-
1 yürek
(-ği)1) се́рдцеyüreki çarpmak — а) возника́ть - о сердцебие́нии; б) волнова́ться
yüreki deli gibi vuruyordu — се́рдце его́ бе́шено би́лось
2) се́рдце (как вместилище чувств человека), душа́yürekten — серде́чно, и́скренне; от души́
yürekten dilemek — от души́ жела́ть
3) сме́лость, отва́гаbu iş yürek ister — э́то де́ло тре́бует сме́лости
◊
yürekler acısı — а) бе́дствие, несча́стье; б) о́чень печа́льный, душераздира́ющий
См. также в других словарях:
yürekler acısı — sf. Çok acıklı Yaptığı hatadan sonra ümitsiz bir insana benziyor, yürekler acısı fevkalade bir vaziyet alıyordu. H. Z. Uşaklıgil … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı — is. 1) Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı Acıyı sever. 2) sf. Tadı bu nitelikte olan Acı kahvesini yudumluyordu. T. Buğra 3) Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap Omuzlarına kadar vücudun derisini … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek — is., ği, anat. 1) Kalp 2) Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül Fazıla Hanım ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. S. F. Abasıyanık 3) Kupa (I) 4) mec. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret Bu iş yürek ister. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fecaat — is., ti, esk., Ar. fecāˁat Çok acıklı, yürekler acısı durum Balkan Harbinin fecaatlerinden sonraki hadiseler de malumunuzdur. E. İ. Benice … Çağatay Osmanlı Sözlük
feci — sf., Ar. fecīˁ Acıklı, çok acıklı, yürekler acısı, trajik İkimiz de feci bir akıbete doğru yuvarlanıyoruz. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük