-
21 брать
almak,tutmak; ele geçirmek,zapt etmek; aşmak; sapmak,gitmek* * *несов.; сов. - взять1) врз almak; tutmakвзять ребёнка за́ руку — çocuğu elinden tutmak
не бери́ (рука́ми) — tutma
брать дете́й с собо́й — çocuklarını (beraber) almak
брать рабо́ту на́ дом — eve iş almak
возьми́ (с собо́й) зонт — yanına şemsiye al
в теа́тр его́ не взя́ли — onu tiyatroya almadılar
брать такси́ — taksi tutmak
брать что-л. в долг — eğreti almak
брать де́ньги взаймы́ — borç para almak
брать хлеб в бу́лочной — fırından ekmek almak
брать от жи́зни всё — перен. hayattan kâm almak
брать нало́ги — vergi almak
за э́то нало́гов не беру́т — bunun vergisi yoktur
брать сло́во с кого-л. — перен. (birinden) söz almak; (birine) söz verdirmek
брать пле́нных — esir almak
престу́пника взя́ли но́чью — suçluyu gece tuttular
брать кре́пость шту́рмом — kaleyi hücumla almak
взять ферзя́ — шахм. veziri almak
2) ( делать вывод) çıkarmak, uydurmakотку́да ты взял, что мы уезжа́ем? — nereden çıkardın gideceğimizi?
3) перен. ( овладевать) almak; tutmak; işlemekменя́ смех берёт — gülesim geliyor
меня́ взял страх — beni bir korkudur aldı
тут меня́ взяло́ сомне́ние — derken şüpheye düştüm
4) ( преодолевать) aşmakбрать препя́тствие — engeli aşmak
по́езд брал подъём — tren rampayı çıkıyordu
5) в соч.он берёт прилежа́нием — ona başarı kazandıran çalışkanlığıdır
6) в соч.э́то стекло́ пу́ля не берёт — bu cama kurşun işlemez
меня́ и снотво́рное не берёт — uykum ilacı da tutmuyor
ружьё берёт на две́сти ме́тров — çiftenin atımı iki yüz metre
э́ту до́ску ножо́м не возьмёшь — bu tahtayı bıçakla kesemezsin
7) ( направляться) gitmek; sapmakбрать вле́во — sola sapmak
бери́ пря́мо — doğru git
8) ( о неожиданном действии) kalkmak, tutmakа он взял и / да уе́хал — tuttu gitti
9) с некоторыми сущ. образуют устойчивые сочетаниябрать в расчёт — hesaba almak / katmak
брать кого-л. под защи́ту — himayesine almak
брать нача́ло (восходить) — (kadar) inmek
брать направле́ние на... — yönünü tutmak
••брать в свиде́тели — tanık tutmak / göstermek
брать приме́р с кого-л. — örnek almak
брать на себя́ — üstlenmek, üstüne almak
брать на себя́ отве́тственность за что-л. — (bir şeyin) sorumluluğunu üstüne almak / üstlenmek
брать на себя́ расхо́ды по... —... giderlerini üstlenmek
брать (на себя́) обяза́тельство — taahhüt altına girmek
брать вину́ на себя́ — suçu üstüne almak
брать сло́во (на собрании) — söz almak
брать руково́дство в свои́ руки́ — yönetimi eline almak
брать себя́ в ру́ки — kendine hâkim olmak
брать верх над кем-чем-л. — (birine, bir şeye) üstün gelmek, galebe çalmak
пу́ля его́ не берёт — onun kurşun işlemezliği var, ona kurşun geçmiyor
да́же го́ды его́ не беру́т — onu yıllar bile alt edemiyor
взять / возьмём тако́й вопро́с:... — şu sorunu ele alalım:...
-
22 искажать
несов.; сов. - исказить1) değiştirmekболе́знь искази́ла черты́ её лица́ — hastalık onun yüz hatlarını çok değiştirmişti
2) çarpıtmak, tahrif etmek; olduğundan başka türlü göstermekискажа́ть действи́тельность — gerçekliği çarpıtmak
-
23 look
interj. bakın————————n. bakış, bakma, nazar; görünüş; yüz ifadesi————————v. bakmak, görünmek; ummak, ümit etmek; göstermek* * *1. bak (v.) 2. görün 3. bakış (n.)* * *[luk] 1. verb1) (to turn the eyes in a certain direction so as to see, to find, to express etc: He looked out of the window; I've looked everywhere, but I can't find him; He looked at me (angrily).) bakmak2) (to seem: It looks as if it's going to rain; She looks sad.) görünmek3) (to face: The house looks west.) bakmak2. noun1) (the act of looking or seeing: Let me have a look!) bakış, bakma2) (a glance: a look of surprise.) bakış3) (appearance: The house had a look of neglect.) görünüş, görünüm•- - looking
- looks
- looker-on
- looking-glass
- lookout
- by the looks of
- by the look of
- look after
- look ahead
- look down one's nose at
- look down on
- look for
- look forward to
- look here!
- look in on
- look into
- look on
- look out
- look out!
- look over
- look through
- look up
- look up to -
24 Gesicht
Gesicht n <Gesichts; Gesichter> yüz, çehre;zu Gesicht bekommen -in yüzünü görmek; kurz -e göz atmak;aus dem Gesicht verlieren gözden kaybetmek;das Gesicht verlieren (wahren) itibarını/saygınlığını kaybetmek (korumak);das Gesicht verziehen yüzünü ekşitmek, surat asmak;ein langes Gesicht machen surat(ını) asmak;jemandem etwas ins Gesicht sagen bş-i b-nin yüzüne (karşı) söylemek;jemandem wie aus dem Gesicht geschnitten sein b-ne tıpatıp benzemek;sein wahres Gesicht zeigen gerçek yüzünü göstermek -
25 Gesicht
Gesicht <-(e) s, -er> [gə'zıçt] ntsein wahres \Gesicht zeigen gerçek yüzünü göstermek;jdm nicht ins \Gesicht sehen können birinin yüzüne bakamamak;das \Gesicht wahren saygınlığını korumak, itibarını korumak;sein \Gesicht verlieren saygınlığını yitirmek;es steht ihm ins \Gesicht geschrieben yüzünden okunuyor, yüzünden akıyor;jdm etw ins \Gesicht sagen birinin yüzüne karşı bir şey söylemek, bir şeyi birinin yüzüne vurmak;jdm wie aus dem \Gesicht geschnitten sein hık demiş birinin burnundan düşmüş olmak;der Realität ins \Gesicht sehen gerçekleri kabul etmek;ein \Gesicht machen surat etmek;ein langes \Gesicht machen surat asmak2) ( Anblick) çehre, sima;das \Gesicht der Stadt hat sich verändert kentin çehresi değişti, şehrin siması değiştialtbekannte \Gesichter eski tanıdık simalar;es waren lauter fremde \Gesichter bir sürü yabancı simalar vardı -
26 gros
I1 large, épais büyük [by'jyc]2 corpulent şişman◊Il est devenu gros. — Şişmanladı.
3 çok [ʧok]4 grave büyük [by'jyc]5 vulgaire kaba [ka'ba]♦ un gros mot kaba bir sözIIn m fpersonne corpulente şişman1 çok [ʧok]2 en grand büyük [by'jyc]3 en grosa büyük boy◊C'est écrit en gros. — Büyük boy harflerle yazılı.
b yaklaşık [jakɫa'ʃɯk]◊Il y avait en gros deux cents personnes. — Yaklaşık iki yüz kişi vardı.
c toptan [top'tan]
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yüz göstermek — ortaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıcak yüz göstermek — yakınlık göstererek karşılamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz aklığı — is. İftihar edilecek, onurlanacak durum Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yüz aklığı göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz aklığı göstermek — bir işte başarıya ulaşmak Arkadaşları arasında sivrilmiş, birçok savaşlarda yüz aklığı göstermiş cesur bir kaptandı. F. F. Tülbentçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz vermek — ilgi, yakınlık göstermek, hoşgörülü davranmak, şımartmak, itibar etmek Yüz vermeyin eşkıyaya, baştan çıkarmayın haydutları. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz sürmek — aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hüsnü kabul göstermek — iyi karşılamak, güler yüz göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
teveccüh göstermek — güler yüz göstermek Göstermiş olduğunuz teveccühe karşı çok teşekkür ederim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıkkınlık göstermek — yıkılmaya yüz tutmak Şimdi büsbütün yanan Aksaray ın daha benim küçüklüğümde yıkkınlık gösteren konaklarını bilmem hatırlayanlarınız var mıdır? F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıcak — sf., ğı 1) Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti. O. Kemal 2) Isısı yüksek olan, çok ısınmış Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük