-
21 изматываться
несов.; сов. - измота́тьсяyorgun argın düşmek; halsiz düşmek; bitmek -
22 изнемогать
несов.; сов. - изнемо́чьbitmek; halsiz / bitap / kuvvetten düşmek; zayıf düşmek; zayıflamak ( слабеть)изнемога́я от жа́лости — yorgun argın
-
23 разбитый
1) kırıkразби́тое стекло́ — kırık cam
2) (утомлённый, обессиленный) yorgun argın, halsiz, harap, bitkin••разби́тое пиани́но — akordu bozuk piyano
разби́тые наде́жды — kırılmış / kırık umutlar
-
24 trail
n. iz, yol, patika, kuyruk (elbise vb.)————————v. sürüklemek, peşinden sürüklemek, izlemek, sürüklenmek, incecik tütmek, sürünmek, yerde uzamak (bitki), dökülmek (yorgunluktan)* * *1. izle (v.) 2. peşinden sürükle (v.) 3. iz (n.)* * *[treil] 1. verb1) (to drag, or be dragged, along loosely: Garments were trailing from the suitcase.) peşinden sürükle(n)mek2) (to walk slowly and usually wearily: He trailed down the road.) yorgun argın yürümek3) (to follow the track of: The herd of reindeer was being trailed by a pack of wolves.) izini sürmek2. noun1) (a track (of an animal): The trail was easy for the hunters to follow.) iz2) (a path through a forest or other wild area: a mountain trail.) patika3) (a line, or series of marks, left by something as it passes: There was a trail of blood across the floor.) iz•- trailer -
25 tired to death
adj. bitkin, halsiz düşmüş, canı çıkmış, yorgun argın -
26 tired to death
adj. bitkin, halsiz düşmüş, canı çıkmış, yorgun argın -
27 متعب
argın; bitap; bitik; bitkin; karışık; kompleks; külfetli; mihnetli; müşkül; yorgun; yorucu; zahmetli; zor -
28 مجهد
argın; bitap; bitik; bitkin; girişik; meşakkatli; müşkül; yorgun; zahmetli; zor -
29 تعب
Iتَعَب1. eforAnlamı: bedenî ve zihni çaba2. güçsüzlükAnlamı: güçsüz olma durumu3. zavallılıkAnlamı: zavallı olma durumu4. emekAnlamı: çok çalışmak, sa'y5. meşakkatAnlamı: güçlük, sıkıntı6. yorgunlukAnlamı: beden veriminin azalması durumu7. zahmetAnlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet8. bitkinlikAnlamı: bitkin olma durumuIIتَعِب1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin3. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan4. bezginتَعِبَ1. köpeklemekAnlamı: çok yorulmak2. yorulmakAnlamı: yorgun duruma gelmek3. ıkınmakAnlamı: soluğunu tutarak sıkınmak4. zahmetAnlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet5. didinmek -
30 متعب
Iمُتْعَب1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. bitik3. yorgunAnlamı: yorulmuş olan4. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin5. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olanIIمُتْعِب1. mihnetliAnlamı: zor, üzücü2. kompleksAnlamı: hemen kavranamayan, çözümü güç olan3. külfetliAnlamı: zor, sıkıcı4. müşkülAnlamı: güç, zor, çetin5. yorucuAnlamı: yorgunluğa yol açan6. zahmetliAnlamı: zahmetlerle yapılan, yorucu, sıkıntılı7. karışıkAnlamı: anlaşılması güç olan8. zorAnlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan -
31 مجهد
Iمُجْهَد1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. bitik3. yorgunAnlamı: yorulmuş olan4. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin5. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olanIIمُجْهِد1. girişikAnlamı: birbirinin içine girmiş, karışmış olan2. meşakkatliAnlamı: güç, sıkıntılı3. müşkülAnlamı: güç, zor, çetin4. zahmetliAnlamı: zahmetlerle yapılan, yorucu, sıkıntılı5. zorAnlamı: sıkıntı ve güçlükle yapılan -
32 أهيف
أَهْيَف1. kaknemAnlamı: kuru, sıska2. bitapAnlamı: bitkin, yorgun3. inceAnlamı: kalınlığı az olan4. güçsüzAnlamı: gücü olmayan, âciz5. bitik6. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin7. cılızAnlamı: çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif8. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
33 حسير
حَسِير1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin3. bezgin4. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
34 عجيف
عَجِيف1. zayıf2. kaknemAnlamı: kuru, sıska3. bitapAnlamı: bitkin, yorgun4. âcizAnlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz5. dermansızAnlamı: gücü kalmamaış, bitkin6. güçsüzAnlamı: gücü olmayan, âciz7. bitik8. zayıfAnlamı: (insan, hayvan için) eti, yağı az olan, cılız9. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin10. arıkAnlamı: zayıf, cılız, kuru, sıska11. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan12. cılızAnlamı: çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif -
35 كليل
كَلِيل1. zayıf2. kaknemAnlamı: kuru, sıska3. takatsizAnlamı: takati kalmamaış4. mecalsizAnlamı: dermansız, takatsız5. âcizAnlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz6. hâlsizAnlamı: gücü olmayan, takatsız7. bitapAnlamı: bitkin, yorgun8. yalın katAnlamı: zayıf, sağlam olmayan9. dirençsizAnlamı: direnci olmayan10. kudretsizAnlamı: gücü olmayan11. kuvvetsizAnlamı: gücü, kuvveti olmayan12. dermansızAnlamı: gücü kalmamaış, bitkin13. güçsüzAnlamı: gücü olmayan, âciz14. kütAnlamı: keskin olmayan15. pimpirikAnlamı: yaşlı, güçsüz16. sağlıksızAnlamı: sağlık durumu bozuk17. bitik18. sakat19. çelimsizAnlamı: güçsüz, nahif20. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin21. arıkAnlamı: zayıf, cılız, kuru, sıska22. cılızAnlamı: çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif23. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
36 لاغب
لَاغِب1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. bitik3. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin4. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
37 محسور
مَحْسُور1. örtüsüzAnlamı: örtüsü olmayan2. bitapAnlamı: bitkin, yorgun3. üryanAnlamı: çıplak, açık4. nüAnlamı: çıplak5. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin6. bezgin7. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
38 مرهق
Iمُرْهَق1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. âcizAnlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz3. güçsüzAnlamı: gücü olmayan, âciz4. bitik5. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin6. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan7. cılızAnlamı: çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahifIIمُرْهِق1. mihnetliAnlamı: zor, üzücü2. kompleksAnlamı: hemen kavranamayan, çözümü güç olan3. zahmetliAnlamı: zahmetlerle yapılan, yorucu, sıkıntılı -
39 مضنى
مُضْنًى1. bitapAnlamı: bitkin, yorgun2. âcizAnlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz3. güçsüzAnlamı: gücü olmayan, âciz4. bitik5. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin6. cılızAnlamı: çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif7. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan -
40 معروق
مَعْرُوق1. zayıf2. bitapAnlamı: bitkin, yorgun3. dermansızAnlamı: gücü kalmamaış, bitkin4. güçsüzAnlamı: gücü olmayan, âciz5. sağlıksızAnlamı: sağlık durumu bozuk6. bitik7. zayıfAnlamı: (insan, hayvan için) eti, yağı az olan, cılız8. argınAnlamı: yorgun, zayıf, bitkin9. cılızAnlamı: çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif10. bitkinAnlamı: gücü tükenmiş olan
См. также в других словарях:
yorğun-arğın — sif. Çox yorulmuş. Yorğun arğın insanlar işdən sonra; Yığışmışdı divarları daş aynalı bir salona. S. V.. Yorğun arğın düşmək – çox yorulmaq, taqətsiz düşmək … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
yorgun argın — zf. Çok yorulmuş, gücü kalmamış olarak Üç bin kadar zayıf, soluk ve üstü başı yıpranmış Türk çocuğu, yorgun argın önümüzden geçtiler. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
arğın — yorğun arğın – bax yorğunarğın … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
argın — sf. 1) Yorgun, zayıf, bitkin Bir beyaz taycağız bakımsız, argın. Ö. Seyfettin 2) Beceriksiz Birleşik Sözler yorgun argın … Çağatay Osmanlı Sözlük
yorgun — sf. Çalışma vb. sebeplerle beden veya zihin etkinliği yavaşlayan, yorulmuş olan Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş. B. S. Erdoğan Birleşik Sözler yorgun argın yorgun mermi yol yorgunu Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitkin — sf. Gücü tükenmiş olan, çok yorgun, argın, aygın Kalbinden vurulmuş gibi kendini cansız, bitkin bir vaziyette koltuğa atmıştı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
han — 1. is., esk., Far. ḫān 1) Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamalarına yarayan yapı Bir handa, yorgun argın tatlı bir uykudaydık . F. N. Çamlıbel 2) Büyükşehirlerde serbest mesleklerde çalışanların oda veya daire tutup çalıştıkları… … Çağatay Osmanlı Sözlük
takatsiz — sf. Takati kalmamış, yorgun, argın, dermansız, kudretsiz, mecalsiz Bir ağacın altında hasta, takatsiz, ölü gibi yatıyorum. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
gülle gibi — 1) çok ağır 2) hâlsiz, yorgun argın Ayakkabılarını giymeden gülle gibi çocukların yanına düştü. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
aynalı — 1. sif. 1. Aynası, güzgüsü, ya şüşəsi olan. Aynalı şkaf. Aynalı otaqlar. Aynalı bufet. – Yorğun arğın insanlar işdən sonra; Yığılmışdı divarları daş aynalı bir salona. S. V.. 2. Pəncərəli, pəncərəsi olan. 2. is. köhn. Patronu üstdən qoyulan… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
palçıqlı — sif. 1. Palçıq basmış, palçıqla örtülü. Palçıqlı yer. Palçıqlı səki. – Polad asfaltlı küçədən çıxıb, palçıqlı bir döngəyə girdi. S. Rəh.. Qabaqda sürüşkən və palçıqlı kənd yolu görünürdü. H. Seyidbəyli. 2. Palçığa batmış, palçığa bulanmış.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti