-
1 uzatmak
v. extend, prolong, lengthen, stretch out, protract, renew, augment, belabor, belabour [Brit.], continue, drag out, draw out, elongate, enlarge, grow, hand, hold out, hold over, outstretch, pad out, pass, pull out, rack, reach, repose on, sidestep* * *extend -
2 uzatmak
"to elongate, to extend, to lengthen; to prolong; (süre) to protract; to hand, to pass, to reach; (saç, sakal, býyýk, vb.) to grow; to drag sth out, to draw sth out, to enlarge on sth; to stick sth out" -
3 uzatmak
/ı/ 1. to lengthen. 2. to let (something) grow long. 3. to extend. 4. to hold out, extend, proffer. 5. to stretch (a cord) (between two places). 6. to prolong, drag (something) out. 7. to give, send. -
4 kafa uzatmak
kafa uzatmak (at)v. bore -
5 ayağını yorganına göre uzatmak
cut one's coat according to cloth, cut one's suit according to one's cloth, make both ends meet -
6 boynunu uzatmak
v. crane one's neck, stretch one's neck, extend one's neck (in order to see) -
7 dil uzatmak
v. defame, malign, assail, attack, go for, rail, sail into -
8 dudaklarını uzatmak
v. pout -
9 el uzatmak
v. thrust out hand, bestow hand on smb., claw, impinge -
10 elini uzatmak
v. reach out, thrust out one's hand, reach forth, arm -
11 iki seksen uzatmak
send smb. sprawling -
12 lafı uzatmak
v. labor, labour [Brit.], belabor, belabour [Brit.], go into details -
13 notayı uzatmak
v. sustain -
14 saçını uzatmak
v. grow one's hair long, wear one's hair long -
15 sonraki akorda uzatmak
v. suspend -
16 süresini uzatmak
v. protract -
17 vadesini uzatmak
v. consolidate -
18 yaldızlı hap uzatmak
hold out a carrot to smb. -
19 yardım eli uzatmak
v. bear a hand, extend -
20 zeytin dalı uzatmak
v. hold out the olive branch
- 1
- 2
См. также в других словарях:
uzatmak — uzatmak; geciktirmek I, 209; I I, 234bkz: uzutmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
uzatmak — nsz 1) Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak Saç uzatmak. Tırnak uzatmak. 2) i Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar. M. Ş.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
işi uzatmak — bir işi sonuçlandırmamak İşi uzatmak, Cemal i üzmek istiyordu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
ona buna dil uzatmak — herkes için ileri geri konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sakal bırakmak (veya koyuvermek veya salıvermek veya uzatmak) — sakalını tıraş etmeyip büyütmek Yaşıtlarının hemen hepsi sakal koyuverdi. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
zeytin dalı uzatmak — barış için ilk adımı atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kol uzatmak — yayılmak, ulaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bacaklarını uzatmak — hiçbir şey yapmadan, hiçbir şeyle ilgilenmeden oturmak, tembel tembel zaman öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dil uzatmak — bir kimse veya bir şey için kötü söylemek Başka ulusların kabahatleri ne olursa olsun, dost ve düşman bize nasıl dil uzatırlarsa uzatsın... T. Halman … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynunu uzatmak — her şeye, her cezaya razı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el uzatmak — 1) birinden bir hakkı almaya kalkışmak Ne var ki niye bizim lokmamıza el uzatırlar? A. İlhan 2) yardım etmek Sözü geçecek, en umulmadık bir zamanda kendine el uzatabilecek bir adam olmadığı nereden belli? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük