Перевод: с турецкого на немецкий

с немецкого на турецкий

yerinden+oynatmak

  • 1 yer

    yer s
    1. vt 3. Aorist von yemek
    2. 1) Raum m; ( duracak, oturacak \yer) Platz m; (oturma \yeri) Ort m
    \yer açmak Platz schaffen
    \yer almak ( bulunmak) sich befinden; ( bir projede) teilnehmen
    \yer etmek ( iz bırakmak) Spuren hinterlassen; ( iyice yerleşmek) sich eingraben
    \yerimiz yok wir haben keinen Platz; ( otelde) wir sind ausgebucht
    \yerine koymak auf seinen Platz stellen; ( gibi görmek) sehen als; ( saymak) halten für; ( elden çıkan bir şeyin benzerini sağlamak) ersetzen
    \yerini almak seinen [o ihren] Platz einnehmen
    fazla \yer kaplamak zu viel Raum [o Platz] einnehmen
    2) Lage f
    kendini birisinin \yerine koymak sich in jdn hineinversetzen
    kendini benim \yerime bir koysana! versetz dich doch mal in meine Lage hinein!
    3) Stelle f
    bir şeyi \yerinden oynatmak etw von der Stelle bewegen
    birinin \yerine geçmek an jds Stelle treten
    4) ( ohne pl) Boden m, Erdboden m, Erde f
    \yer yarılıp içine girmek wie vom Erdboden verschluckt sein
    \yere düşmek auf den Boden fallen, auf die Erde fallen, zu Boden fallen
    \yere tükürmek auf den Boden spucken
    \yeri boylamak hinfallen
    \yerin dibine geçmek in den Erdboden versinken, sich in Grund und Boden schämen
    \yerle bir etmek dem Erdboden gleichmachen
    mantar gibi \yerden bitmek wie Pilze aus dem Boden schießen
    5) wohin
    bastığın \yere dikkat et! gib Acht, wohin du trittst!
    yarın gideceğim \yer... dort, wohin ich morgen gehe,...

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yer

См. также в других словарях:

  • yerinden oynatmak — başka yere kaldırmak, yerini değiştirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tibretmek — yerinden oynatmak, kımıldatmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kanırtmak — i Büküp zorlayarak yerinden oynatmak Kazığı kanırtmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıpırdatmak — i Kımıldatmak, yerinden oynatmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lenduha — sf., esk. Çok iri ve kaba O lenduha kapının mandalına erişip de ağır ve paslı demirini yerinden oynatmak kolayca becereceği iş değildi. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • levye — is., tek., Fr. levier 1) Bir mekanizmanın kumanda kolu 2) Bir şeyi yerinden oynatmak, kaldırmak, harekete geçirmek, gevşetmek vb. için kullanılan, kaldıraca benzer araç Sonra bir el çekti gemiyi tezgâhtan ayıracak levyeyi. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kımıldatmak — i Yerinden biraz oynatmak, hafifçe hareketlendirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»