Перевод: с английского на турецкий

с турецкого на английский

sandalye

  • 1 morris chair

    sandalye

    English-Turkish dictionary > morris chair

  • 2 chair

    sandalye

    English-Turkish new dictionary > chair

  • 3 morris chair

    sandalye

    English-Turkish new dictionary > morris chair

  • 4 chair back

    sandalye arkaligi

    English to Turkish dictionary > chair back

  • 5 chair

    interj. başkan! (parlemento)
    ————————
    n. sandalye, iskemle, koltuk; makam, başkanlık makamı, kürsü; elektrikli sandalye; tahtırevan
    ————————
    v. sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yetki vermek, başkanlık etmek, yönetmek
    * * *
    sandalye
    * * *
    [ eə] 1. noun
    1) (a movable seat for one person, with a back to it: a table and four chairs.) sandalye, iskemle
    2) (the position of a person who is chairman at a meeting etc: Who is in the chair?) başkan, reis
    3) (the office of a university professor: He holds the chair of History at this university.) kürsü
    2. verb
    (to be chairman at (a meeting etc): He chaired the meeting last night.) başkanlık etmek
    - chairman, chairperson, chairwoman
    - chairmanship

    English-Turkish dictionary > chair

  • 6 electric chair

    elektrikli sandalye
    * * *
    elektrikli sandalye
    * * *
    (a chair used to execute criminals by sending a powerful electric current through them.) elektrikli sandalye

    English-Turkish dictionary > electric chair

  • 7 wheelchair

    n. tekerlekli sandalye
    * * *
    tekerlekli sandalye
    * * *
    noun (a chair with wheels, used for moving from place to place by invalids or those who cannot walk.) tekerlekli sandalye

    English-Turkish dictionary > wheelchair

  • 8 chair

    iskemle, sandalye; baskanlik makami; profesörlük makami, kürsü; (the ile) elektrikli sandalye; (tren rayi) kalasi tutturan metal nesne; (toplanti) baskan olmak, yönetmek, baskanlik yapmak; (saygi sevgi gösterisi olarak) omuzlarda tasimak

    English to Turkish dictionary > chair

  • 9 deck-chair

    noun (a light collapsible chair: They were sitting in deck-chairs on the beach.) şelzong, portatif sandalye

    English-Turkish dictionary > deck-chair

  • 10 rocker

    n. rock'çı, beşik ayağı, sallanan koltuk, sallanan at, sallama düzeni, kavisli paten
    * * *
    salıncaklı koltuk
    * * *
    1) (one of usually two curved supports on which a cradle, rocking-chair etc rocks.) kavisli ayak
    2) (a rocking-chair.) salıncaklı/sallanan sandalye

    English-Turkish dictionary > rocker

  • 11 rocking-chair

    noun (a chair which rocks backwards and forwards on rockers.) salıncaklı/sallanan sandalye

    English-Turkish dictionary > rocking-chair

  • 12 rung

    n. portatif merdiven basamağı, sandâlye ayak desteği, basamak
    * * *
    çal
    * * *
    I noun
    (a step on a ladder: a missing rung.) seyyar merdiven basamağı
    II see ring

    English-Turkish dictionary > rung

  • 13 seat

    n. oturuş, oturak, oturacak yer, yer, sandalye, koltuk, mevki, pantolon kıçı, yuva (valf)
    ————————
    v. oturtmak, yerleştirmek, almak (salon), oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek (pantolon), yerine oturtmak
    * * *
    1. oturt (v.) 2. koltuk (n.)
    * * *
    [si:t] 1. noun
    1) (something for sitting on: Are there enough seats for everyone?) oturacak yer
    2) (the part of a chair etc on which the body sits: This chair-seat is broken.) oturacak yer
    3) ((the part of a garment covering) the buttocks: I've got a sore seat after all that horse riding; a hole in the seat of his trousers.) kıç yeri/tarafı
    4) (a place in which a person has a right to sit: two seats for the play; a seat in Parliament; a seat on the board of the company.) (koltuk) yer
    5) (a place that is the centre of some activity etc: Universities are seats of learning.) beşik, yer
    2. verb
    1) (to cause to sit down: I seated him in the armchair.) oturtmak
    2) (to have seats for: Our table seats eight.) oturacak yeri olmak, (... kişi) almak
    - - seater
    - seating
    - seat belt
    - take a seat

    English-Turkish dictionary > seat

  • 14 tidy

    adj. düzenli, derli toplu, temiz, tertipli, şık, epey, çok
    ————————
    n. ıvır zıvır kutusu, çöp sepeti, sandâlye arkası örtüsü
    * * *
    1. düzenle (v.) 2. derli toplu (adj.)
    * * *
    1. adjective
    1) ((negative untidy) in good order; neat: a tidy room/person; Her hair never looks tidy.) düzenli
    2) (fairly big: a tidy sum of money.) oldukça büyük, hatırı sayılır miktarda
    2. verb
    ((sometimes with up, away etc) to put in good order; to make neat: He tidied (away) his papers; She was tidying the room (up) when her mother arrived.) derleyip toparlamak
    - tidiness

    English-Turkish dictionary > tidy

  • 15 bath chair

    tekerlekli sandalye
    * * *
    tekerlekli iskemle

    English-Turkish dictionary > bath chair

  • 16 chairman

    n. başkan, reis; tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı
    * * *
    başkan

    English-Turkish dictionary > chairman

  • 17 high chair

    yüksek sandalye

    English-Turkish dictionary > high chair

  • 18 highchair

    yüksek sandalye

    English-Turkish dictionary > highchair

  • 19 hot seat

    pilot fırlatma koltuğu, elektrikli sandalye
    * * *
    pilot fırlatma iskemlesi

    English-Turkish dictionary > hot seat

  • 20 lawn chair

    katlanır sandalye

    English-Turkish dictionary > lawn chair

См. также в других словарях:

  • sandalye — is., Ar. ṣandaliyye 1) Arkalıklı, kol koyacak yerleri olmayan, bir kişilik oturma eşyası Sandalyelerimizden doğrulduk, el sıktık, yer gösterdik. R. H. Karay 2) mec. Makam, koltuk, mevki Bunların gençliğe karşı aldıkları vaziyeti ben biraz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sandalye kavgası — is. Makam kapmak veya makamını yitirmemek için gösterilen çaba …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elektrikli sandalye — is. Bazı ülkelerde ölüm cezasının uygulanmasında kullanılan araç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kolçaklı sandalye — is. Taşıyıcı kısımları masif malzemeden yapılan, oturma yüzeyi ve arkalığı genellikle elastik olan tek kişinin oturabileceği mobilya …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tekerlekli sandalye — is. Sakatların bir yere gidebilmek için kullandıkları tekerlekleri olan oturma aracı, tekerlekli koltuk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iskembe — sandalye …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • sandelle — sandalye …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • Republik Türkei — Türkiye Cumhuriyeti Republik Türkei …   Deutsch Wikipedia

  • Sehenswürdigkeiten in der Türkei — Türkiye Cumhuriyeti Republik Türkei …   Deutsch Wikipedia

  • TBMM — Der Plenarsaal Die Große Nationalversammlung der Türkei (Türkisch: Türkiye Büyük Millet Meclisi, TBMM) ist das Parlament der Türkei mit Sitz in Ankara. Sie besteht seit 1995 aus 550 Abgeordneten. Das Budget für das Jahr 2008 beträgt 370.168.000… …   Deutsch Wikipedia

  • Tourismus in der Türkei — Türkiye Cumhuriyeti Republik Türkei …   Deutsch Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»