Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

yanı+başında

  • 1 yanı başında

    by the side of, just beside, close by

    İngilizce Sözlük Türkçe > yanı başında

  • 2 yan

    "1. (a) side. 2. flank. 3. neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area. 4. part (of one´s body): Her yanım ağrıyor. I ache all over. 5. direction (line or course extending away from a given point). 6. aspect, side (of a matter). 7. with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don´t take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me. 8. in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü´nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü´s nothing compared to Zühtü. 9. lateral, side, located at or towards a side. 10. secondary. -a /dan/ 1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan´dan yanayım. I´m for Hasan. 2. as regards, as far as... is concerned: Paradan yana iyiyim. I´m OK as far as money goes. -dan sideways, from one side; obliquely; in profile. -a çıkmak /dan/ to support, take the side of, side with (someone). -ına almak /ı/ 1. to take (someone) on, employ (someone) (as one´s assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her). - bakış sideways glance. - bakmak /a/ 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously. - basmak 1. to be deceived, be taken in. 2. not to be straight with someone; to give someone the runaround. -ı başında /ın/ right beside, immediately beside, right next to. -ına bırakmamak/komamak/koymamak /ı, ın/ not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...) -ından bile geçmemiş. /ın/ It doesn´t have even the slightest connection with.../It doesn´t bear even the faintest resemblance to.... - cebime koy. colloq. I don´t believe you./Come on, who do you think you´re fooling?/Pull the other leg, it´s got bells on it. - cümle gram. subordinate clause. -dan çarklı 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks. - çizmek 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore. - etki side effect. -dan fırlama slang scoundrel, bastard, SOB. - gelmek/- gelip yatmak to take one´s ease, relax, enjoy oneself (when one should be working). -dan görünüş profile. - gözle out of the corner of one´s eye. - gözle bakmak /a/ 1. to look at (someone) out of the corner of one´s eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously. -ına (kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won´t get away with this murder. (...) -ına salavatla varılır. /ın/ You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...) -ına (salavatla) varılmaz. /ın/ 1. It´s so high/expensive you can´t touch it. 2. He/She thinks he´s/she´s better than everybody else. He/She thinks he´s/she´s something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. -ı sıra 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He´s drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he´s also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me. - tutmak to show partiality to one person or side. - ürün by-product. - yan sideways. - yana side by side. - yan bakmak /a/ to look at (someone) malevolently, look daggers at. - yatmak to lean to one side."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yan

  • 3 kırk

    ",-kı 1. forty. 2. very many; far too many. - anahtar sahibi/- anahtarlı man of property; very rich person. - bir buçuk maşallah!/- bir kere maşallah! colloq. May no harm befall him/her/it! -ı çıkmak /ın/ for forty days to have passed (after a woman has given birth/after a baby has been born/after someone has died). -/bin dereden su getirmek to find all kinds of excuses. - evin kedisi person who is always in and out of other people´s houses. - ikindi afternoon rains (which continue about forty days in certain regions of Anatolia). - kapının ipini çekmek to go to or apply to many places. -ları karışmak to be born with-in the same forty-day period. -ından sonra azanı teneşir paklar./-ından sonra azana çare bulunmaz. proverb If a middle-aged man starts acting like a randy young buck, it won´t be long until he kicks the bucket. -ından sonra azmak to start behaving like a randy young buck after one has reached middle age. -ından sonra saz çalmak to take up something rather late in life. -/her tarakta bezi olmak to have one´s finger in many pies; to be involved in many different things. - yılın başı/başında/- yılda bir very seldom, once in a blue moon. - yıllık Kâni, olur mu Yani? proverb Can a leopard change its spots?"

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kırk

См. также в других словарях:

  • yanbaş — yanı başında, kurbinde, nezd …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gezdirilmek — nsz Gezdirme işi yapılmak Yanı başında gezdirilecek, ele güne karşı övünçle çıkartılacak aydın bir Türk kadınıdır. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • saltanat — is., Ar. salṭanat 1) Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması Bir medeniyetten öbürüne geçerken kaybolan şeylerin yanı başında gerçek saltanatlar da vardır. H. A. Yücel 2) mec. Bolluk ve zenginlik, gösterişli yaşayış 3) mec.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tepeleme — is. 1) Tepelemek işi Ertesi gün öğle vakti, Menderes köprüsündeki köpekleri tepelemeye ant içtik. H. E. Adıvar 2) sf. İyice doldurulmuş, taşacak kadar dolu olan Ortaya konmuş tepeleme dolu sarı mangalın çevresine... H. R. Gürpınar 3) zf. Tepe… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalma — eyerin yanı başında su içmek üzere asılı duran kadeh, kyase …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yan — is. 1. Tərəf, ətraf. Yanlarda düşmən qalmamışdı. H. N.. <Güldəstə:> Məktub bu yandadı. H. Seyidbəyli. Yan almaq – yanaşmaq, yaxınlaşmaq, yaxın durmaq. <Rəsul> yan alıb lotubaşıdan xəbər aldı: – Əmi, bu kağızlar nə olan şeydir? «Aşıq… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • MÜCEDDİD — Yenileyen. Yenileyici. Hadis i sahihle bildirilen, her yüz yıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük âlim ve Peygamberin (A.S.M.) vârisi olan zât.(Ashab ı Kütüb ü Sitte den İmam ı Hâkim Müstedrek inde… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vadi — is., Ar. vādī 1) İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit, koyak Vadinin hemen kıyı başında idi ve çevresinde beş karaltı vardı. T. Buğra 2) esk., mec. Alan, yol, tarz ... münakaşa kızışınca lakırtıyı hemen meslek bakımından çok zararlı bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dil — 1. is. 1. anat. İnsan və onurğalı heyvanların ağız boşluğunda olub, qidanın çeynənilib udulmasına kömək edən və onun dadını bildirən, insanda isə, əlavə olaraq, danışıq səslərinin əmələ gəlməsində iştirak edən orqan. Dillə dadmaq. Dili ilə… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»