-
1 сочиться
-
2 сочиться
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > сочиться
-
3 ترشح
sızmak -
4 sızmaq
sızmak -
5 durchsickern
sızmak -
6 sızmaq
sızmak -
7 ooze out
sızmak, kaçak yapmak, dışarı sızmak -
8 ooze out
sızmak, kaçak yapmak, dışarı sızmak -
9 просачиваться
sızmak, kaçmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > просачиваться
-
10 leak out
sızmak, sızdırmak* * *dışına sız -
11 εμφιλοχωρώ
sızmak, sokulmak, araya girmek -
12 exude
sizmak, akmak, yayilmak; sizdirmak, akitmak, yaymak -
13 infiltrate
v. sızmak, sokulmak, gizlice girmek, süzmek* * *içeri sız* * *['infiltreit]1) ((of soldiers) to get through enemy lines a few at a time: to infiltrate (into) enemy territory.) sızmak2) ((of a group of persons) to enter (an organization) gradually so as to be able to influence decisions etc.) sızmak, girmek -
14 dringen
dringen v/i <drang, gedrungen, h>: dringen auf A -de direnmek/diretmek;darauf dringen, dass -de ısrar etmek; <sn>: dringen aus -den çıkmak, dışarıya sızmak; Geräusch gelmek;dringen durch -i delip geçmek, -in içine işlemek;dringen in A -in içine girmek, -e sızmak;an die Öffentlichkeit dringen kamuoyuna sızmak -
15 проникать
несов.; сов. - прони́кнуть1) girmek; sızmakв дом прони́кли во́ры — eve hırsız girdi
со́лнечный свет туда́ не проника́ет — oraya güneş ışığı girmez, orası güneş görmez
на глу́бине, куда́ не проника́ет со́лнечный свет — gün ışığının nüfuz edemediği derinlikte
из щеле́й проника́л свет — yarıklardan ışık sızıyordu
ве́тер сюда́ не проника́ет — rüzgar buraya vurmuyor
2) nüfuz etmek; sızmakрекла́ма прони́кла во мно́гие сфе́ры жи́зни — reklam hayatın birçok alanına nüfuz etti
в их ряды́ прони́кли посторо́нние элеме́нты — saflarına yabancı unsurlar sızdı
по прони́кшим в печа́ть све́дениям — basına sızan haberlere göre
3) yayılmakэ́ти иде́и все глу́бже проника́ли в ма́ссы — bu düşünceler yığınlar arasında gittikçe geniş ölçüde yayılmaktaydı
-
16 escape
n. kaçış, kaçma, kurtuluş, firar, kurtulma, kaçış yolu, sızıntı, kaçak, dinlendirici şey————————v. kaçmak, firar etmek, kurtulmak, paçayı sıyırmak, atlatmak, kaçıp kurtulmak, gözünden kaçmak, aklına gelmemek, hatırından çıkmak, sızmak, kaçak yapmak* * *1. kaç (v.) 2. kaçış (n.)* * *[i'skeip] 1. verb1) (to gain freedom: He escaped from prison.) kaçmak2) (to manage to avoid (punishment, disease etc): She escaped the infection.) kurtulmak3) (to avoid being noticed or remembered by; to avoid (the observation of): The fact escaped me / my notice; His name escapes me / my memory.) akla gelmemek, hatırlamamak4) ((of a gas, liquid etc) to leak; to find a way out: Gas was escaping from a hole in the pipe.) sızmak, kaçmak2. noun((act of) escaping; state of having escaped: Make your escape while the guard is away; There have been several escapes from that prison; Escape was impossible; The explosion was caused by an escape of gas.) kaçış, sızma- escapism- escapist -
17 exude
v. çıkarmak, yaymak, kaçırmak, dışarı vermek, sızdırmak, belirtmek, sızmak, terlemek* * *sız* * *[iɡ'zju:d](to give off (eg sweat) or show (a quality etc) strongly.) sızmak -
18 ooze
n. sızma, sızıntı, sızan şey, meşe kabuğu suyu (dericilik), sulu çamur, dip çamuru (deniz vb.)————————v. sızdırmak, kaçırmak, sızmak, duyulmak* * *1. sız (v.) 2. balçık (n.)* * *[u:z] 1. verb1) (to flow slowly: The water oozed through the sand.) yavaş yavaş akmak, sızmak2) (to have (something liquid) flowing slowly out: His wound was oozing blood.) sızıp akmak2. noun(liquid, slippery mud: The river bed was thick with ooze.) cıvık çamur- oozy -
19 seep
v. sızmak, süzülmek* * *sız* * *[si:p]((of liquids) to flow slowly eg through a very small opening: Blood seeped out through the bandage round his head; All his confidence seeped away.) sızmak -
20 trickle
n. damlama, damla damla akan şey————————v. damlamak, damla damla akmak, sızmak, yavaş yavaş çıkmak, yuvarlanmak (top), damlatmak, akıtmak (az az)* * *1. damla damla ak (v.) 2. damlama (n.)* * *['trikl] 1. verb(to flow in small amounts: Blood was trickling down her face.) sızmak2. noun(a small amount: a trickle of water; At first there was only a trickle of people but soon a crowd arrived.) sızıntı
См. также в других словарях:
sızmak — sızmak, erimek; (güneş) belirmek, ucu görünmek; arıklamak, zayıflamak II, 9, 10; III, 182 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sızmak — nsz, ar 1) İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar. S. Birsel 2) Gizli tutulan haber, sır vb. şeyler duyulmak, yayılmak 3) Herhangi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sızmak — nakş ve hak etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
azımak — sızmak; gürültüden ağır duyar olmak, II I, 253 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
NEŞF — İçmek, suyu emerek içmek. * Sızmak. Sünger gibi sızmak. * Suyu çekmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçmak — e, ar 1) Hızla koşup bir yere saklanmak Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. H. R. Gürpınar 2) nsz Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. R. E. Ünaydın 3) den… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sızma — is. 1) Sızmak işi 2) Kapı, pencere aralıklarından oda havasının değişmesi 3) sf. Sızdırılmış Sızma zeytinyağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zıbarmak — nsz 1) Ölmek, gebermek Kulağından tutup atarız içeriye, zıbarana kadar kalır orada. T. Yücel 2) hkr. Uyumak, çok içip sızmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
su etmek — den. bir geminin içine herhangi bir yerinden su girmek veya su sızmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
siñişmek — çekilmek; başkasının parçaları arasına sinip sızmak (akarlar için) III, 394 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini