Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

suya+düşmek

  • 1 go to pot

    suya düşmek

    English-Turkish dictionary > go to pot

  • 2 go to pot

    suya düşmek

    English-Turkish dictionary > go to pot

  • 3 fizzle out

    suya düşmek, boşa çıkmak
    * * *
    sön
    * * *
    (to fail, to come to nothing: The fire fizzled out.) sonu fos çıkmak

    English-Turkish dictionary > fizzle out

  • 4 go phut

    suya düşmek, tamamen bozulmak, mahvolmak

    English-Turkish dictionary > go phut

  • 5 go phut

    suya düşmek, tamamen bozulmak, mahvolmak

    English-Turkish dictionary > go phut

  • 6 fall short

    suya düsmek, beklenen sonucu vermemek

    English to Turkish dictionary > fall short

  • 7 fall through

    suya düsmek, basarisiz olmak, yarim kalmak

    English to Turkish dictionary > fall through

  • 8 go up in smoke

    suya düsmek, duman olmak, uçup gitmek

    English to Turkish dictionary > go up in smoke

  • 9 проваливаться

    несов.; сов. - провали́ться
    1) ( падать) düşmek; batmak

    провали́ться в я́му — çukura düşmek

    провали́ться по по́яс в во́ду — yarı beline kadar suya batmak

    мы шли, прова́ливаясь в снег — karlara bata çıka ilerliyorduk

    2) çökmek, göçmek

    кры́ша провали́лась — dam göçtü / çöktü

    у него́ щеки провали́лись — avurdu avurduna çöktü

    3) (о плане и т. п.) suya düşmek
    4) ( на экзамене) çakmak, takmak

    провали́ться по исто́рии — tarihten çakmak

    5) ( исчезать) kaybolmak, sır olmak, sır olup gitmek

    не сквозь зе́млю же он провали́лся! — yer yarılıp da içine girmedi ya!

    ••

    от стыда́ я гото́в был сквозь зе́млю провали́ться — utancımdan yerin dibine / yere geçiyordum

    Русско-турецкий словарь > проваливаться

  • 10 flop

    adv. cup diye, şlap diye
    ————————
    interj. cup, şlap
    ————————
    n. cup sesi, düşme, suya düşme, yatak, uyuyacak yer
    ————————
    v. düşüvermek, yığılmak, suya düşmek, çırpınmak, cup diye düşmek, başarısızlığa uğramak, fiyasko ile sonuçlanmak, düşürmek
    * * *
    1. çırpın (v.) 2. çarpma sesi (n.)
    * * *
    [flop] 1. past tense, past participle - flopped; verb
    1) (to fall or sit down suddenly and heavily: She flopped into an armchair.) çöküvermek, yığılmak
    2) (to hang or swing about loosely: Her hair flopped over her face.) dökülmek, düşmek
    3) ((of a theatrical production) to fail; to be unsuccessful: the play flopped.) tutulmamak, tutmamak
    2. noun
    1) ((a) flopping movement.) sallanma, sarkma
    2) (a failure: The show was a complete flop.) başarısızlık, fiyasko
    - floppy disk

    English-Turkish dictionary > flop

  • 11 лопаться

    kopmak,
    çatlamak,
    patlamak; suya düşmek
    * * *
    1) kopmak; çatlamak ( трескаться); patlamak ( разрываться)

    струна́ ло́пнула — tel koptu / kopuktur

    стака́н ло́пнул — bardak çatladı

    нары́в ло́пнул — çıban patladı

    2) перен. suya düşmek; topu atmak ( о банке)

    э́то де́ло ло́пнуло — bu iş suya düştü

    э́та у́тка бы́стро ло́пнула — bu balon çabuk söndü

    ••

    он ло́пнет от за́висти — hasedinden çatlayacak

    у неё ло́пнуло терпе́ние — sabrı tükendi / taştı

    Русско-турецкий словарь > лопаться

  • 12 collapse

    n. çökme, yıkılma, çöküntü, yığılma; suya düşme; başarısızlık; çöküş, düşüş, kolaps
    ————————
    v. çökmek, düşmek, yıkılmak, portatif olmak; suya düşmek, başarısız olmak; bozulmak; cesaretini yitirmek; ciğerlerine hava gitmemek
    * * *
    1. göç 2. kollaps 3. çök (v.) 4. çökme (n.)
    * * *
    [kə'læps]
    1) (to fall down and break into pieces: The bridge collapsed under the weight of the traffic.) çökmek
    2) ((of a person) to fall down especially unconscious, because of illness, shock etc: She collapsed with a heart attack.) yığılıp kalmak, düşüp bayılmak
    3) (to break down, fail: The talks between the two countries have collapsed.) kesilmek, durmak
    4) (to fold up or to (cause to) come to pieces (intentionally): Do these chairs collapse?) katla(n)mak

    English-Turkish dictionary > collapse

  • 13 collapse

    çökmek; çöktürmek; katlamak; katlanmak; basarisizliga ugramak, suya düsmek; düsmek, yigilmak, bayilmak; güçten düsmek, çökmek; yikilmak, çöküs, yikilis, çökme, yikilma; ani düsüs, yikim; basarisizlik; güçten düsme

    English to Turkish dictionary > collapse

  • 14 Wasser

    Wasser <-s, -> ['vasɐ] nt
    su;
    kölnisch \Wasser kolonya;
    stehendes/fließendes \Wasser durgun/akar su;
    heißes/warmes/kaltes/kochendes \Wasser sıcak/ılık/soğuk/kaynar su;
    zu Lande und zu \Wasser karada ve suda;
    \Wasser lassen ( urinieren) su dökmek, işemek;
    \Wasser auf jds Mühle gießen ( fam) birinin ekmeğine yağ sürmek;
    sich über \Wasser halten ( fam) geçinip gitmek, idare etmek;
    ein Boot zu \Wasser lassen bir sandalı suya indirmek;
    etw unter \Wasser setzen bir şeyi su basmak;
    ins \Wasser fallen (a. fig) suya düşmek;
    nahe am \Wasser gebaut haben ( fig) o ( fam) hafiften ağlamak;
    jdm nicht das \Wasser reichen können ( fig) birinin eline su dökemez olmak, birinin kâbına varamamak, biriyle aşık atamamak;
    ihr steht das \Wasser bis zum Hals ( fig) o ( fam) o, boğazına kadar borç içinde;
    mit allen \Wassern gewaschen sein ( fam) suya götürüp susuz getirir olmak, çok kurnaz olmak;
    jdm das \Wasser abgraben birinin kuyusunu kazmak;
    da fließt noch viel \Wasser den Rhein hinunter ( fam) köprülerin altından daha çok sular geçer;
    das \Wasser läuft mir im Mund zusammen ( fam) ağzımın suyu akıyor, ağzım sulandı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Wasser

  • 15 шлёпаться

    несов.; сов. - шлёпнуться, однокр., разг.

    шлёпнуться в во́ду — cup diye suya düşmek

    поду́шка шлёпнулась на́ пол — yastık pof diye yere düştü

    он поскользну́лся и шлёпнулся на́земь — ayağı kaydı, yeri öptü

    Русско-турецкий словарь > шлёпаться

  • 16 go by the board

    denize düşmek, suya düşmek, boşa çıkmak
    * * *
    (to be abandoned: All my plans went by the board when I lost my job.) terkedilmek, bir kenara bırakılmak

    English-Turkish dictionary > go by the board

  • 17 peter out

    tükenmek, güçten düşmek, suya düşmek, benzini bitip durmak
    * * *
    tüken
    * * *
    (to come gradually to an end: As the river dried up our water-supply petered out; Their enthusiasm gradually petered out.) yavaş yavaş sona ermek

    English-Turkish dictionary > peter out

  • 18 рушиться

    1) yıkılmak, çökmek

    дом ру́шится — ev çökmektedir

    2) перен. kırılmak, yıkılmak; suya düşmek

    ру́шились ста́рые тради́ции — eski gelenekler kırılıp dökülüyordu

    ру́шился их духо́вный мир — onların manevi dünyası yıkılıp gitmekteydi

    его́ наде́жды стали ру́шиться — onun umutları kırılmaya başladı

    пла́ны ру́шились оди́н за други́м — planlar birbiri ardından suya düşüyordu

    Русско-турецкий словарь > рушиться

  • 19 fall through

    başarısız olmak, başarı kazanamamak, suya düşmek, fos çıkmak
    * * *
    suya düş
    * * *
    ((of plans etc) to fail or come to nothing: Our plans fell through.) başarısızlığa uğramak

    English-Turkish dictionary > fall through

  • 20 бухаться

    несов.; сов. - бу́хнуться, однокр., в соч.

    бу́хаться в во́ду — cumburlop / cumbadak suya düşmek

    бу́хаться в кре́сло — koltuğa çöküvermek

    Русско-турецкий словарь > бухаться

См. также в других словарях:

  • suya düşmek — genellikle bir iş veya tasarı gerçekleşememek Dostlardan üç tanesi; otur oturduğun yerde, demiş olsalardı bizim gezi suya düşebilirdi. B. R. Eyuboğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ümidi suya düşmek — umudu kalmamak Artık karşı koyma ümidi suya düşmüştü, harp her cephede kaybedilmişti. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cemre düşmek — sıcaklık yükselmek Bugün cemre suya düştü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ümit — is., di, Far. umīd, ummīd Umma, beklenti, umut Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım. A. Gündüz Birleşik Sözler ümit dünyası ümit kapısı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ümit bağlamak ümit bırakmak ümit etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dökülmek — nsz 1) Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak Tepesinden saçları bir hayli dökülmüştü. S. F. Abasıyanık 2) Kumaş dökümlü olmak 3) Bir işi, bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik olmak 4) e Düşmek Bizim motor ikiye bölünüp suya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»