-
21 ayak
1. باب [باب]2. ترتيب [تَرْتِيب]Anlamı: basamak olma durumu3. خصاص [خَصَاص]4. خلل [خَلَل]5. رجل [رجْل]6. فتحة [فُتْحَة]7. فجوة [فَجْوَة]8. فرج [فَرْج]9. قدم [قَدَم]10. مخرج [مَخْرَج]11. منفذ [مَنْفَذ]12. نفذ [نَفَذ] -
22 ege
1. رب [رَبّ]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı2. سلطان [سلطان]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı3. صاحب [صاحِب]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı4. عاهل [عاهِل]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı5. مسئول [مَسْئُول]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı6. ملك [مَلِك]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı7. مليك [مَلِيك]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı8. ولي [وَلِيّ]Anlamı: bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu olan kişı -
23 yiyecek
1. أكل [أَكْل]Anlamı: yenmeye elverişli her şey2. أكل [أُكُل]Anlamı: yenmeye elverişli her şey3. أكل [أُكْل]Anlamı: yenmeye elverişli her şey4. طعام [طَعَام]Anlamı: yenmeye elverişli her şey5. طعمة [طُعْمَة]Anlamı: yenmeye elverişli her şey6. قوت [قُوت]Anlamı: yenmeye elverişli her şey7. مأكولات [مَأْكُولات]Anlamı: yenmeye elverişli her şey8. مئونة [مَئُونَة]Anlamı: yenmeye elverişli her şey -
24 hısım
1. أقارب [أَقَارِب]2. أقرباء [أَقْرِباء]3. أقربون [أَقْرَبُون]4. أهال [أَهَالٍ]5. أهل [أَهْل]6. قريب [قَرِيب]7. نسيب [نَسِيب] -
25 kardeş
1. أخ [أَخ]Anlamı: aynı ana babadan doğmuş2. آلف [آلِف]3. إلف [إِلْف]4. أليف [أَلِيف]5. أنيس [أَنِيس]6. خل [خِلّ]7. خليل [خَلِيل]8. شقيق [شَقِيق]Anlamı: aynı ana babadan doğmuş9. مرافق [مُرَافِق] -
26 akçe
1. أموال [أَمْوال]Anlamı: küçük gümüş para, her tür madenî para2. فلس [فَلْس]Anlamı: küçük gümüş para, her tür madenî para3. مال [مال]Anlamı: küçük gümüş para, her tür madenî para4. نقد [نَقْد]Anlamı: küçük gümüş para, her tür madenî para5. نقود [نُقُود]Anlamı: küçük gümüş para, her tür madenî para6. عملة [عُمْلَة]Anlamı: küçük gümüş para, her tür madenî para -
27 daima
1. أبد [أَبَد]Anlamı: her zaman, her vakit, sürekli olarak2. دائم [دائِم]Anlamı: her zaman, her vakit, sürekli olarak3. دوم [دَوْم]Anlamı: her zaman, her vakit, sürekli olarak -
28 dal
1. أفنون [أُفْنُون]2. شجن [شَجَن]3. عسلوج [عُسْلُوج]4. غصن [غُصْن]5. غصين [غُصَيْن]6. فنن [فَنَن] -
29 tereke
1. إرث [إِرْث]Anlamı: ölen bir kimseden kalan her şey2. تركة [تَرِكَة]Anlamı: ölen bir kimseden kalan her şey3. تركة [تِرْكَة]Anlamı: ölen bir kimseden kalan her şey4. متروك [مَتْرُوك]Anlamı: ölen bir kimseden kalan her şey5. ميراث [مِيراث]Anlamı: ölen bir kimseden kalan her şey6. ورث [وِرْث]Anlamı: ölen bir kimseden kalan her şey -
30 uyku
1. رقاد [رُقَاد]Anlamı: tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinleme durumu2. رقود [رُقُود]Anlamı: tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinleme durumu3. سبات [سُبَات]Anlamı: tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinleme durumu4. غمض [غُمْض]Anlamı: tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinleme durumu5. كرى [كَرًى]Anlamı: tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinleme durumu6. نوم [نَوْم]Anlamı: tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinleme durumu -
31 açık
1. عار [عار]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan2. عام [عامّ]Anlamı: her kese ait yer3. عريان [عُرْيان]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan4. متضح [مُتَّضِح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh5. متضح [مُتَّضِح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan6. متجل [مُتَجَلٍّ]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh7. متجل [مُتَجَلٍّ]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan8. متعر [مُتَعَرٍّ]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan9. مشاع [مُشَاع]Anlamı: her kese ait yer10. مشترك [مُشْتَرَك]Anlamı: her kese ait yer11. مطلق [مُطْلَق]Anlamı: her kese ait yer12. معرى [مُعَرًّى]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan13. مفتوح [مَفْتُوح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan14. مفصح [مُفْصِح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh15. مفصح [مُفْصِح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan16. مكشوف [مَكْشُوف]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan17. ناصع [ناصِع]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh18. ناصع [ناصِع]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan19. واضح [واضِح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh20. واضح [واضِح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan21. وضاح [وَضَّاح]Anlamı: kolay anlaşır veya vazıh22. وضاح [وَضَّاح]Anlamı: kapalı ve engelli olmayan23. عمومي [عُمُومِيّ]Anlamı: her kese ait yer -
32 alelâde
1. سوي [سَوِيّ]Anlamı: her zaman görülen, olağan2. طبيعي [طَبِيعِيّ]Anlamı: her zaman görülen, olağan3. عادي [عادِيّ]Anlamı: her zaman görülen, olağan4. متوسط [مُتَوَسِّط]Anlamı: her zaman görülen, olağan5. وسط [وَسَط]Anlamı: her zaman görülen, olağan -
33 alenen
1. جهار [جِهَار]Anlamı: her kesin gözü önünde2. جهر [جَهْر]Anlamı: her kesin gözü önünde3. مجاهرة [مُجَاهَرَة]Anlamı: her kesin gözü önünde4. علانية [عَلَانِيَة]Anlamı: her kesin gözü önünde5. علنا [عَلَنًا]Anlamı: her kesin gözü önünde -
34 beher
-
35 derece
1. ترمومتر [تِرْمُومِتْر]Anlamı: sıcaklıkölçer, termometre2. ثرمومتر [ثِرْمُومِتْر]Anlamı: sıcaklıkölçer, termometre3. درجة [دَرَجَة]Anlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe4. رتبة [رُتْبَة]Anlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe5. طبقة [طَبَقَة]Anlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe6. محر [مِحَرّ]Anlamı: sıcaklıkölçer, termometre7. مرتبة [مَرْتَبَة]Anlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe8. منزلة [مَنْزِلَة]Anlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
36 hazır
1. عتيد [عَتِيد]2. متأهب [مُتَأَهِّب]3. متحفز [مُتَحَفِّز]4. متهيئ [مُتَهَيِّئ]5. مستعد [مُسْتَعِدّ] -
37 mızmız
1. ضجر [ضَجِر]Anlamı: her şeyde kusur bulan, hiç bir şeyden memnun olmayan2. متبرم [مُتَبَرِّم]Anlamı: her şeyde kusur bulan, hiç bir şeyden memnun olmayan3. متذمر [مُتَذَمِّر]Anlamı: her şeyde kusur bulan, hiç bir şeyden memnun olmayan4. مشتك [مُشْتَكٍ]Anlamı: her şeyde kusur bulan, hiç bir şeyden memnun olmayan5. مضجر [مُضْجِر]Anlamı: her şeyde kusur bulan, hiç bir şeyden memnun olmayan -
38 mühre
1. حلقي [حَلَقِيّ]Anlamı: her türlü yuvarlak şey2. دائري [دائِرِيّ]Anlamı: her türlü yuvarlak şey3. مبروم [مَبْرُوم]Anlamı: her türlü yuvarlak şey4. مدور [مُدَوَّر]Anlamı: her türlü yuvarlak şey5. مستدير [مُسْتَدِير]Anlamı: her türlü yuvarlak şey -
39 taraf
1. جانب [جانِب]Anlamı: altı yönden her biri2. جنب [جَنْب]Anlamı: altı yönden her biri3. حافة [حَافَة]Anlamı: yön doğrultu4. حافة [حافَّة]Anlamı: yön doğrultu5. صفح [صَفْح]Anlamı: altı yönden her biri6. صوب [صَوْب]Anlamı: altı yönden her biri7. فريق [فَرِيق]Anlamı: topluluk8. ناحية [ناحِيَة]Anlamı: altı yönden her biri -
40 abluka
1. إحاطة [إِحَاطَة]Anlamı: bir yerin dışarı ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, kuşatma2. تطويق [تَطْوِيق]Anlamı: bir yerin dışarı ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, kuşatma3. حصار [حِصَار]Anlamı: bir yerin dışarı ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, kuşatma4. محاصرة [مُحَاصَرَة]Anlamı: bir yerin dışarı ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, kuşatma
См. также в других словарях:
Her — Hêr, ein Vor und Nebenwort des Ortes, welches eigentlich und zunächst eine Bewegung aus der Ferne nach uns, nach dem Redenden zu bezeichnet; im Gegensatze des hin. 1) Eigentlich, da es, wenn es mit Zeitwörtern zusammen gesetzet ist, gern andern… … Grammatisch-kritisches Wörterbuch der Hochdeutschen Mundart
her — [he:ɐ̯] <Adverb>: 1. <räumlich> dient zur Angabe der Richtung auf die sprechende Person zu: her damit, mit dem Geld!; her zu mir! Zus.: hierher. 2. <zeitlich> (von einem bestimmten Zeitpunkt aus gesehen eine bestimmte Zeit)… … Universal-Lexikon
Her Infinite Variety — is a novel by Louis Auchincloss first published in 2000 about a career woman of the first half of the 20th century. The title is a quotation from Antony and Cleopatra ( Age cannot wither her, nor custom stale / Her infinite variety. ).Plot… … Wikipedia
Herðubreið — Vue du Herðubreið depuis le sud est. Géographie Altitude 1 682 m[1 … Wikipédia en Français
her — [ weak ər, hər, strong hɜr ] function word *** Her can be used in the following ways: as a pronoun, being the object form of she: If you see Mary, give her my love. in a one word answer or after the verb to be : Who s next? Her. Isn t that her in … Usage of the words and phrases in modern English
Her Majesty's Most Honourable Privy Council — is a body of advisors to the British Sovereign. Its members are largely senior politicians, who were or are members of either the House of Commons of the United Kingdom or House of Lords.The Privy Council was formerly a powerful institution, but… … Wikipedia
Her Space Holiday — Marc Bianchi Background information Birth name Marc Bianchi Origin California … Wikipedia
Her Majesty the Decemberists — Studioalbum von The Decemberists Veröffentlichung 9. September 2003 Aufnahme Februar – März 2003 … Deutsch Wikipedia
Her Majesty's Government — Her Majesty s Government, or when the monarch is male, His Majesty s Government, is the title used by the Government of the United Kingdom, based at 10 Downing Street; and formerly also by the governments of other Commonwealth realms.According to … Wikipedia
Her Naked Skin — is a 2008 play by Rebecca Lenkiewicz. It is notable as the first play by a female writer to be produced on the main stage (the Olivier Theatre) at the Royal National Theatre, where it premiered on 24 July 2008. The premiere was directed by Howard … Wikipedia
Herðubreið — Höhe 1.682 m Lage … Deutsch Wikipedia