-
1 sure
سورة -
2 süre
مدة -
3 sure
سورة [سُورَة] -
4 süre
مدة [مُدَّة]Anlamı: zaman aralığı -
5 donakalmak
1. احتار [اِحْتارَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek2. اختلط [اِخْتَلَطَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek3. اختل [اِخْتَلَّ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek4. ارتبك [اِرْتَبَكَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek5. اضطرب [اِضْطَرَبَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek6. اعتلج [اِعْتَلَجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek7. تحير [تَحَيَّرَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek8. تخبط [تَخَبَّطَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek9. ترجرج [تَرَجْرَجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek10. مرج [مَرِجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek11. هرج [هَرَجَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek12. وجف [وَجَفَ]Anlamı: şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek -
6 emektar
1. بصير [بَصِير]2. خبير [خَبِير]3. مبصر [مُبْصِر]4. متمرس [مُتَمَرِّس]5. مجرب [مُجَرَّب]6. محنك [مُحَنَّك]7. مخبر [مَخْبَر]8. مختبر [مُخْتَبَر]9. مختبر [مُخْتَبِر]10. علام [عَلَّام] -
7 erzak
1. رزق [رِزْق]2. زاد [زَاد]3. غذاء [غِذَاء]4. قوت [قُوت]5. مئونة [مَئُونَة]6. مسك [مُسْك]7. مسكة [مُسْكَة]8. مورد [مَوْرِد]9. عول [عَوْل] -
8 zaman
1. دور [دَوْر]Anlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit2. دورة [دَوْرَة]Anlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit3. زمان [زَمَان]Anlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit4. زمن [زَمَن]Anlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit5. ميقات [مِيقات]Anlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit6. وقت [وَقْت]Anlamı: bir işin geçmekte olduğu süre, vakit -
9 alıkoymak
1. عاق [عاقَ]Anlamı: bir süre için bir yerde tutmak2. عرقل [عَرْقَل]Anlamı: bir süre için bir yerde tutmak3. عصم [عَصَمَ]Anlamı: bir süre için bir yerde tutmak4. منع [مَنَّعَ]Anlamı: bir süre için bir yerde tutmak -
10 hayat
1. حياة [حَيَاة]Anlamı: doğumdan ölüme kadar süre, ömür, yaşam2. عمر [عُمُر]Anlamı: doğumdan ölüme kadar süre, ömür, yaşam3. عمر [عُمْر]Anlamı: doğumdan ölüme kadar süre, ömür, yaşam4. عيش [عَيْش]Anlamı: doğumdan ölüme kadar süre, ömür, yaşam -
11 dipfriz
1. براد [بَرَّاد]Anlamı: yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı2. ثلاجة [ثَلَّاجَة]Anlamı: yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı3. مثلجة [مَثْلَجَة]Anlamı: yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı -
12 gidici
1. زائل [زائِل]Anlamı: kısa süre için var olan2. مؤقت [مُؤَقَّت]Anlamı: kısa süre için var olan3. متلاش [مُتَلَاشٍ]Anlamı: kısa süre için var olan -
13 tatil
1. إباحة [إِبَاحَة]Anlamı: dinlenme2. إجازة [إِجَازَة]Anlamı: çalışmaksızın geçirilen süre3. إجازة [إِجَازَة]Anlamı: dinlenme4. تحليل [تَحْلِيل]Anlamı: dinlenme5. عطلة [عُطْلَة]Anlamı: çalışmaksızın geçirilen süre6. عطلة [عُطْلَة]Anlamı: dinlenme7. فرصة [فُرْصَة]Anlamı: çalışmaksızın geçirilen süre8. فرصة [فُرْصَة]Anlamı: dinlenme -
14 duraklamak
1. توقف [تَوَقَّفَ]Anlamı: kısa bir süre için durmak2. وقف [وَقَفَ]Anlamı: kısa bir süre için durmak -
15 mehil
1. مدة [مُدَّة]2. مهلة [مُهْلَة] -
16 otopark
1. جراج [جَرَاج]2. مرأب [مَرْأَب] -
17 emekli
متقاعد [مُتَقَاعِد] -
18 gün
-
19 güz
خريف [خَرِيف]Anlamı: ekim ve kasım aylarını içine alan süre, sonbahar -
20 kira
إيجار [إِيجار]Anlamı: bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar
- 1
- 2
См. также в других словарях:
sure — sure … Dictionnaire des rimes
sûre — sûre … Dictionnaire des rimes
Sure — Sure, a. [Compar. {Surer}; superl. {Surest}.] [OE. sur, OF. se[ u]r, F. s[^u]r, L. securus; se aside, without + cura care. See {Secure}, and cf. {Assure}, {Insure}, {Sicker} sure.] 1. Certainly knowing and believing; confident beyond doubt;… … The Collaborative International Dictionary of English
sure — [shoor] adj.. surer surest th [OFr .seur < L securus: see SECURE] 1. Obs. secure or safe 2. that will not fail; always effective [a sure method] 3. that can be relied upon; trustworthy [a sure friend] … English World dictionary
sure — ► ADJECTIVE 1) completely confident that one is right. 2) (sure of/to do) certain to receive, get, or do. 3) undoubtedly true; completely reliable. 4) steady and confident. ► ADVERB informal ▪ certainly … English terms dictionary
Sure — or SURE may refer to: * sure as probability, see certainty * Sure (brand), the brand by Unilever * Sure, a telephone company operating in the British Crown dependencies * Sure, a Chilean based film company * Stein s unbiased risk estimate (SURE) … Wikipedia
sure — sure, surely 1. In all parts of the English speaking world, surely is the dominant form in the meaning ‘in a sure or certain manner’ (slowly but surely) and in the use inviting or presupposing agreement (Surely that can t be right). In BrE, sure… … Modern English usage
Sure — Sûre Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. Sûre est le féminin de l adjectif sûr qui peut être employé pour qualifier ce qui a rapport à la sûreté. Depuis les rectifications orthographiques de … Wikipédia en Français
sure — c.1300, safe, secure, later mentally certain (mid 15c.), from O.Fr. sur, seur safe, secure, from L. securus free from care, untroubled, heedless, safe (see SECURE (Cf. secure)). Pronunciation development followed that of SUGAR (Cf. sugar). As an… … Etymology dictionary
sure — 1 assured, *confident, sanguine, presumptuous Analogous words: relying, trusting, depending, counting, banking (see RELY): inerrant, unerring, *infallible: *safe, secure 2 Sure, certain, positive, cocksure mean having or showing no doubt. Sure… … New Dictionary of Synonyms
Sure — Sure, adv. In a sure manner; safely; certainly. Great, sure, shall be thy meed. Spenser. [1913 Webster] T is pleasant, sure, to see one s name in print. Byron. [1913 Webster] … The Collaborative International Dictionary of English