-
121 умирать
can vermek,ölmek* * *несов.; сов. - умере́ть1) ölmek; can vermek, hayatını yitirmekумере́ть есте́ственной сме́ртью — eceliyle ölmek
2) тк. несов. ölmekумира́ть от ску́ки — can sıkıntısından ölmek
умира́ть со́ смеху — gülmekten kırılmak, katılırcasına gülmek
умира́ть от любопы́тства — meraktan ölmek
де́вушка умира́ет по тебе́ — kız sana ayılıp bayılıyor
••умира́ю пить хочу́ — разг. susuzluktan ölüyorum
умира́ю уста́ла — разг. yorgunluktan ölüyorum
-
122 уродить
-
123 уступка
taviz,ödün; ıskonto* * *ж1) ödün, tavizсде́лать усту́пку кому-л. — birine ödün vermek
идти́ на территориа́льные усту́пки — toprak ödünü vermek
он не пойдёт ни на мале́йшую усту́пку — en küçük bir ödüne yanaşmayacaktır
поли́тика ограни́ченных усту́пок — sınırlı ödünler verme politikası
2) разг. ( в цене) ikram, iskonto -
124 усыхать
-
125 утруждать
zahmet vermek* * *zahmete sokmak, zahmet vermek -
126 фора
-
127 форсировать
hız vermek,hızlandırmak; zorlamak* * *несов., сов.1) ( ускорять) hız vermek, hızlandırmak2) воен. zorlamak, cebren geçmekфорси́ровать проли́в — boğazı zorlamak
-
128 честь
жşeref, onur, yüz akı, namus; itibarчесть и сла́ва геро́ям! — şan şeref olsun kahramanlara!
заде́ть чью-л. честь — birinin onuruna dokunmak
у нас таки́е лю́ди не в чести́ — böyle insanlara itibar etmeyiz
••дать обе́д в честь кого-л. — birinin onuruna / şerefine yemek vermek
в честь столе́тия заво́да — fabrikanın yüzüncü kuruluş yılı dolayısıyla
он вы́шел с че́стью из э́того испыта́ния — bu sınavdan yüzünün akıyla çıktı
отдава́ть честь кому-л. — birine selam vermek
счита́йте э́то за честь — bunu onur şeref bilin
честь име́ю сообщи́ть, что... —... bildirmekle şeref duyarım
См. также в других словарях:
vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü