-
1 dirîğ etmek esirgemek.
farsça دريغا ne yazık ki, vah vah, eyvahlar olsun. -
2 shame
n. utanç, utanma, utanılacak şey, ayıp, yüz karası, leke, yazık————————v. utandırmak, mahçup etmek, ayıp etmek, yazık etmek, namusunu kirletmek, tecâvüz etmek* * *1. utandır (v.) 2. utanma (n.)* * *[ʃeim] 1. noun1) ((often with at) an unpleasant feeling caused by awareness of guilt, fault, foolishness or failure: I was full of shame at my rudeness; He felt no shame at his behaviour.) utanç, mahcubiyet2) (dishonour or disgrace: The news that he had accepted bribes brought shame on his whole family.) utanç, şerefsizlik3) ((with a) a cause of disgrace or a matter for blame: It's a shame to treat a child so cruelly.) ayıp, yazık4) ((with a) a pity: What a shame that he didn't get the job!) yazık, ayıp2. verb1) ((often with into) to force or persuade to do something by making ashamed: He was shamed into paying his share.) utandırmak, mahcup etmek2) (to cause to have a feeling of shame: His cowardice shamed his parents.) yerin dibine geçirmek, rezil etmek•- shameful- shamefully
- shamefulness
- shameless
- shamelessly
- shamelessness
- shamefaced
- put to shame
- to my, his shame -
3 hebâ
arapça هبا boş. hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak. -
4 heder
arapça هدر yazık olma, boşa gitme. heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak. -
5 pity
n. merhamet, acıma, acınacak şey, yazık————————v. acımak, merhamet etmek* * *merhamet* * *['piti] 1. noun1) (a feeling of sorrow for the troubles and sufferings of others: He felt a great pity for her.) acıma, merhamet2) (a cause of sorrow or regret: What a pity (that) she can't come.) yazık2. verb(to feel pity for (someone): She pitied him; She is to be pitied.) acımak, merhamet etmek- piteous- piteously
- piteousness
- pitiable
- pitiably
- pitiful
- pitifully
- pitifulness
- pitiless
- pitilessly
- pitilessness
- pityingly
- have pity on
- take pity on -
6 تأسف
Iتَأَسَّفَ1. yazıklanmakAnlamı: esef etmek, teessüf etmek2. yerinmekAnlamı: teessüf etmekIIتَأَسُّف1. teessüfAnlamı: acınma, yerinme2. esefAnlamı: acınma, yerinme3. yazıkAnlamı: kınama
См. также в других словарях:
yazık etmek (veya olmak) — bir şey veya kimseye zarar vermek (verilmek) Kumaşa yazık etti. Çocuğa yazık ettiniz. Masrafa yazık oldu. Adama yazık oldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
hebâ — (A.) [ ﺎﺒه ] boş. ♦ hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. ♦ hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. ♦ hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
heder — (A.) [ رﺪه ] yazık olma, boşa gitme. ♦ heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. ♦ heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
günah — is., Far. gunāh 1) Dinî bakımdan suç sayılan iş veya davranış, vebal Bunu yapan günün birinde er geç bu günahın kefaretini ödeyecektir. H. Taner 2) Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır. 3) Sorumluluk,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dönüştürmek — i, e 1) Dönüşmesini sağlamak, tahvil etmek İnsan soyu ne yazık ki sükûneti kavgaya, anlaşmayı tartışmaya dönüştürmekte bütün öbür yaratıklardan önde geliyor. H. Taner 2) mat. Bir şekli, belli bir kurala göre, başka bir şekle çevirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
zevk — is., Ar. ẕevḳ 1) Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu, haz İçtik bu nadir içkiyi yıllarca kanmadık / Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor yazık. Y. K. Beyatlı 2) Güzeli çirkinden ayırt etme yetisi,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
DİRİĞ — f. Men etmek, korumak, esirgemek. * Eyvâh, yazık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük