-
1 jam
n. reçel, sıkışıklık, izdiham, tıkanıklık, kolay şey, basit şey, çocuk oyuncağı————————v. sıkıştırmak, kıstırmak, sıkmak, basmak, tıkamak, durdurmak, yayını bozmak, parazit yapmak, sıkışmak, tutukluk yapmak, takılmak, doğaçlama çalmak (caz)* * *1. sıkış (v.) 2. sıkışıklık (n.) 3. tıkıştır (v.) 4. reçel (n.)* * *[‹æm] I noun(a thick sticky substance made of fruit etc preserved by being boiled with sugar: raspberry jam; ( also adjective) a jam sandwich.) reçel, marmelât- jammyII 1. past tense, past participle - jammed; verb1) (to crowd full: The gateway was jammed with angry people.) tıka basa doldurmak2) (to squeeze, press or wedge tightly or firmly: He jammed his foot in the doorway.) sıkıştırmak3) (to stick and (cause to) be unable to move: The door / steering-wheel has jammed.) sıkışmak, tutukluk yapmak4) ((of a radio station) to cause interference with (another radio station's broadcast) by sending out signals on a similar wavelength.) parazit yap(tır)mak2. noun1) (a crowding together of vehicles, people etc so that movement is difficult or impossible: traffic-jams.) tıkanıklık, sıkışıklık2) (a difficult situation: I'm in a bit of a jam - I haven't got enough money to pay for this meal.) güç/zor durum•- jam on -
2 заедать
paralamak; yiyip bitirmek; sıkışıp kalmak,tutukluk yapmak* * *несов.; сов. - зае́сть1) ( загрызать) paralamak2) ( мучить укусами - о насекомых) yeyip / yiye yiye bitirmek3) в соч.заеда́ть лека́рство конфе́той — ( içilen acı) ilacın üstüne bir şeker yemek
4) перен., разг. (изводить, мучить) yeyip bitirmekеё тоска́ зае́ла — elem onu yeyip bitirdi
5) безл., разг. ( застревать) takılıp kalmak; sıkışıp kalmak; tutukluk yapmakя́корь зае́ло — demir bir şeye takılıp kaldı
6) безл., прост. onuruna dokunmakчто тебя́ зае́ло? — senin onuruna dokunan nedir?
-
3 misfire
n. ateş almama, tekleme————————v. ateş almamak, teklemek, anlaşılmamak (espri)* * *1. ateş alma (v.) 2. patlamama (n.)* * *1) ((of a gun, bomb etc) to fail to explode or catch fire.) ateş almamak, patlamamak, tutukluk yapmak2) ((of a motor engine) to fail to ignite properly.) ateşlememek3) ((of a plan etc) to go wrong.) suya düşmek, gerçekleşmemek -
4 seize
v. yakalamak, ele geçirmek, kabullenmek, kapmak, ganimet almak, tutmak, almak, kaçırmamak, el koymak, gaspetmek, zaptetmek, kavramak, anlamak, benimsemek, tutuklamak, tutukluk yapmak, takılmak (makine), yapışmak, havada kapmak* * *1. ele geçir 2. tut* * *[si:z]1) (to take or grasp suddenly, especially by force: She seized the gun from him; He seized her by the arm; He seized the opportunity of leaving.) yakalamak, kavramak2) (to take, especially by force or by law: The police seized the stolen property.) ele geçirmek•- seizure- seize on
- seize up -
5 seize up
v. tutukluk yapmak, takılmak (makine)* * *((of machinery etc) to get stuck and stop working: The car seized up yesterday.) çalışmamak -
6 versagen
versagen <o -ge-, h>2. v/t jemandem etwas versagen b-ne bş-i yasak etmek -
7 jam
reçel; sikisiklik, tikaniklik,sikistirmak, tikamak, tikmak; bastirmak; sikismak, tutukluk yapmak; (radyo mesajini) bozmak -
8 misfire
(silah) tutukluk yapmak; suya düsmek, bekleneni vermemek, ates almama, tekleme -
9 seize up
(makine) tutukluk yapmak, çalismamak
См. также в других словарях:
tutukluk yapmak — 1) silah çalışmaz olmak 2) aksamak, doğru dürüst veya istenen ölçüde gitmemek En çok da kaleminin hiç tutukluk yapmamasına seviniyordum. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutukluk — is., ğu 1) Tutuk olma durumu Bu, onca sosyal uzviyet üzerinde, beyni durduran, kulakları tıkayan, gözlere perde çeken, dile ve ellere inmeli bir adam tutukluğunu veren bir darbe idi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Düzgün işlememe durumu Motor tutukluk… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teklemek — i 1) Sık fideleri seyrekleştirmek Mısırları tekledi. 2) nsz Motorda pistonun biri çalışmamak Motor tekliyor. 3) nsz Tabanca bozulup tutukluk yapmak 4) nsz, mec. Kalp düzenli çalışmamak 5) nsz, argo Kekelemek … Çağatay Osmanlı Sözlük