-
1 çıplak
-
2 çıplak
çıplaklar kampı FKK-Lager n;çıplaklar plajı Nacktbadestrand m -
3 çıplak fotoğraf
Aktfoto nt -
4 çıplak model
kunst Aktmodell nt -
5 çıplak resim
kunst Aktmalerei f -
6 çıplak tohumlular
pl → açık tohumlular -
7 çıplak yulaf
bot Nackthafer m -
8 yarı çıplak
halbnackt -
9 açık
\açık vermek Defizit aufweisen, in den roten Zahlen stehenkasa açığı der Fehlbetrag in der Kasseülkenin doktor açığı der Ärztemangel des Landes2) Lücke f3) ( gemi)\açıklarda auf offenem Meeraçığa çıkarmak entlassenyüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude1) ( kapalı olmayan) offen, geöffnet, auf\açık bırakmak offen lassen, auflassen\açık kapı bırakmak ( fig) sich einen Ausweg offenhalten, sich eine Hintertür offen halten\açık pencere önünde vor dem offenen Fenster\açık şehir pol offene Stadtgözünü \açık tutmak die Augen offen halten2) ( yol) freiyolu \açık olmak freie Bahn habençek \açıktır der Scheck ist nicht gedecktçok \açık bir film ein sehr freizügiger Film5) ( boş) leer, freikâğıtta \açık yer kalmadı es gab keinen leeren [o freien] Platz mehr auf dem Blatt7) ( vazıh) offen\açık konuşma zamanı artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden8) aufgeschlossenher çeşit yeniliklere \açık olmak aufgeschlossen sein gegenüber allerlei Neuigkeiten9) ( renk için) hell\açık bir renk eine helle Farbe\açık sarı saçlı bir kadın eine Frau mit hellblondem Haar\açık tenli hellhäutig11) ( sarılmamış) lose12) (kamuya \açık, halka \açık, gizli olmayan) öffentlich\açık duruşma/oturum öffentliche Verhandlung/Sitzung13) \açık farkla önde olmak mit großem Abstand führen1) ( açıkça) offen\açık söylemek offen sagen\açık söylemek gerekirse, ... offen gesagt [o gestanden],...\açık vermek ( fig) sich verraten, sich anmerken lassenhiç \açık vermedi er ließ sich nichts anmerkenbirine \açık olmak jdm offen seinkapım sana her zaman \açıktır meine Tür ist immer für dich offen2) ( dükkân) offen, aufbu dükkân pazarları da \açıktır dieser Laden hat [o ist] auch sonntags offendükkân \açık mı? hat das Geschäft auf?gözlerini \açık tutmak (a. fig) die Augen offen haltenışığı \açık bırakma! lass das Licht nicht an!radyo \açık mı? ist das Radio an? -
10 açıklık
bir şeye \açıklık getirmek [o kazandırmak] Klarheit in etw bringen2) Offenheit f -
11 arî
-
12 cavlak
-
13 cıbıl
-
14 dal
-
15 elbisesiz
-
16 göz
göz s1) Auge nt\göz alabildiğine so weit das Auge reicht\göz almak blendenbir şeyi \göz ardı etmek etw ignorieren [o nicht beachten], etw außer Betracht lassen, etw unberücksichtigt lassenbiriyle \göz \göze Auge in Auge mit jdm\göz göre göre vor aller Augen\göz görmeyince gönül katlanır ( fig) was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß\göz kırpmak mit den Augen zwinkernbir şeye \göz koymak es auf etw abgesehen habenbir kimseye/şeye \göz kulak olmak auf jdn/etw aufpassen, auf jdn/etw achtenbir şeyi \göz önüne almak ( fig) etw ins Auge fassen; ( dikkate almak) etw berücksichtigen, etw in Betracht ziehen\göz yummak ( fam) ein Auge zudrücken, dulden (-e)\gözden geçirmek durchsehenbirini \gözden gönülden çıkarmak ( fig) jdn abschreiben\gözden ırak olan gönülden de ırak olur ( prov) aus den Augen, aus dem Sinnbirini \gözden kaybetmek jdn aus den Augen verlieren\göze \göz, dişe diş Auge um Auge, Zahn um Zahn\göze almak wagen, riskieren\göze batmak ins Auge stechen\göze çarpmak ins Auge fallen, auffallen\gözleri iyi görmek/görmemek gute/schlechte Augen haben\gözlerim karardı mir wurde schwarz vor Augen\gözlerine inanamadı er traute seinen Augen nicht\gözlerini bir şeye/kimseye dikmek sein Augenmerk auf etw/jdn richtenbirini \gözü çok tutmak/hiç tutmamak viel/nichts von jdm haltenbir şeyi \gözü kapalı yapabilmek ( fig) etw im Schlaf können\gözü morarmış olmak ein blaues Auge habenbir şeyde \gözü olmak ( fig) etw im Auge haben\gözü sönmek das Augenlicht verlierenbir işi \gözü ye(me) mek sich etw (nicht) trauen\gözü yükseklerde olmak ( fig) hoch hinauswollen\gözümden kaçmadı es ist mir nicht entgangenbirini \gözünden kaçırmamak jdn nicht aus den Augen verlierenbir şey \gözüne kaçmış olmak etw im Auge haben\gözüne uyku girmemek ( fig) kein Auge zutun\gözünü açık tutmak die Augen offen haltenbirinin \gözünü açmak ( fig) jdm die Augen öffnen\gözünü dört açmak ( fig) gut aufpassen, wachsam sein\gözünü kırpmadan ( fig) ohne mit der Wimper zu zuckenbirinin \gözünü korkutmak ( fig) jdn einschüchternbir şeyi \gözünün önünden geçirmek ( fig) etw Revue passieren lassen, etw durchspielenbir şeyi \gözünün önüne getirmek ( fig) sich etw vor Augen führenbütün gece \gözüme uyku girmedi ( fig) ich habe die ganze Nacht kein Auge zugetançıplak \gözle mit bloßem Augeherkesin \gözü önünde vor aller Augenonu kendi \gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehen2) Blick m\göz atmak einen Blick werfen (-e auf)geçerken içeriye bir \göz attı beim Vorbeigehen warf er einen Blick hineinhaberlere bir \göz atmak einen Blick auf die Nachrichten werfenkem \göz der böse Blick3) (torpido \gözü) Fach nt -
17 iskelet
I s\iskeleti çıkmak zum Gerippe abmagerngeminin/uçağın/binanın \iskeleti das Gerippe eines Schiffes/Flugzeugs/Gebäudes -
18 nü
-
19 yalın
1) ( sade) schlicht\yalın bir mantık eine schlichte Logik\yalın, sade ve açık bir anlam eine schlichte, einfache und klare Bedeutung2) ( çıplak) nackt\yalın kiplik assertorische Modalität
См. также в других словарях:
cıplak — çıplak … Beypazari ağzindan sözcükler
çıplak — sf., ğı 1) Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı. E. E. Talu 2) Saçsız (baş) 3) Üzerinde yeşillik olmayan (arazi)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Ciplak — Original name in latin plak Name in other language Ciplak, plak State code TR Continent/City Europe/Istanbul longitude 36.94472 latitude 40.2375 altitude 371 Population 1424 Date 2012 01 19 … Cities with a population over 1000 database
çıplak resim — is., smi Resim sanatında çıplak insanı konu alan bir resim türü, nü … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak at — is. Koşumları ve gemi takılmamış, eyerlenmemiş at … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak alev — is., kim. Isıtılacak maddelere veya bunların içinde bulunduğu kaplara doğrudan doğruya yöneltilen ateş veya alev … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak maden — is., kim. Tamamen saf durumda, içinde hiçbir yabancı madde bulunmayan maden … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak mülkiyet — is., huk. Yararlanma hakkı başkasının olan bir mal üzerindeki sahiplik durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak tohumlular — is., ç., bit. b. Açık tohumlular … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak ücret — is., ekon. Vergiler, yan ödemeler veya primler dışında kalan asli ücret … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak gözle — görmeye yardımcı olacak hiçbir araç kullanmaksızın … Çağatay Osmanlı Sözlük