-
1 take
n. tutma, tutuş, tutulan balık miktarı, avalanan hayvan miktarı, alıntı, hasat, pay, tepki, reaksiyon, kabul etme (vücut), alınan taş————————v. almak, götürmek, tahammül etmek, tutmak, icap etmek, ele geçirmek, elde etmek, yakalamak, çıkarmak, karşılamak, atlatmak, etmek, hissetmek, yanmak, kazanmak, yapmak, ölçmek, kabul etmek, sanmak, çekmek [fot.], katlanmak, dayanmak, kaplamak, gerektirmek, tedavi etmek, etkili olmak, kabul edilmek, oltaya vurmak, tutuşmak* * *1. al (v.) 2. alıntı (n.)* * *[teik] 1. past tense - took; verb1) ((often with down, out etc) to reach out for and grasp, hold, lift, pull etc: He took my hand; He took the book down from the shelf; He opened the drawer and took out a gun; I've had a tooth taken out.) almak, tutmak2) ((often with away, in, off, out etc) to carry, conduct or lead to another place: I took the books (back) to the library; He's taking me with him; Take her into my office; The police took him away; I took the dog out for a walk; He took her out for dinner.) götürmek3) (to do or perform some action: I think I'll take a walk; Will you take a look?; to take a bath) (bir eylem) yapmak4) (to get, receive, buy, rent etc: I'm taking French lessons; I'll take three kilos of strawberries; We took a house in London.) almak, tutmak, v.s.5) ((sometimes with back) to agree to have; to accept; He took my advice; They refused to take responsibility; I won't take that (insult) from you!; I'm afraid we can't take back goods bought in a sale.) almak, katlanmak, kabul etmek6) (to need or require: How long does it take you to go home?; It takes time to do a difficult job like this.) gerektirmek, almak, çekmek7) (to travel by (bus etc): I'm taking the next train to London; I took a taxi.) binmek, binip... ile gitmek8) (to have enough space for: The car takes five people.) almak, yeri olmak9) (to make a note, record etc: He took a photograph of the castle; The nurse took the patient's temperature.) çekmek; ölçmek10) (to remove, use, occupy etc with or without permission: Someone's taken my coat; He took all my money.) çalmak, aşırmak11) (to consider (as an example): Take John for example.) düşünmek, ele almak12) (to capture or win: He took the first prize.) kazanmak13) ((often with away, from, off) to make less or smaller by a certain amount: Take (away) four from ten, and that leaves six.) çıkarmak14) (to suppose or think (that something is the case): Do you take me for an idiot?) sanmak, zannetmek15) (to eat or drink: Take these pills.) yemek, içmek16) (to conduct, lead or run; to be in charge or control of: Will you take the class/lecture/meeting this evening?) ders vermek, öğretmek, idare etmek17) (to consider or react or behave to (something) in a certain way: He took the news calmly.) karşılamak18) (to feel: He took pleasure/pride / a delight / an interest in his work.) hissetmek, duymak19) (to go down or go into (a road): Take the second road on the left.) gitmek, takip etmek2. noun1) (the amount of money taken in a shop etc; takings: What was the take today?) hasılat, kazanç2) (the filming of a single scene in a cinema film: After five takes, the director was satisfied.) çekim, sahne•- taker- takings
- take-away
- be taken up with
- be taken with/by
- take after
- take back
- take down
- take an examination/test
- take someone for
- take for
- take in
- take it from me that
- take it from me
- take it into one's head to
- take it into one's head
- take off
- take on
- take it out on
- take over
- take to
- take up
- take something upon oneself
- take upon oneself
- take something up with someone
- take up with someone
- take something up with
- take up with -
2 подбирать
несов.; сов. - подобра́ть1) yerden almak; toplamakподбира́ть коло́сья — başak toplamak
подобра́ть ка́мешек — yerden küçük bir taş almak
2) (подходящее, необходимое) seçmek; aramak; bulmak; arayıp bulmak тк. сов.подбира́ть ри́фму — kafiye aramak
подобра́ть ключ к замку́ — kilide uyacak bir anahtar bulmak
подобра́ть назва́ние чему-л. — bir şeye ad bulmak
он говори́л по-англи́йски, (тща́тельно) подбира́я слова́ — İngilizceyi sözcükleri seçe seçe konuşuyordu
3) çemremek; büzmek; (içeri) çekmek (напр. живот)подбира́ть подо́л (ю́бки) — eteğini çemremek
подбира́ть гу́бы — dudaklarını büzmek
См. также в других словарях:
taş — is. 1) Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde Kireç taşı. Oltu taşı. 2) sf. Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş 3) Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaldırmak — i 1) Bulunduğu yerden almak Örtüyü masanın üzerinden kaldır. 2) Yukarı doğru hareket ettirmek Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. S. F. Abasıyanık 3) Yükseltmek Duvarı bir metre daha kaldırmalı. 4) nsz Ürün toplamak, taşımak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
duvar — is., Far. dīvār 1) Bir yapının yanlarını dışa karşı koruyan, iç bölümlerini birbirinden ayıran, taş, tuğla vb. gereçlerden yapılan veya örülen dikey düzlem 2) Bir toprak parçasını sınırlayan taş, tuğla, kerpiçten yapılan engel Karabaş, bostan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yatak — is., ğı 1) Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek Sabahleyin onu aynı güzellikte bulacağım ümidiyle yatağımdan fırladım. R. H. Karay 2) Yün, pamuk, kuş tüyü vb. maddelere kılıf geçirerek yapılan şilte 3) Üzerine… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Liste Swadesh Du Turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste Swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Turc (liste Swadesh) — Liste Swadesh du turc Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français