-
1 vermek
2) ТЫН, ЕТЫН, ТЭН, ЕТЭН5) (verme işini yapmak) ТЭН (МАТЭ) -
2 vermek
тын, еты, реты, къэтын, къэтын, къырэты, къыты -
3 su vermek
(çeliğe su vermek) ПСЫХЬЭН (ЕПСЫХЬЭ) -
4 ceza vermek
-
5 demeç vermek
псалъэкIэщI къахуэщIын/яхуэщIын, псэлъэкIэкI афэшIын/къафэшIын; псэлъэкIэкI афэшIын/къафэшIын, псалъэкIэщI къахуэщIын/яхуэщIын -
6 emek vermek
кIуачIэ тегъэкIодэн/ гуащIэ тегъэкIуэдэн -
7 izin vermek
-
8 müjdeli haber vermek
гушIуапкIэ еIон, гуфIапщIэ жеIэн, гъэгушIопщын, гъэгуфIэпщын -
9 müjdelik vermek
гушIуапкIэ ЕТЫН/ гуфIапщIэ , сэуагъэ ЕТЫН -
10 saygi göstermek, saymak, kiymet vermek
шъхьэкIафэ ехын/ щIыхь хуэщIын; шъхьакIафэ рихыгъ/ щIыхь хуищIащ: saygı gösterdi, kıymet verdi, saydı; шъхьакIафэ рехы/ щIыхь хуещIыр: saygı gösteriyor, kıymet veriyor, sayıyor/sayarТурецко-адыгский словарь > saygi göstermek, saymak, kiymet vermek
-
11 akıl vermek
акъыл тын, гъэсэн, Iушы шIын -
12 allah adına söz vermek
тхьарыIон -
13 ara vermek
зэпыгъэун -
14 ateşe vermek
гъэстын -
15 bitki uç vermek
къэкIысэн -
16 borç vermek
чIыфэ етын -
17 buse vermek
егъэбэун -
18 buyruk vermek
унашъо шIын -
19 can vermek
ыпсэ хэкIын -
20 çeki düzen vermek
зэгъэфэн
См. также в других словарях:
vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü