-
1 tırnak
(-ğı)1) но́готь; ко́готь; копы́тоtırnak bakımı — ухо́д за ногтя́ми
tırnak boyası или tırnak cilâsı — лак для ногте́й
tırnaklarını kemirmek — грызть но́гти
tırnak keskisi — ногтевы́е но́жницы, но́жницы для ногте́й
2) экстра́ктор, выбра́сыватель (винтовки и т. п.); отража́тель; соба́чка, запира́ющее устро́йство3) ла́па (якоря)4) крюк (багра и т. п.)5) электро́д физ.; конта́кт эл.6) кавы́чкиtırnak açmak — откры́ть кавы́чки
tırnak içinde — в кавы́чках
tırnakı kapamak — закры́ть кавы́чки
◊
tırnakına benzememek — не сто́ить чьего-л. мизи́нца (букв. но́гтя)◊
tırnak göstermek — устраша́ть, запу́гивать, страща́ть◊
tırnaklarını sökmek — укороти́ть ру́ки кому◊
tırnak sürüştürmek — разжига́ть (раздува́ть) ссо́ру; подзу́живать◊
tırnak takmak — бра́ть за го́рло, пристава́ть -
2 yemek
блю́до (с) пи́ща (ж) пожира́ть съеда́ть я́ство (с)* * *I озвонч. -ği1) еда́, пи́ща, ку́шанье; блю́доyemek artıkları — объе́дки
yemek çıkarmak — подава́ть ку́шанье
yemek seçmek — быть разбо́рчивым / привере́дливым в пи́ще
akşam yemeği — у́жин
alafranga yemeği — европе́йское блю́до / ку́шанье
alaturka yemeği — туре́цкое блю́до / ку́шанье
kuru yemek — сухо́й паёк
öğle yemeği — обе́д
sabah yemeği — за́втрак
sıcak yemek — горя́чая пи́ща
2) обе́дyemeğe davet etmek — приглаша́ть к обе́ду
yemek vermek — дать обе́д
arkadaşımın yemeğinde birçok tanıdığa rastladım — я встре́тил мно́го знако́мых на обе́де у моего́ дру́га
II -ikır yemeği — обе́д за́ городом
1) есть, ку́шатьyemek yemek — пое́сть, пообе́дать
yiyip içmek — пита́ться
2) изъеда́ть; разъеда́тьgüve yün giysiyi yemiş — моль изъе́ла шерстяну́ю оде́жду
3) искуса́тьsivrisinekler çocuğun kollarını yemiş — комары́ искуса́ли ребёнку ру́ки
4) куса́ть, грызть тж. перен.dudağını yemek — куса́ть гу́бы
kendi kendini yemek — самого́ себя́ грызть / терза́ться, му́читься угрызе́ниями со́вести
tırnaklarını yemek — грызть но́гти
5) поглоща́ть, съеда́тьyapımına başlanan bu yapı günde 5 ton çimento yiyor — э́то зда́ние, к строи́тельству кото́рого приступи́ли, съеда́ет за́ день 5 тонн цеме́нта
6) расточа́ть, прома́тывать, транжи́ритьmiras yemek — промота́ть насле́дство
para yemek — растра́чивать де́ньги
parası var, ama yemez — у него́ есть де́ньги, но он их не тра́тит
varını yoğunu kumarda yemiş — он всё, что у него́ бы́ло, проигра́л в ка́рты
7) подверга́ться чему, переноси́ть чтоceza yemek — понести́ наказа́ние
dayak yemek — быть изби́тым / поколо́ченным
taş yemek — быть поби́тым / забро́санным камня́ми
tokat yemek — получи́ть пощёчину
8) разг. постоя́нно терза́ть / му́читьbu dert beni yiyor — э́то го́ре убива́ет меня́
9) не име́я прав / незако́нно взять / присво́итьharam yemek — посягну́ть на чужо́е добро́, красть
rüşvet yemek — брать взя́тки
10) разг. не возвраща́ть, присва́ивать полу́ченные в долг де́ньгиbu adam benim yüz bin liramı yedi — э́тот челове́к присво́ил себе́ / зажи́лил мои́ пять ты́сяч лир
••- yemeden içmeden
- yemeden içmeden kesilmek
- yediği naneye bak!
- yediği önünde
- yemediği ardında
- yiyip bitirmek -
3 kemirmek
В прям., перен. грызть; глода́ть; разъеда́ть, точи́тьtırnaklarını kemirmek — грызть но́гти
См. также в других словарях:
tırnaklarını sökmek — (birinin) elindeki güçten yoksun bırakmak, etkisini yok etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
lame — is., Fr. lamé 1) Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş veya metal parlaklığı verilmiş deri 2) sf. Böyle bir kumaş veya deriden yapılmış olan Zehra, lame balo pabuçlarından görünecek olan ayak tırnaklarını da cilaladı. C.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırmanmak — e 1) El ve ayaklarıyla tutunarak veya tırnaklarını iliştirerek dik bir yere çıkmak İçeride yer bulamayanlar, kahvenin yıkık duvarına tırmanıyorlardı. H. Taner 2) i Yokuş, merdiven vb. çıkmak Yokuşu biraz daha tırmandılar. P. Safa 3) Bitki,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnak — is., ğı, anat. 1) İnsanda ve birçok omurgalı hayvanda parmak uçlarının dış bölümünü örten boynuzsu tabaka Zarfın ucunu tırnağımla yırttım. A. Gündüz 2) Kanca gibi araçların kıvrık yeri 3) den. Gemi demirinin ucundaki yassı parça 4) Ciltçilikte… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnak makası — is. El ve ayak tırnaklarını kesmeye yarayan araç … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnakçı — is., argo 1) Para bozdurmak için gelerek kasadaki veya tezgâh üzerindeki parayı çalan kimse 2) argo Verilmesi gereken bir paranın el çabukluğu ile eksik ödenmesi 3) tar. Osmanlı İmparatorluğu nda her perşembe günü padişahın tırnaklarını kesip… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnaklamak — i 1) Tırmalamak 2) Tırnaklarını geçirerek yolmaya, kazımaya veya çekmeye çalışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
törpülemek — i 1) Törpü ile düzeltmek Aysel tırnaklarını törpülüyor, sırtında bornoz. A. İlhan 2) mec. Sivri noktalarını gidermek 3) mec. İnceltmek, terbiye etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
santraç — hayvan tırnaklarını kesen çakı … Beypazari ağzindan sözcükler