-
1 смелость
жcesaret, yiğitlik, yüreklilik, yürek (-ği)••взять на себя́ сме́лость... —... cüret etmek
сме́лость города́ берёт — погов. ≈ cüretli olan kazanır
-
2 délivrer
-
3 breast
n. göğüs, meme, yürek————————v. göğüs germek, göğüslemek* * *göğüs* * *[brest] 1. noun1) (either of a woman's two milk-producing glands on the front of the upper body.) meme2) (the front of a body between the neck and belly: He clutched the child to his breast; This recipe needs three chicken breasts.) göğüs2. verb1) (to face or oppose: breast the waves.) göğüslemek, göğüs vermek2) (to come to the top of: As we breasted the hill we saw the enemy in the distance.) tepesine varmak•- breastfed
- breaststroke -
4 spirit
can, yürek; cin, peri; ruh; heyecan, canlilik, heves, ruh; tutum; gerçek anlam, öz; (viski, vb.) sert alkollü içki; ispirto; canlandirmak, cesaret vermek
См. также в других словарях:
yürek vermek — yüreklendirmek, cesaretlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek — is., ği, anat. 1) Kalp 2) Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül Fazıla Hanım ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. S. F. Abasıyanık 3) Kupa (I) 4) mec. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret Bu iş yürek ister. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek burkmak — içine sızı vermek Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
burkmak — i, ar 1) Bir şeyi burar gibi ekseni etrafında döndürmek Birinin kolunu burkmak. 2) nsz Burkulmak Ayağım burktu. 3) Acı vermek, üzmek Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. T. Buğra 4) mec. Bazı yiyecekler, ağza kekre tat vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı — is. 1) Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı Acıyı sever. 2) sf. Tadı bu nitelikte olan Acı kahvesini yudumluyordu. T. Buğra 3) Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ıstırap Omuzlarına kadar vücudun derisini … Çağatay Osmanlı Sözlük
cesaret — is., Ar. cesāret 1) Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven 2) Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği Bütün halk türküleri gibi ölenin örnek cesaretini öven türkülerdi bunlar. N. Cumalı 3) Cüret 4) Çekinmezlik,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
moral — is., li, Fr. morale Bir insanın ruhsal gücü, manevi güç, yürek gücü, maneviyat Morali bozuk bir insan. Birleşik Sözler moral çöküntüsü moral eğitimi moral eğitim merkezi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller moral bulmak moral vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sadır — is., drı, Ar. ṣadr 1) Göğüs, sine 2) Yürek, kalp 3) tar. Kazaskerlere verilen unvan 4) tar. Sadrazam Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sadra şifa vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yara — is. 1) Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım. R. H. Karay 2) Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük