-
1 Anlaß
fırsatnedenvesile -
2 ausnützen
fırsat bilmeksömürmekyararlanmak -
3 Gelegenheit
fırsat, vesile;die \Gelegenheit haben, etw zu tun bir şey yapma fırsatı olmak;die \Gelegenheit nutzen fırsattan istifade etmek;bei dieser \Gelegenheit bu vesileyle;wenn sich die \Gelegenheit bietet fırsat çıkarsa, vesile olursa;die \Gelegenheit beim Schopfe fassen fırsat bu fırsat demek, fırsatı ganimet bilmek -
4 Anlass
aus Anlass (G) dolayısıyla, vesilesiyle;Anlass geben zu -e fırsat vermek;ohne jeden Anlass hiçbir sebep olmadan;etwas zum Anlass nehmen zu inf bş-i -mek için fırsat bilmek ( oder vesile etmek) -
5 Anlass
aus diesem \Anlass bu vesileyle;das gibt \Anlass zur Sorge bu, insanı endişeye düşürüyor2) ( Gelegenheit) fırsat, vesile;bei diesem \Anlass bu vesileyle;ein willkommener \Anlass uygun bir fırsat [o vesile];jdm \Anlass geben zu... birine... için fırsat vermek -
6 Chance
Chance <-n> ['ʃã:s(ə) ] f1) ( Gelegenheit) fırsat (zu için), şans (zu için);eine \Chance bekommen eline fırsat geçmek;eine \Chance wahrnehmen bir fırsattan istifade etmek;ich gebe dir noch eine letzte \Chance sana son bir fırsat daha veriyorum, sana son bir şans daha tanıyorum\Chancen auf einen Gewinn kâr şansı -
7 Gelegenheit
bei Gelegenheit fırsat düşerse;die Gelegenheit nutzen (oder beim Schopf packen) fırsattan faydalanmak; fırsatı değerlendirmek;die Gelegenheit verpassen fırsatı kaçırmak -
8 Gunst
-
9 Angebot
Angebot n <Angebots; Angebote> öneri, teklif;günstige(s) Angebot fırsat, uygun fiyatla teklif;im Angebot ucuzlukta, ucuz satışta;verbindliches Angebot bağlayıcı teklif;Angebot und Nachfrage arz ve talep -
10 ausschlagen
ausschlagen <unreg, -ge-, h> -
11 bieten
bieten <bot, geboten, h>1. v/t Programm, Leistung sunmak;jemandem etwas bieten b-ne bş teklif etmek, arzetmek;(zeigen) jemandem Geld für etwas bieten b-ne bş için para teklif etmek;das lasse ich mir nicht bieten bunu kendime söyletmem/yaptırmam2. v/i ÖKON bei Versteigerungen wer bietet mehr? arttıran var mı? -
12 Chancengleichheit
Chancengleichheit f fırsat eşitliği -
13 einmalig
einmalig adj yalnız; eşsiz; Zahlung usw bir kerelik, bir defaya mahsus;eine einmalige Chance eşsiz bir fırsat -
14 Gelegenheitskauf
Gelegenheitskauf m fırsat alım -
15 gelegentlich
-
16 günstig
günstige Gelegenheit fırsat;im günstigsten Fall en iyi durumda -
17 Möglichkeit
Möglichkeit f <Möglichkeit; Möglichkeiten> olanak, imkân; ihtimal; (Gelegenheit) fırsat; (Aussicht) şans;nach Möglichkeit olanaklar ölçüsünde, imkân dairesinde;ich sehe keine Möglichkeit zu … imkânı göremiyorum;ist das die Möglichkeit! hiç olur mu böyle şey! -
18 Wort
Wort n <Worts; Wörter> kelime, sözcük; <-s; -e> söz, laf;ein gutes Wort einlegen für b-nden yana bir şey söylemek;Wort für Wort kelimesi kelimesine;jemandem ins Wort fallen b-nin sözünü kesmek;jemanden beim Wort nehmen b-nin sözünü senet saymak;sein Wort brechen sözünden dönmek, sözünü tutmamak;sein Wort geben söz vermek;sein Wort halten sözünü tutmak, sözünde durmak;das Wort ergreifen söz almak;geflügelte Worte özlü sözler;in Worte fassen dile dökmek;mir fehlen die Worte ifade edecek kelime bulamıyorum;nicht zu Worte kommen ağız açmaya fırsat bulamamak;mit anderen Worten başka (bir) deyişle -
19 bei
1) ( räumlich)in Unna \bei Dortmund Dortmund yakınındaki Unna'da;die Schlacht \bei Leipzig Leipzig civarındaki muharebe;dicht \bei der Fabrik fabrikanın hemen yanında;ich war \bei meinem Onkel ( Bruder der Mutter) dayımın yanındaydım; ( Bruder des Vaters) amcamın yanındaydım;ich saß \bei ihm (onun) yanında oturdum;\bei Tisch sofrada;\beim Bäcker ekmekçide2) ( für Firmen) -de;sie arbeitet \bei der Bahn demir yollarında çalışıyor;ein Konto \bei der Bank haben bankada bir hesabı olmak3) ( für Wohnbereich)wir sind \bei Susanne zum Abendessen eingeladen biz Suzanne'ye akşam yemeğine davetliyiz;er wohnt \bei seinen Eltern anne ve babasının yanında oturuyor;\bei jdm zu Hause sein birinin evinde olmak, birinin yanında kalmak;\bei mir zu Hause benim evimde4) ( zeitlich)\bei den schweren Regenfällen şiddetli yağışlar sırasında;\bei Tag gündüzün;\bei Nacht gece(leyin);\bei beginn der Vorstellung gösterinin [o programın] başında5) ( an sich tragend)hast du etwas Geld \bei dir? yanında biraz para var mı?;ich habe kein Geld \bei mir yanımda hiç para yok6) ( während)\bei der Arbeit işte;\beim Arbeiten sah er... çalışırken [o iş başında]...i gördü;\bei Nacht geceleyin;Vorsicht \beim Aussteigen! inerken dikkat ediniz!;\bei Gelegenheit fırsat düşünce;\beim Lesen des Artikels makaleyi okurken;\bei näherer Betrachtung yakından bakıldığında, daha yakından bakınca7) ( falls)\bei Nebel siste;„\bei Feuer Scheibe einschlagen“ “yangın halinde camı kırınız”8) ( sonstiger Gebrauch)\bei guter Gesundheit sein sağlığı [o sıhhati] yerinde olmak;\bei reiflicher Überlegung iyice düşünüp taşındıktan sonra;\bei zwanzig Grad unter null sıfırın altında yirmi derecede;\bei offenem Fenster schlafen pencere açık olarak uyumak;\bei aller Vorsicht bütün dikkatine karşın;es geht \beim besten Willen nicht! bütün iyi niyetime rağmen olamaz!;\bei Gott! vallahi!;\bei seinen Fähigkeiten onun yetenekleriyle -
20 bekommen
bekommen*eine Chance \bekommen eline fırsat geçmek;jdn dazu \bekommen, etw zu tun birine bir şey yaptırtmak;Flecken \bekommen lekelenmek;etw zu essen \bekommen yiyecek bir şey bulmak;es mit jdm zu tun \bekommen biriyle başı derde girmek;eine Ohrfeige \bekommen bir tokat yemek;er bekam ein Jahr Gefängnis bir yıl hapis yedi;ich habe es geschenkt \bekommen o bana hediye edildi2) ( Zug) yetişmek (-e);wenn ich ihn zu fassen bekomme onu bir yakalarsam, onu bir elime geçirirsem3) ( Krankheit) olmak;Appetit \bekommen iştahı açılmak;Zähne \bekommen diş çıkarmak, dişleri çıkmak;ein Kind \bekommen bir çocuğu olmak;graue Haare \bekommen saçları kırlaşmak;eine Glatze \bekommen dazlaklaşmak;Hunger/Angst \bekommen acıkmak/korkmak;wir \bekommen anderes Wetter hava değişiyor;wir \bekommen bald Regen birazdan yağmur yağacak;er bekam Lust, schwimmen zu gehen canı yüzmeye gitmek istediII vi1) ( bedient werden) servis yapılmakjdm gut \bekommen birine yaramak [o iyi gelmek];jdm schlecht \bekommen birine dokunmak;wohl bekomm's! yarasın!, afiyet olsun!
- 1
- 2
См. также в других словарях:
fırsat — is., Ar. furṣat Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler fırsat düşkünü fırsat eşitliği fırsat yoksulu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat — (A.) [ ﺖﺹﺮﻓ ] uygun an, fırsat … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
fırsat her vakit ele geçmez — fırsat insanın eline çok seyrek geçtiği için çıkan fırsat iyi değerlendirilmelidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat bu fırsat — yararlanılacak en uygun zaman anlamında kullanılan bir söz Fırsat bu fırsat deyip gelip görüyorlar, yiyip içiyorlar. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat düşkünü — sf. Kötülük yapmak için fırsat kollayan (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat yoksulu — sf. Eline fırsat geçmeyen (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat bulmak — uygun, elverişli zaman bulmak Bir başka tanıdık kayığa daha rast gelerek ... görüşmeye fırsat buluyorlardı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat düşmek (veya çıkmak) — bir imkâna kavuşmak Evet mademki fırsat düşmüştü. Cesaretini göstermek lazımdı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat kollamak (veya gözlemek) — yapmak istediği iş için uygun bir zaman veya bir durum beklemek Sonra fırsat kollamasını biliyordu ve tekme yapıştıracak, çelme takacak zamanı içgüdülerin şaşmazlığıyla seçiyordu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
FIRSAT — (Bak: Fursat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük