее усугуби́ло положе́ние — bu, durumu daha da ağırlaştırdı
-
3 утяжелять
ağırlaştırmak* * *несов.; сов. - утяжели́тьэ́тот мото́р утяжели́т самолёт — bu motor, uçağı ağlaştıracak
-
4 замедлять
ağırlaştırmak, geciktirmek, hızını kesmek, yavaşlatmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > замедлять
-
5 verlangsamen
ağırlaştırmakyavaşlatmak -
6 aggravate
agirlastirmak, kötülestirmek, ciddilestirmek; kizdirmak, sinir etmek -
7 замедлять
yavaşlatmak,hızını kesmek,ağırlaştırmak; geciktirmek; gecikmek* * *несов.; сов. - заме́длить1) yavaşlatmak; hızını kesmek; ağırlaştırmakзамедля́ть шаги́ — adımlarını yavaşlatmak / ağırlaştırmak
маши́на заме́длила ход — araba yavaşladı
2) ( задерживать) geciktirmek3) ( запаздывать) gecikmekэ́то не заме́длило сказа́ться — bu etkisini göstermekte gecikmedi
-
8 aggravate
v. ağırlaştırmak, ciddileştirmek, kızdırmak, sinirlendirmek, çileden çıkarmak; şiddetlendirmek, kötüleştirmek,* * *1. ağırlaştır 2. kötüleştir* * *['æɡrəveit]1) (to make worse: His bad temper aggravated the situation.) kötüleştirmek, ağırlaştırmak2) (to make (someone) angry or impatient: She was aggravated by the constant questions.) kızdırmak• -
9 weight
agirlik; tarti; halter; önem, deger; sikinti, yük; üzerine agirlik koymak; agirlastirmak; agirlastirmak, dolgunluk vermek -
10 aggraver
-
11 alourdir
-
12 осложнять
-
13 отягчать
-
14 weigh
v. tartmak, ölçüp tartmak, düşünüp taşınmak, basmak, gelmek (ağırlık), gelmek (kilo), bastırmak, sıkıştırmak, önemi olmak, yük olmak* * *1. ağırlık (n.) 2. tart (v.) 3. tartma (n.)* * *[wei] 1. verb1) (to find the heaviness of (something) by placing it on a scale: He weighed himself on the bathroom scales; You must have your luggage weighed at the airport.) tartmak2) (to be equal to in heaviness: This parcel weighs one kilo; How much / What does this box weigh?) (ağırlıkta) gelmek/çekmek,... ağırlığında olmak3) (to be a heavy burden to: She was weighed down with two large suitcases.) belini bükmek, bunaltmak•- weight2. verb1) (to attach, or add, a weight or weights to: The plane is weighted at the nose so that it balances correctly in flight.) ağırlaştırmak, ağırlık ilâve etmek2) (to hold down by attaching weights: They weighted the balloon to prevent it from flying away.) ağırlık bağlamak•- weightlessness
- weighty
- weightily
- weightiness
- weighing-machine
- weightlifting
- weigh anchor
- weigh in
- weigh out
- weigh up -
15 weight
n. ağırlık, tartma, tartı, etki, yük, sıkıntı, önem, itibar, siklet, gülle————————v. ağırlık yapmak, yüklemek, ağırlaştırmak, gramajını artırmak* * *1. ağırlıkla (v.) 2. yükle (v.) 3. ağırlık (n.)* * *[weit]1) (the amount which a person or thing weighs: He's put on a lot of weight (= got much fatter) over the years.) ağırlık, kilo2) (a piece of metal etc of a standard weight: seven-pound weight.) ağırlık3) (a heavy object, especially one for lifting as a sport: He lifts weights to develop his muscles.) halter4) (burden; load: You have taken a weight off my mind.) yük, ağırlık, endişe5) (importance: Her opinion carries a lot of weight.) önem, ağırlık -
16 beschweren
beschweren1 v/t <o -ge-, h>: etwas beschweren (schwerer machen) ağırlaştırmakbeschweren2 v/r <o -ge-, h>: sich ( bei jemandem über etwas b-ne bş-den) beschweren şikâyet etmek -
17 акрынайту
yavaşlatmak, ağırlaştırmak -
18 გამწვავება
f.ağırlaştırmak, kötüleştirmek, şiddetlendirmeki.ağırlaştırma, şiddetlendirme -
19 belasten
belasten*I vt\belastendes Material isnat edici belgelerden Körper \belasten vücuda yüklenmek4) ökol kirletmek;die Atmosphäre \belasten havayı kirletmekII vrsich \belasten1) jur kendi kendini suçlamak2) ( sich aufbürden)sich mit etw \belasten bir şeyi yüklenmek -
20 beschweren
beschweren* [bə'ʃve:rən]II vrsich bei jdm über etw \beschweren birine bir şeyi şikayet etmek, birine bir şeyden yakınmak; ( protestieren) itiraz etmek ( über -e)
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ağırlaştırmak — i Bir şeyin ağırlaşmasına yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
BEHZET — Ağırlaştırmak, meşakkatli yapmak. * Zebûn etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağırlaştırma — is. Ağırlaştırmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırşak — is., ğı 1) Yün, iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça 2) Teker biçiminde yassı nesne, kurs (I) Kandil ağırşağı. Emzik ağırşağı. Diz ağırşağı. Birleşik Sözler çadır… … Çağatay Osmanlı Sözlük
LEHD — Def etmek, kovmak. * Ağır etmek, ağırlaştırmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük