-
21 gear shift
vites değiştirme, vites kolu -
22 gearshift
vites degistirme; vites kolu -
23 kol
1) рука́kol askısı — пе́ревязь для руки́
koluna girmek — взять кого-л. по́д руку
2) рука́в ( платья)bu ceketin kolları dar — рукава́ э́того жаке́та у́зкие
3) прито́к (реки́), рука́в; отро́г ( хребта)bu dağ üç kola, o nehir iki kola ayrılır — э́та гора́ име́ет три отро́га, та река́ - три прито́ка
kol atmak — разветвля́ться; распространи́ться
ağaç kolu — ветвь де́рева
ana kolu — ко́рни со стороны́ ма́тери
demiryol kolu — железнодоро́жная ве́тка
5) ру́чка, рукоя́тка; рыча́гdikiş makinesinin kolu — ру́чка шве́йной маши́ны
vites kolu — авто рыча́г переключе́ния скоросте́й, переключа́тель скоросте́й
6) отделе́ние, отде́л, се́ктор; о́трасльendüstri kolu — о́трасль промы́шленности
bu kuruluşun hiç bir yerde kolu yoktur — э́та организа́ция нигде́ не име́ет своего́ отделе́ния
Dil Kurumunun Sözlük kolu — слова́рный се́ктор Лингвисти́ческого о́бщества
7) воен. коло́нна, отря́д; кома́ндаkol uçuşu — ав. группово́й полёт
açık kol — разо́мкнутая коло́нна
kapalı kol — со́мкнутая коло́нна
yürüyüş kolu — похо́дная коло́нна
8) воен. дозо́р, патру́льkol gezmek — нести́ карау́льную слу́жбу
9) брига́да, гру́ппа; отря́д, кома́ндаavcılar üç kola ayrıldılar — охо́тники раздели́лись на́ три гру́ппы
işçiler dört kol halinde çalışıyorlar — рабо́чие рабо́тают четырьмя́ брига́дами
keşif kolu — разве́дывательный отря́д
yoltamır kolu — брига́да по ремо́нту доро́ги
10) засо́в, задви́жкаkapı kolu — дверно́й засо́в
11) крыло́; фланг12) муз. гриф••- kolların arasına almak
- kolda altın bileziği olmak
- koluna iki polis girmişti
- kolu kanatı kırıldı
- kol kanat olmak
- kolları kopmak
- koluna kuvvet!
- kollarını sallaya sallaya gelmek
- kollarını sıvamak
- kol uzatmak
- kol vermek
- kol vurmak -
24 kol
kol s1) a. anat Arm mbirine \kol kanat olmak ( fig) jdm unter die Arme greifen\kollarını açmak die Arme ausbreitenbirini \kollarının arasına almak jdn in die Arme nehmenbirinin \koluna girmek jdn unter den Arm nehmenbirini kafa \kola almak ( fig) jdn auf den Arm nehmenbirinin sağ \kolu olmak ( fig) jds rechte Hand sein\kolunda altın bileziği var ( prov) Handwerk hat goldenen Boden2) (kapı \kolu) Griff m, Klinke f; (kumanda \kolu) Knüppel m; (vinç\kolu) Ausleger m; (vites \kolu) Hebel m\kolları sıvamak (a. fig) die Ärmel hochkrempeln\kollarını sıvamak sich die Ärmel aufkrempeln4) (dil bilgisi \kolu) Teilgebiet nt; (iş \kolu) Branche f\kol gezmek patrouillieren -
25 Knüppel
-
26 vitesse
n f1 rapidité çabukluk♦ en vitesse hızla2 allure hız [hɯz]3 à toute vitesse son hızla4 d'un moteur vites kolu -
27 переключатель
-
28 gear lever/change/stick
((American) the apparatus in a car etc which is used to change gear.) vites kolu -
29 stick
n. çubuk, sopa, dal parçası, asa, sap, baston, değnek, direk, çıta, sırık, kol, vites kolu, engel (yarış), tokmak, ardarda atılan bombalar, uçaktan ardarda atlayan askerler, kumpas, çam yarması, hödük————————v. sokmak, geçirmek, batırmak, delmek, saplamak, bıçaklamak, uzatmak, takmak, koymak, yapıştırmak, iğnelemek, tutturmak, alıkoymak, tutmak, çakmak, dayanmak, yapışmak, takılmak, takılıp kalmak, saplanıp kalmak, çıkamamak, çakılıp kalmak, ayrılmamak, sadık kalmak, bırakmamak, şaşırtmak, kandırmak, katlanmak, çıkıntı yapmak, çıkmak* * *1. sapla (v.) 2. çubuk (n.)* * *I [stik] past tense, past participle - stuck; verb1) (to push (something sharp or pointed) into or through something: She stuck a pin through the papers to hold them together; Stop sticking your elbow into me!) batırmak2) ((of something pointed) to be pushed into or through something: Two arrows were sticking in his back.) batırılmak3) (to fasten or be fastened (by glue, gum etc): He licked the flap of the envelope and stuck it down; These labels don't stick very well; He stuck (the broken pieces of) the vase together again; His brothers used to call him Bonzo and the name has stuck.) yapış(tır)mak4) (to (cause to) become fixed and unable to move or progress: The car stuck in the mud; The cupboard door has stuck; I'll help you with your arithmetic if you're stuck.) saplanmak, sıkış(tır)mak•- sticker- sticky
- stickily
- stickiness
- sticking-plaster
- stick-in-the-mud
- come to a sticky end
- stick at
- stick by
- stick it out
- stick out
- stick one's neck out
- stick to/with
- stick together
- stick up for II [stik] noun1) (a branch or twig from a tree: They were sent to find sticks for firewood.) çubuk2) (a long thin piece of wood etc shaped for a special purpose: She always walks with a stick nowadays; a walking-stick / hockey-stick; a drumstick.) sopa, değnek3) (a long piece: a stick of rhubarb.) sap•- get hold of the wrong end of the stick- get the wrong end of the stick -
30 Schalthebel
Schalthebel m AUTO vites kolu -
31 Schalthebel
vites kolu -
32 Schalthebel
pl.m.vites kolu -
33 levier
- 1
- 2
См. также в других словарях:
vites kolu — is. Motorlu taşıtların dişlilerini birbirine geçirmeye yarayan manivela … Çağatay Osmanlı Sözlük
vites — is., Fr. vitesse Otomobillerin çekiş ve hızını ayarlamaya yarayan dişliler düzeni Birleşik Sözler vites dişlisi vites kolu vites kutusu geri vites Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller vites değiştirmek vitese takmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kol — is., anat. 1) İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm 2) Vücudunun bu bölümünü saran bölümü Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu. O. C. Kaygılı 3) Makinelerde tutup çevirmeye,… … Çağatay Osmanlı Sözlük